13 Eki 2018 14:00 Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:55

Muhterem Nur, Müslüm Gürses'e özlemini anlattı: Keşke ölmeseydi de başka kadına gitseydi!

5 yıl önce hayatını kaybeden Türk müziğinin efsane ismi Müslüm Gürses'in hayat arkadaşı Muhterem Nur açıklamalarıyla duygulandırdı.

Müslüm Gürses'in hayat arkadaşı, sahnenin ve sinemanın eski yıldızlarından Muhterem Nur, usta sanatçının mezarı başında Posta'dan Oya Çınar ile buluştu. Nur içini döktü, samimi açıklamalar yaptı.

İşte o açıklamalardan satır başları:

Kendimi yarım hissediyorum. Onun gibi muhteşem bir insanla rüyalarımda bile göremeyeceğim kadar mutlu bir hayat sürdüm ama şimdi burada, bu çukurun içinde yatıyor. Onu çok seviyorum. Müslüm bedenen öldü ama benim içimde hâlâ yaşıyor. Kocaları öldükten sonra evlenen kadınları hiç anlayamıyorum. Nasıl yapıyorlar? Bazen diyorum ki; Allahım, keşke onu tamamen alacağına başka bir kadını sevip ona gitseydi, içim bu kadar yanmazdı.

KİMSENİN ULAŞAMADIĞI ADAMIN KARISI OLDUM

Hiç değilse hayatta olurdu. Onu görebilirdim. Bu kadar acı çekmezdim belki. Çünkü Müslüm en güzel zamanlarımızda gitti. Tam bütün zorlukları aştık, artık hayatın sefasını süreceğiz derken gitti. Evimizden gülerek çıktı, hastaneye gülerek girdik ve dört ay içinde kayboldu, buharlaştı gitti. Tek tesellim herkesin hayran olduğu o adamla yıllarımı geçirmiş olmam. Kimsenin ulaşamadığı adamın karısı oldum. Ve ölünce yanına gömüleceğim.

Müslüm’süz bir hayat daha korkutucu. Ben ölümden korkmam. Düşünmedim de değil. Günahtan korkmasam intihar ederim. Burada, şu gördüğünüz çiçeklerin altında onunla uyurum. Yalnızlığım, onsuzluğum daha kötü. O benim en değerli varlığımdı...

KEŞKE ONU HASTANEYE GÖTÜRMESEYDİM

Keşke onu hastaneye götürmeseydim de evde, yanımda ölseydi. Mezarına gelince, “Madem gidecektin, beni neden yanına almadın?” diyorum her seferinde. Sanki beni duyuyor, görüyor gibi... Yanına gelirken muhakkak süsleniyorum. “Bizi ancak ölüm ayırır” diyorduk. Öyle de oldu. Ama hep kalbimde. Evim yine onun evi. Her an kapıyı açıp içeri girecek gibi. Ruhumu onunla aldatıyorum. Bazen rüyalarımda görüyorum, fotoğraflarıyla konuşuyorum. Sonra takdiriilahi deyip kavuşacağımız günü bekliyorum. Ne yapayım...

Müslüm ayık kafayla beni hiç üzmedi. Tanışmamız da film gibi. Bir turne için Malatya’daydık. Şarkılarını severek dinliyordum ama yüzünü görmemiştim. Kısa boylu zannederdim. Karşımda uzun boylu, esmer, gencecik birini görünce bayıldım. Kendim sarışın olduğum için hasta olurdum esmerlere. O gün yemekte benimle çok ilgilendi. Ama ben tedbirliydim. “Ay bu şimdi bana yapışırsa ne yaparım?” dedim. Çünkü aleyhinde çok sözler duymuştum.

YÜZÜME BİR TOKAT İNDİRDİ

Sahne aldığımız gün ben ‘Bir Garip Yolcuyum Hayat Yolunda’ şarkısını okudum. Meğer kadrodan başka bir hanımefendi o şarkıyı çok seviyormuş. Gitmiş Müslüm’e “Bir daha bu şarkıyı okumasın, ben okuyacağım” demiş. Müslüm de geldi bana “Bu şarkıyı bir daha okuma” dedi. “Seni ne alakadar eder? dedim. “Okumayacaksın diyorum lan!” deyip yüzüme bir tokat indirdi. Ama nasıl bir tokat, tedavi görmeme rağmen hala sol kulağım ağır duyar. Onurum kırılmıştı. Özür dilemesini istedim ama herkes, “Muhterem Hanım, o kimseden özür dilemez” diyordu.
Ertesi gün odama çıkarken onun odasının kapısının açık olduğunu gördüm. Bağlamayla ‘Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar’ türküsünü okuyordu. Açık kapıya vurdum. Kafasını kaldırmadan “Gir içeri” dedi. Girdim ama bir yandan da korkuyorum. Kapıyı kapatmadım ki yine bağırırsa kaçarım diye. Türküsünü bitirdi, bağlamasını bıraktı. “Dün akşam sizi kırdım, özür dilerim” dedi. Şaşırdım, hiç beklemiyordum. Koşarak aşağı indim, “Özür diledi” diye bağırıyorum... Herkes hayretler içinde. Meğer zaten çocukluktan bana zaafı varmış.