MÜMTAZER TÜRKÖNE İÇİNİ BALÇİÇEK İLTER'E DÖKTÜ; ÇOK YALNIZIM, BENİ SEVEN KİMSE YOK!
Zaman Gazetesi Yazarı Mümtazer Türköne Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı.
Mümtazer Türköne, Kürt meselesiyle ilgili yaptığı ve hem Türklerden
hem de Kürtlerden çok tepki alan çıkışlarını anlattı. Öcalan’a
Marmaris’te 20 dönümlük arazi verilmesi yönündeki beyanını
hatırlatan Türköne, "İnsanları bazen sarsmak lazım." diye konuştu.
Türköne şöyle devam etti: İnsanların ezberledikleri şeylerin yanlış
olduğunu anlamaları lazım. Dikkatlerini çekmek gerekiyor. "Apo’ya
paşalık rütbesi verilsin" deyince insanların dikkatini çekiyor.
Geçmişte bu ülkede benzer olaylar olduğu zaman bunun çözümüyle
alakalı çok eski bir devlet geleneğimiz var, bunları
hatırlatıyorsunuz. Bu topraklarda yaşamak kolay değil. Aklınızı
başınıza alacaksınız.
BENİM DİLİMİ YASAKLASALAR BEN DE DAĞA ÇIKARDIM
Milliyetçiliğin söz konusu olduğu meselelerde doğrusu
milliyetçiliğin gazını indirmektir. Oturup uzlaşacaksınız, empati
geliştireceksiniz, kendinizi karşınızdakinin yerine koyacaksınız.
Adamın dili yasaklandığı için dağa çıktıysa "Benim anadilimi
yasaklasalar ne yapardım?" diye sorup ona göre bakacağım. Benim
anadilimi yasaklasalar ben de dağa çıkardım. Yapacak başka bir şey
yok.
ÇOK YALNIZIM, BENİ SEVEN KİMSE YOK
Çok yalnızım. Beni seven kimse yok, onun
farkındayım... Ben Kürtlerle ilgili bir şey yazdığım zaman Kürtler
okuyor. Ülkücülerle ilgili bir şey yazdığım zaman onlar okuyor.
İslamcılarla ilgili bir şey yazdığım zaman onlar okuyor. Askerlerle
ilgili bir şey yazdığım zaman onlar okuyor. Ve hep eleştirdiğim
için hepsi düşman oluyor.
MAHALLESİZ DURUMDAYIM
Balçiçek İlter’in "Peki sevilmemek nasıl bir şey?" sorusuna ise
Türköne şöyle cevap verdi: Bu sanıyorum insanın kendi iç
dünyasındaki dengelerle alakalı. Benim bu ülkeye, bu devlete,
topluma karşı bir sorumluluğum var aydın olarak. Bu devletin tek
parça halinde yaşaması lazım. Bu milletin refah içinde olması
lazım. İtibarlı ve saygın olması lazım. Bu ülkenin huzur içinde
olması lazım. Bununla ilgili elimdeki kalemle ya da sözümle eğer
bir şey yapabiliyorsam bunu yapmam lazım. Eğer bunu yapmıyorsam o
zaman kendimle kavgalı olurum. Doğru olanı söylemek lazım... Ben
mahallesiz durumdayım. O yüzden yalnızım, o yüzden sevgisizim.
Yakın çevremden de eski arkadaşlarımdan da bana kızanlar oluyor.
Ama tabii birbirimizi çok sevdiğimiz arkadaşlarım var.
İNSANLARI SARSMAK LAZIM
Ben insanları seviyorum. Bu ülkeyi, bu milleti seviyorum. Akıp
giden bir tarihin parçası olarak hissediyorum kendimi. Şu anda
yaşadığımız da tarih. Hepimiz gideceğiz, hiçbirimiz bu dünyaya
kazık çakmayacağız. Yaşarken üzerimize düşen sorumluluğu yerine
getirelim. Bu ülkeye karşı sorumluluğumuz neyse yerine getirelim.
Bunun doğru yolu insanları sarsmaktan geçiyorsa birinin de sarsması
lazım. Bu ülkede Kürt düşmanlığı yapmak yanlış. Benim Türkleri ikna
etme görevim var. Bu ülkede onların onurlu, eşit vatandaşlar olarak
yaşaması lazım. Başka türlü bu ülkenin birliğini sağlayamam. Ayrıca
insani olarak da doğru. Aynı kültür içindeyiz, Kürtün benden bir
farkı yok. Ben Kürt de olabilirdim, onlar da Türk olabilirdi. Bu
topraklarda yüzyıllarca aynı kaderi paylaştık. Biz balkanları
kaybederken Kürtlerle beraber kaybettik. Oradan çekilirken onlarla
beraber çekildik. Bu ülkenin kaderini beraber belirledik.
Ayrılıktan ne Kürtler ne biz mutlu oluruz. Bunu çözmemiz lazım.
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH KURUMUNDAN NEDEN İSTİFA
ETTİ?
Ben o görev bana teklif edildiği zaman sorumluluktan kaçmamak adına
kabul etmiştim. Fakat çok ağır bir sorumluluktu. Çünkü ne söylesem
o kurulun yönetim kurulu üyesi sıfatıyla söylüyordum. Bir
entelektüel olarak bağımsızlığımı, özgürlüğümü kaybetmiştim.
Sanıyorum toplumda da rahatsızlık oldu.Beni atayan Cumhurbaşkanını
da zor durumda bıraktım... Şimdi her şey yerli yerine oturdu.