Muhafazakar yazar kendi mahallesine çaktı: O zamanlar satılan tezgahtaydı dergâhta değil
Muhafazakar medyanın aykırı yazarı Esra Elönü, son kaleme aldığı yazıda muhafazakar camiayı topa tuttu.
2012 yılında katıldığı bir televizyon programında "Atatürk'ten
nefret ettiğini" söyleyerek uzun süre gündem olan ünlü köşe yazarı
Esra Elönü, son yazdığı köşe yazısında bu kez muhafazakar camiayı
hedef aldı.
Elönü’nün Haber7.com’da “Mahallenin şarjı bitmek üzere
adamlar her an kibrin ayaklarına kapanabilir” başlıklı
yazısının bazı kısımlarında oldukça ağır göndermeler yapması dikkat
çekti.
İşte Elönü’nün yazısındaki o sert eleştiriler:
Hani , gevezeliğimiz ecel terleri dökerken son dakika cümlemiz
vardır “ Canım şarjım bitmek üzere, telefon her an yüzüne
kapanabilir”..
Mahallenin tadı diyet menüsünde fotojenik olmayan brokoli
sessizliği gibi. Erik ağacına dalar gibi birbirimize dalıyoruz.
Hasetlik yağ yakıyor, ama küçülen göbeklerimiz değil
değerlerimiz.
Gıybetçiller ve otçullar arasında kalıp kelime ekonomisine dikkat
etmek naaamümkün. Masa üstü dindarlığının ara yüzü yenilense de
leziz iki yüzlülüklere gark oluşumuz takdire şayan (!) . Yüksek
hesaplı zikirmatiğinin sıfırlandığına ağlayıp büyük hesap gününü
ıskalayan adamın öyküsü bu belki de..
Önceden bu kadar sıkıcı değildik, çünkü dediğim tetikçiler o
zamanlar şeytanın ayaklarına sıkıyordu şimdi birbirimizi vurmayı
keşfettik, raf ömrü tükenmiş dostluklar da solunum cihazına
bağlı..
Sordum Sarı çiçeğe annen baban var mıdır? Çiçek Eydür derviş baba
annem babam topraktır..
Eskiden böyleydi ilahimiz. Muhammed Ümmetiyim diyen sarı çiçeğimiz
vardı. Sonra ne olduysa sarı çiçeğin karşısına çalışmadığı
yerlerden sorular çıkardık. Para dedik, makam dedik, güç dedik..
Isırgan otları arasında hem sorular hem sarı çiçek kayboldu
gitti.
Hey gidi hey. Rüzgar karşısında, Fatih Camii avlusundaki taburenin
duruşu hiç değişmedi lakin biz acıklı acıklı savrulduk.
Karıncayı incitmeden öldürdük. Suyu ayakta içerken vurulduk.
Çocukken bu mahallede musafaha yapılırdı şimdi selam almama
müsabakalarına terfi.
Öncemiz güzeldi bizim Feride.
Timurtaş Hoca vallahi yanacaksınız dediğinde biz tutuşuyorduk ki o
zamanlar nerede böyle klimalı tabutlar, yanmaz çizilmez teflon
kefenler.
O zamanlar şiir okuyan adamlar yoktu. Deruni olan islamdı. Bir
mahalle ve o mahallenin imamı hepsi bu. O zamanlar herkes
kendisiydi. O zamanlar buluşulan yer cami saflarıydı. Şimdi sık
tutulmayan boşlukları çöp tenekeleri dolduruyor o ayrı.
O zamanlar hayatımızı kaybetmemiştik , hayatımız elimizin
üstündeydi Kurandı.
İyi giyinmeyi bilmiyorduk ama inandığımızı yaşamak, üzerimizde çok
şık duruyordu.
İnsan izlemiyorduk insanı düşünüyorduk bu yüzden gıybet hayata
geçmiyordu. Anlayacağın Feride, GıybET henüz menüye dahil
olmamıştı.
O zamanlar En çok kim Müslüman seçmeleri yapılmazdı. Herkes kendi
secdesinde neferdi. Şimdi azıcık şedde kullanıp burnundan Nun
soluyan adamlara Pusulalı Seccade muamalesi yapıyoruz.
Çünkü o zamanlarda tüccarlık henüz keşfedilmemiş
olandı.
Mesela “ Adam satmak” ne demekti. Vallahi bilmezdik. O zamanlar
satılan tezgahtaydı dergâhta değil.
O zamanlar bir ilahiydi Yunus’tan. Sordum Sarı Çiçeğe sizde ölüm
var mıdır? Çiçek Eydür Derviş Baba ölümsüz yer var mıdır?
Sarı Çiçeği bulup o soruları tekrar sorabilsek keşke dışarıdan soru
almadan(!)