MUHTEŞEM YÜZYIL'A İZLEYİCİDEN 'MUHTEŞEM' ELEŞTİRİ!
"4 milyon dolarlık Muhteşem Yüzyıl dizisindeki grafik animasyonlara 10 bin lira harcayamamışlar mı?"
Ne zamandır yazmak istiyordum, "4 milyon dolarlık Muhteşem Yüzyıl dizisindeki grafik animasyonlara 10 bin lira harcayamamışlar mı?" diye... Gemiler, leğende kağıt kayık gezdirir gibi... Eski İstanbul görüntüleri ve kale surlarına top atışı sahneleri bir grafik felaketi. 3D grafik tasarımı yapan yeğenim, "Amca bana üç gün süre verseler, çok daha iyisini yapardım" dedi geçen gün.
Tam ben bunları yazmaya hazırlanırken, okurum Meltem Köroğlu benden önce davranıp elektronik posta atmış:
"Dün akşam nihayet Kanuni sefere çıktı. Geçen haftaki finalin aksine bu defa ortalıkta daha çok asker vardı. Süleyman'ın konuşma yaptığı sahnede galiba bilgisayar efektiyle figüranları çoğaltmışlardı. Tabii ki yabancı kalitesinde bir iş yapacaklarına inanmasam da savaş sahneleri daha uzun, daha görkemli yapılabilirdi. Ne de olsa bütün top sahneleri bilgisayar efektiydi. Ama en fecisi finaldeki Kanuni'nin gürlerken (ki cidden havaya girmiştim) arkasından geçen bulut görüntüleriydi. Savaş kıyafetleri içinde gerek Okan Yalabık, gerek Halit Ergenç çok hoş görünüyorlardı. Hatta Pargalı'yı mektup yazarken yakaladığında öyle bir ifade takındı ki, boynunu vurdurtacak dedim. Kısacası bu bölümlerde Halit Ergenç daha iyi iş çıkardı diyebiliriz. Tarihsel kurgu açısından pek oynamamışlar gibi. Böğürdelen, Zebun, araları atlayıp bir ay kuşatma sonunda Belgrad... Onu da gelecek bölümde 3 dakikada geçmezler umarım. Teke tek ve kalabalık -20 kişilik de olsa- savaş sahnelerine ağırlık verilmeli. Dün Süleyman'ın Pargalı'yı kurtarmak için kılıç sapladığı sırada çıkan 'foşurt' sesini de duymadım değil. Kan akıyor demek istediler galiba. Prenses Victoria'ya ne oldu göstermediler. Gelecek bölümlerde de boy gösterecek diye duydum. Esir edildiğini falan gösterebilirlerdi. Malkoçoğlu'ndan kalma 'Bizanslı Prenses' rüyası yaşatacaklar gibi.
Senaryodaki büyük bir aksaklık da dikkatimi çekti. Kurgu ama böyle bir nokta atlanmamalıydı. İslamiyet'e göre bir kadın boşandığında, dul kaldığında vs. 3 ay müddetçe evlenmez, evlendirilmez. Bunun amacı, kısmen önceki eşinden çocuk sahibi olup olmadığını belirlemektir. Yani Hürrem böyle bir yalan atmasa dahi, Valide Sultan bu ihtimali düşünmeli, geleneklere uymalıydı. Osmanlı şehzadesini taşıma ihtimali olan bir kadını pat diye (diyaloglar sırasında 2 ay sözü geçti) evlendirmeye kalkmamalıydı. Nitekim şimdi pirincin taşını ayıklamakla uğraşıyor.
Lala Paşa'ya gelecek bölümlerde ne açıklama yapacak merak ediyorum. Aklıma gelen en iyi ihtimal Lala Paşa'nın Hürrem'i görünce şapşala dönen oğluyla Maria'nın evlendirilmesi. Zira onun da aklına bu ihtimal geldi ki Müslüman oldu. Hürrem'in evlenmeyeceği kesinleşince... Hürrem karakteri bu cazgır, çığırtkan halinden bir an önce kurtulmalı. Mahidevran da ağlak halinden. Başrol oyuncuları beni çileden çıkarırken, şu üç kadın karakteri izlerken büyük zevk alıyorum:
Hatice Sultan, Nigar Kalfa ve Gülfem... Özelikle Gülfem'i iki arada bir derede gösteriyorlar. İnsan daha da çok izlemek istiyor..."
Yüksel AYTUĞ / SABAH