"Muhammed Ali'nin ailesinden kimsenin Erdoğan’la bir fotoğrafının olmaması için özel çaba gösterildi"
Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış, Muhammed Ali’nin cenazesine törenindeki perde arkasını yazdı.
Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış, Muhammed Ali’nin
cenazesine katılmak için ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'ın törenlerin ikinci gününe ziyaretini yarıda kesmesinin
perde arkasını yazdı. Cenazenin organizasyonunu yürüten şirketin
"Muhammed Ali'nin ailesinden kimsenin Erdoğan’la bir fotoğrafının
olmaması için özel çaba gösterdiğini" söyleyen Tanış, "Buna da
Erdoğan’ın, Ali’nin ailesine hediye vermek için Muhammed Ali
Merkezi’nde beklediği odanın önünde tanık oldum. Erdoğan içeride 15
dakika bekledi. Sonunda Ali’nin dokuz kızından biri olan Jamillah
Ali geldi. Ama sonra merkezin CEO’su tarafından kısa sürede dışarı
çıkarıldı" ifadesini kullandı. Tanış, "Şirket, Erdoğan’a
yaklaşımıyla en azından ABD’den bakınca Erdoğan’ı bir dünya lideri
olarak değil, imajı sorunlu bir Türkiye lideri olarak gördüğünü
ortaya koymuş oldu" görüşünü dile getirdi.
Tanış'ın Hürriyet'te "Louisville vakası" başlığıyla yayımlanan (12
Haziran 2016) yazısı şöyle
Tarihi bir geziydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Muhammed
Ali'nin cenazesine katılmak için gittiği Louisville'de yaşananlar,
sanırım Türkiye'nin dünyadaki yerine dair süren tartışmalar
açısından fikir verici nitelikteydi.
Hikâyeyi ve sonuçlarını maddeler halinde ele almaya
çalışacağım.
1- Erdoğan, Ali’nin geçen haftaki ölüm haberinin ardından cenaze
törenine katılmaya karar verince, hemen törende konuşma yapacak
kişiler arasına alındı. Ama haftabaşı birden işler tersine döndü.
Önce konuşmacı listesinden çıkarıldı. Sonra da perşembe günü
vardığı Louisville’de hiç de beklendiği gibi karşılanmadı. Ali’nin
cenaze namazı sırasında tabutla arasına polis kordonu çekilmesi...
Tabutun üzerine Kabe örtüsünden parça koymak istediği halde
reddedilmesi... Aileye vermek için getirdiği hediyeleri kimseye
verememesi... Hava olduğu gibi dönmüştü.
2- Durum anlaşılınca cenaze namazı sonrası kentten erken ayrılmaya
karar verdi tabii. Ve akşam katıldığı bir iftar sırasında önümde
yaşanan, Ali’nin törenini organize eden ve tabutunu taşıyanlardan
bir aile dostunun, Cumhurbaşkanlığı yetkilisinden özür dilemesi
esnasında, işin sorumlusunun Ali’nin isim haklarını alan şirket
olduğu anlaşıldı.
3- Muhammed Ali’nin ailesi, Ali’nin isim haklarının yüzde 80’ini
bundan 10 yıl önce 50 milyon dolara CKX şirketine satmıştı. CKX de,
2.5 yıl önce elindeki lisans haklarını Authentic Brands Group’a
devretti. Adına çıkarılan ürünlerin satışından elde edilecek
gelirle ilişkili bir anlaşma bu. Şirket, konuyla ilgili yorum
yapmıyor. Ancak o özür konuşmasından sonra da teyit ettiğim gibi,
şirket, ticari çıkarlarını düşünerek cenazede Erdoğan’ın resme
girmesini istemedi.
4- Eleştiriyoruz. Ancak kabul etmek lazım, Türkiye’nin uluslararası
alanda bir ağırlığı var. Bunu en son Mart’ta Erdoğan’ın Nükleer
Güvenlik Zirvesi’ne katılmak için geldiği Washington’da programda
olmamasına rağmen Başkan Obama’yla yaptığı baş başa görüşmede de
gördük. Fakat aynı uluslararası etki gücü, bu sefer salt ticari
menfaatlerini düşünen, Türkiye’nin vaat edebileceği IŞİD’le
mücadeleye destek gibi şeyleri umursamayan bir şirketi ikna
edemedi.
5- Şirketin, cenazede Ali’nin Müslüman kimliğinin törenin tümüne
hâkim olmasını istemediği doğru. Nitekim cuma günkü tören Kuran
okunmasıyla başlasa ve töreni yöneten bir imam olsa da, iki rahip,
iki haham, hatta budistlerin bile konuşma yaptığı sahnede halka
seslenen tek bir Müslüman din adamı yoktu. Dolayısıyla Ürdün Kralı
Abdullah neden katılmadıysa Erdoğan’a da o yüzden bu şekilde
davranılmış olabilir. Ama karar verenin ticari çıkarlarını düşünen
bir şirket olduğunu düşünecek olursanız... Erdoğan eğer dünyada
imajı farklı bir lider olsaydı, şirket de onu sahnede göstermekten
çekinmezdi.
6- Ancak tam tersine aileden kimsenin Erdoğan’la bir fotoğrafının
olmaması için organizasyon özel çaba gösterdi. Buna da Erdoğan’ın
Ali’nin ailesine hediye vermek için Muhammed Ali Merkezi’nde
beklediği odanın önünde tanık oldum. Erdoğan içeride 15 dakika
bekledi. Sonunda Ali’nin dokuz kızından biri olan Jamillah Ali
geldi. Ama sonra merkezin CEO’su tarafından kısa sürede dışarı
çıkarıldı.
7- Şirket, Erdoğan’a yaklaşımıyla en azından ABD’den bakınca
Erdoğan’ı bir dünya lideri olarak değil, imajı sorunlu bir Türkiye
lideri olarak gördüğünü ortaya koymuş oldu. Ama bu sonucun dışında,
Türkiye’nin Cumhurbaşkanının bu duruma düşürülmesinin sorumlusu bir
yönetim anlayışı da var ki... Perşembe günü daha olaylar
başlamadan, heyetteki bazı önemli isimler Dışişleri Bakanlığı’nın
bu işin organizasyonunda payının olmadığını, her şeyi
Cumhurbaşkanlığı’nın ayarladığını gururla anlatıyordu. Dediğim
gibi, eleştiriyoruz. Ancak Türk Dışişleri’nde halen muhakemesi
sağlam, dinamikleri anlayan insanlar olduğu da doğru. Eğer
Dışişleri baştan işe dahil olsaydı, belki Türkiye’yi yöneten kişi
de yanında gazeteciler ve bürokratlarla neredeyse bir tam gününü
havada geçirip bu duruma düşmezdi.
8- Şirketin milyonlarca dolar gelir beklediği Muhammed Ali
markasını imaj kaygısıyla Erdoğan’la ilişkilendirmekten
kaçınmasının politik bir boyutu da var mıdır? Olabilir elbette.
Çünkü unutmayın. Törende konuşanlardan biri de hem eski başkan olan
hem de karısı şimdi başkan adayı olan bir politikacıydı. Ve iki
hafta önce de anlatmaya çalıştığım gibi. Erdoğan, Amerika’nın en
ünlü başsavcısı tarafından, ABD’nin ulusal güvenliğine tehdit
sayılan Reza Zarrab gibi bir isimle ilişkilendirilmiş bir lider.
Şirket nasıl riske girmek istemezse, aynı şey Clinton kampanyası
için fazlasıyla geçerli.
*
BU olaydan sonra ne değişir? Çok bir şey değişmez. Sonuçta
uluslararası alanda nasıl görüldüğünü önemsemeyen bir yönetim
anlayışı var Ankara’da.
Ancak bu tarihi vakadan sonra en azından şunu söyleyebilirim.
Diyelim ABD’de bir başka tanınmış Müslüman şahsiyet daha vefat etse
Erdoğan bu kez hemen ‘Kalkın cenazeye gidiyoruz’ demez.