06 Ağu 2014 13:41
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:32
Mumcu soyadı 21 yıl sonra yeniden Cumhuriyet'te!
Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu'nun Cumhuriyet gazetesindeki ilk yazısı...
24 Ocak 1993 Pazar günü Ankara'daki evini önünde uğradığı bombalı saldırıda katledilen Cumhuriyet gazetesinin sembol ismi Uğur Mumcu ile TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu'nun, daha önce Birgün ve ve Radikal'de yazan oğulları Özgür Mumcu Cumhuriyet'teki yazılarına başladı.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olan Mumcu'nun "Merhaba" başlığıyla yayımlanan Cumhuriyet'teki, ilk yazısı şöyle:
"Gençliğinde futbol oynadı. Fena da sayılmazdı. Ancak siyaset ağır bastı. Başarılı da oldu. Son seçimlerde oyların yaklaşık yarısı partisine gitti. Seçim zaferini “ahlaki düzenin tesisi” olarak değerlendiriyor. Ancak muhalifleri onu diktatörlüğe heves etmekle suçluyor.
Medyanın üzerinde baskı kurduğu, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdığı dillendiriliyor. O ise bu itirazları elinin tersiyle itiyor ve ve itiraz sahiplerini “yabancı odakların” maşası olmakla suçluyor. Denetimi altına aldığı medya organları da bu “yabancı odakların” ipliğini pazara çıkartmak için ellerinden geleni yapıyor.
Adı Viktor Orban. Kendisi Macaristan Başbakanı.
Şu aralar yine adından çok bahsettirmekte.
Geçen günlerde aldı eline sazını verdi veriştirdi Batı demokrasisinin dogmalarına. Arkadaş dedi, mecbur muyuz Batı’nın ideolojik dogmalarına uymaya. Şart mıdır özgürlükçü demokrasi. Toplumu refaha ulaştırmak için yeniden organize edecek başka bir yol yok mudur yani dedi. Sonra da kendi sorusunun cevabını verdi. Elbette öyle bir yol vardır. Hem de denenmiş ve başarıya ulaşmış bir yol. “Özgürlükçü olmayan demokrasi”.
Dünyadan örnekleri de sıralayıverdi. Çin, Rusya, Hindistan, Singapur ve elbette “ileridemokrasi”nin amiral gemisi Türkiye.
Orban pek öyle denetlenmeye, kuvvetler ayrılığına gelemiyor. Mesela ABD’de Kongre’nin Amerikan Başkanı üzerindeki denetim yetkilerinden bahis açıp şayet benzer yetkiler ülkesinde olsaydı görevde kalamayacağını açıkça söylemiş biri.Erdoğan’ın “Kuvvetler ayrılığı önümüze bir engel olarak dikiliyor” açıklaması kadar veciz değil, ama yine de idare eder.
Hem Orban da Erdoğan gibi “eski devletin kalıntılarına” karşı savaş verdiğini her fırsatta ifade etmekte.
Ne kadar gurur duysak azdır. Macaristan’ın diktatör olma hevesindeki başbakanı ülkemizi “özgürlükçü demokrasi” karşıtı yeni bir rejim için örnek almakta.
Geçenlerde Hürriyet Daily News gazetesinden Barçın Yinanç, Koç Üniversitesi’nden Profesör Ali Çarkoğlu’yla bir röportaj yaptı. Röportaj Çarkoğlu’nun Profesör Ersin Kalaycıoğlu ile beraber yaptıkları bir araştırma hakkındaydı. Çarkoğlu’na göre halkımız memleketin başarılarından çok gurur duymakta, ancak bu başarıların ne olduğu sorulunca pek de cevap verememekteymiş.
İşte bu tam sebebi bilinemeyen gururun artık somut bir örneği var. Koskoca Macaristan’ın başbakanı Türkiye’yi Rusya ve Çin’le beraber kendine örnek almış daha ne olsun.
Bu “özgürlükçü olmayan demokrasi” modeli de çok kolay anlaşılır ve uygulanabilir bir model. Demokrasiden özgürlüğü çıkartınca geriye sadece bir seçim sandığı kalıyor. Hukuk devleti, özgürlükler, haklar vs. teferruat olarak kaybolup gidiyor, “milli irade”nin önünde engel olamıyor.
Milli irade bir kişide somutlaşıyor. O kişi de ister asıyor, ister kesiyor.
Sadece sandığa hesap veriyor.
Mesela yolsuzluk mu yaptı? Yargılanamıyor.
En temel hakları askıya mı aldı? Denetlenemiyor.
Ülkeyi savaşa mı sürükledi? Engellenemiyor.
Çünkü o aslında artık bir kişi değil. Ona oy veren herkes demek. Oy vermeyenler de işte en fazla “yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” diye yanağından makas alınacak bir garip insanlar.
Bu pazar seçim var. Orban’a model olmuş bu yeni demokrasi modeli oylanacak. Sonuçları Viktor Orban da yakından takip edecek. Ona göre memleketimizi örnek aldığı devletler listesinden çıkarıp çıkarmayacağına karar verecek.
O listede olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu.
Merhaba.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olan Mumcu'nun "Merhaba" başlığıyla yayımlanan Cumhuriyet'teki, ilk yazısı şöyle:
"Gençliğinde futbol oynadı. Fena da sayılmazdı. Ancak siyaset ağır bastı. Başarılı da oldu. Son seçimlerde oyların yaklaşık yarısı partisine gitti. Seçim zaferini “ahlaki düzenin tesisi” olarak değerlendiriyor. Ancak muhalifleri onu diktatörlüğe heves etmekle suçluyor.
Medyanın üzerinde baskı kurduğu, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdığı dillendiriliyor. O ise bu itirazları elinin tersiyle itiyor ve ve itiraz sahiplerini “yabancı odakların” maşası olmakla suçluyor. Denetimi altına aldığı medya organları da bu “yabancı odakların” ipliğini pazara çıkartmak için ellerinden geleni yapıyor.
Adı Viktor Orban. Kendisi Macaristan Başbakanı.
Şu aralar yine adından çok bahsettirmekte.
Geçen günlerde aldı eline sazını verdi veriştirdi Batı demokrasisinin dogmalarına. Arkadaş dedi, mecbur muyuz Batı’nın ideolojik dogmalarına uymaya. Şart mıdır özgürlükçü demokrasi. Toplumu refaha ulaştırmak için yeniden organize edecek başka bir yol yok mudur yani dedi. Sonra da kendi sorusunun cevabını verdi. Elbette öyle bir yol vardır. Hem de denenmiş ve başarıya ulaşmış bir yol. “Özgürlükçü olmayan demokrasi”.
Dünyadan örnekleri de sıralayıverdi. Çin, Rusya, Hindistan, Singapur ve elbette “ileridemokrasi”nin amiral gemisi Türkiye.
Orban pek öyle denetlenmeye, kuvvetler ayrılığına gelemiyor. Mesela ABD’de Kongre’nin Amerikan Başkanı üzerindeki denetim yetkilerinden bahis açıp şayet benzer yetkiler ülkesinde olsaydı görevde kalamayacağını açıkça söylemiş biri.Erdoğan’ın “Kuvvetler ayrılığı önümüze bir engel olarak dikiliyor” açıklaması kadar veciz değil, ama yine de idare eder.
Hem Orban da Erdoğan gibi “eski devletin kalıntılarına” karşı savaş verdiğini her fırsatta ifade etmekte.
Ne kadar gurur duysak azdır. Macaristan’ın diktatör olma hevesindeki başbakanı ülkemizi “özgürlükçü demokrasi” karşıtı yeni bir rejim için örnek almakta.
Geçenlerde Hürriyet Daily News gazetesinden Barçın Yinanç, Koç Üniversitesi’nden Profesör Ali Çarkoğlu’yla bir röportaj yaptı. Röportaj Çarkoğlu’nun Profesör Ersin Kalaycıoğlu ile beraber yaptıkları bir araştırma hakkındaydı. Çarkoğlu’na göre halkımız memleketin başarılarından çok gurur duymakta, ancak bu başarıların ne olduğu sorulunca pek de cevap verememekteymiş.
İşte bu tam sebebi bilinemeyen gururun artık somut bir örneği var. Koskoca Macaristan’ın başbakanı Türkiye’yi Rusya ve Çin’le beraber kendine örnek almış daha ne olsun.
Bu “özgürlükçü olmayan demokrasi” modeli de çok kolay anlaşılır ve uygulanabilir bir model. Demokrasiden özgürlüğü çıkartınca geriye sadece bir seçim sandığı kalıyor. Hukuk devleti, özgürlükler, haklar vs. teferruat olarak kaybolup gidiyor, “milli irade”nin önünde engel olamıyor.
Milli irade bir kişide somutlaşıyor. O kişi de ister asıyor, ister kesiyor.
Sadece sandığa hesap veriyor.
Mesela yolsuzluk mu yaptı? Yargılanamıyor.
En temel hakları askıya mı aldı? Denetlenemiyor.
Ülkeyi savaşa mı sürükledi? Engellenemiyor.
Çünkü o aslında artık bir kişi değil. Ona oy veren herkes demek. Oy vermeyenler de işte en fazla “yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” diye yanağından makas alınacak bir garip insanlar.
Bu pazar seçim var. Orban’a model olmuş bu yeni demokrasi modeli oylanacak. Sonuçları Viktor Orban da yakından takip edecek. Ona göre memleketimizi örnek aldığı devletler listesinden çıkarıp çıkarmayacağına karar verecek.
O listede olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu.
Merhaba.