14 Tem 2014 17:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:27

Mübadele acıları roman oldu!

Handan Öztürk, yakın tarihin en büyük trajedilerinden biri olan mübadele yolculuğunda tükenmenin sınırına gelmiş bir genç kızın, her defasında küllerinden yeniden güçlü bir biçimde doğuşunu anlatıyor.

Çıkılan bu zorlu yolculukta kendilerine dair birçok duyguyu yeniden keşfederek bunu bir iç yolculuğa dönüştüren mübadilleri tasvir ediyor.

Yaşanan bu iki taraflı sürgünün resmi tarihini ve dönemin kadın ve erek olma bilincini, evlerinden atılırken masum bir ergen olarak yola çıkanların ilk aşk acıları ve bastırılmış cinselliğin ağırlığıyla tanışmalarını, dünyanın kirli politik yüzüyle en sevdikleri üzerinden karşılaşmalarını, kimi zaman bu en yakınlarını, en sevdiklerini sert politik çatışmalar içinde yitirmelerini tanımlarken arka planda dönemin siyasi atmosferini sorguluyor.

İnsanın farkında olmadığı o derin, değerli ve ama karanlık kuyularına dalarak, saklı güçlerini yavaş yavaş keşfederek hiç kimsenin beklemediği kadar güçlü bir kişiliğe evrilişini anlatırken adeta kendi güçlerimize olan yabancılığın bilincine varmamızı sağlıyor. Bir bakıma iğdiş edilen ruhumuzla yüzleşmemize yol açıyor.

İnsanın her daim, her koşulda ve her dönemde var olan değerlerine, zaaflarına ve korkularına titizlikle iniyor. Bir bakıma projeksiyonunu modern insanın pür olamama haline ve varoluş sorunlarına çeviriyor.

Bu anlamda hepimizin çokça kendimizi bulabileceğimiz insanlık durumlarını ayrıca dönemin tarihi fotoğrafıyla ustalıkla buluşturuyor. Koca bir imparatorluğun yıkılmasının ardından kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sorunlu portresini, aynı dönemde Yunanistan’daki iç savaşı ve bu iki ülkenin mübadele kararına bağlı olarak yaşadığı trajedileri tarihi gerçeklerle harmanlıyor.

Dönemin olaylarını kendine özgü zengin hayal dünyası ve yarattığı güçlü kahramanlarla buluşturuyor.