21 Tem 2016 10:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:24

MİT'in başına 'Enişte'yi mi atasak acaba?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden haber aldım” sözlerini değerlendirdi…

Efendim; Rahmetli Süleyman Demirel her zamanki nüktedanlığıyla “MİT Afrika’da filan ülkede gerçekleşen darbeyi haber verir ama bizim darbeleri haber vermez.” diye bir söz etmişti geçmişte. Şimdi bu sözü bir kere daha hatırlamak zorunda kaldım. Tabii Demirel birkaç darbeye birden maruz kalmış bir devlet adamı olarak bu konuda epeyce deneyimliydi. Dolayısıyla istihbarat ve darbeler ilişkisi meselesinde de hayli gözleme sahipti herhalde. Belli ki o da birkaç defa atlatılmıştı. Yoksa böyle kinayeli dokundurmalara niye gerek duymuş olsundu ki?

Peki, ben bu sözleri tekrar niye hatırlamak mecburiyetinde hissettim kendimi? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Al Jazeera canlı yayınında söylediklerinden dolayı yeniden hatırlamak zorunda kaldım. Erdoğan, darbe haberini 15 Temmuz akşamı eniştesinden aldığını söylüyordu. Röportajı yapanın “Size darbe haberi nereden geldi? MİT’in 4 saat önce haber aldığına dair bilgi geldi…” sorusunu şöyle cevaplıyordu Erdoğan: “Bana eniştem söyledi ama başta inanmak istemedim. Sonrasında istihbarat teşkilatı ve farklı kaynaklardan doğrulandıktan sonra orada ben ve Enerji bakanı gerekli adımları atarak Dalaman’a hareket ettik…”

Kısaca bu beyan sonrası ortaya çıkan tabloya hem üzüldüm, hem kızdım ve ne yalan söyleyeyim biraz da acı acı gülmek zorunda kaldım. Baksanıza “Sonrasında istihbarat teşkilatı ve farklı kaynaklardan doğrulandıktan sonra” diyor. Öncesi zaten yok. Kendi kendime “Vah” dedim, “Demek enişte olmasa Sayın Cumhurbaşkanı darbecilerin eline düşecekti. Ondan sonra olabilecekleri tahmin etmek istemiyorum. Muhtemelen darbe başarılı bile olabilirdi. Demek ki iş biraz da şansa yahut “Enişte”nin uyanıklığına kalmış. Traji-Komik bir durum!..

BU BİR İNANIP, İNANMAMA MESELESİ DEĞİLDİR!..

Burada dikkatimi çeken diğer bir söz ise Erdoğan’ın “İnanmak istemedim” sözü oldu. Sayın Cumhurbaşkanı kusura bakmasın ama böylesi bir konu “İnanıp, inanmama” meselesi değildir. Her devlet adamının göstermesi gereken ilk refleks bildirimi ciddiye alıp gereken mekanizmaları derhal harekete geçirmektir. Anlaşılan ya Cumhurbaşkanı da çevresinin, ufuksuz AK-Papağanların “Artık darbe filan olmaz” telkinlerine kapılmış, dolayısıyla yanıltılmıştır ya da zaten aşırı bir özgüven patlaması yaşayarak kendisini de buna inandırmıştır. Öyleyse bu kaçıncı “Kandırılma” olacaktır?

Ayrıca Erdoğan, “İstihbarat nasıl önceden müdahale edemedi?” sorusuna şu cevabı vermektedir: "Bunun bir istihbarat zaafı olduğu ne yazık ki ortada. Güçlü bir istihbarat olsaydı bu Fethullah terör örgütü olmazdı. Dünyada en güçlü istihbarat örgütünün dahi zaafları vardır. Tabii bunları minimize etmek çok önemli. Hem istihbarat örgütünün çok daha güçlü olması ve buna göre adımı atmak gerekir. Ama ben şunu görüyorum istihbaratta teknolojiden öte insani istihbaratın çok daha önemli olduğunu görüyorum, dolayısıyla bu adımları çok güçlü bir şekilde atmak lazım.”

Bu cevapta “Manidar”dır ve acaba bu durum da MİT’e yeni bir şekil vermenin, operasyon yapmanın “bahanesi” olarak mı kullanılacaktır sorusunu akla getirmektedir. Ayrıca “Güçlü bir istihbarat olsaydı bu Fethullah terör örgütü olmazdı.” denilerek MİT’e inceden bir sitem de sezinlenmektedir.

BU SORULAR ŞİMDİ SORULMAYACAKTIR DA NE ZAMAN SORULACAKTIR?

Lakin benim asıl kaygım “devletin işleyişi”ne (“İşlemeyişine” mi desem acaba?) dair oldu. Demek ki bu ülkenin bir darbeyi haber almakla görevli kurumları o darbe girişimini önceden haber alamıyorlar veya bir şekilde devletin siyasi mevkilerine iletmemişler demektir. Dahası her ne kadar “alındı”, “iletildi” gibi laflar edilse de bu Cumhurbaşkanının ağzından bizzat yalanlanmaktadır.

O halde bu şartlar altında kimi sorular otomatikman insanın aklına gelmektedir. (Fakat halen birçok noktanın henüz tam aydınlanmamış, ayrıntısının eksik, yetersiz ve “muğlak” olduğunu unutmadan) Bu sorular ve ihtimaller bana göre şunlardır…

1) MİT, haber almıştır ama: MİT haber almıştır ama ara mekanizmalar, ilgili kişilerin bir aşamasında “takılıp” kalmıştır. Bir “tıkanıklık” oluşmuştur. Ya da birileri “engelleyici” rol” oynamıştır. Yahut birileri böylesi “inanılmaz” bir haberi vermeye cesaret mi edememiştir? Böylesi bir ihtimal hepten “saçma” bir durum olur ve iş “çocuk oyuncağı” değildir!
2) MİT, haber alamamış mıdır?: Bu her halükârda vahim bir durumdur ve bahanesi yoktur. Bunca çaba, bunca para, bunca insan kaynağı boşa harcanmıştır. O zaman “varlık gerekçesi” nedir?
3) MİT, “Bekle gör” mü yapmıştır?: Bu şık daha da vahimdir. O zaman MİT haber almış ama “uyarı” görevini şu veya bu nedenle yapmamıştır. “Bekleme” pozisyonuna girmiştir. Darbenin seyrini izlemiş, darbecilerin kaybedeceğini anladıklarında mı harekete geçmişlerdir? “Ne olur ne olmaz belki darbeciler kazanır o zaman bizim de ensemizde boza pişirirler” mi denilmiştir?
4) MİT, değerlendirme mi yapamamıştır?: Bu ihtimal hepsinden de vahimdir. MİT haber almış ama durumun ne kadar “ciddi” olduğunu kavrayamamış mıdır? Çok “yeteneksiz” analizcileri mi vardır? Teyit mi edememiştir? (Neyi teyit edeceksin, işin şakası mı var?) “Ya doğru çıkmazsa şimdi ortalığı karıştırmanın sırası değil” mi denmiştir? Koskoca bir kurumun bu kadar refleksiz ve öngörüsüz olması düşünülebilir mi?
5) MİT, zımnen desteklemiş midir?: İhtimal dahi vermek istemiyorum ama sormak zorundayım. Durağan, pasif kalarak bir tür “örtülü destek” mi verilmiştir? Kendisi de 7 Şubat 2012’de adı geçen yapının taarruzuna maruz kalmış bir kurum olarak böyle davranması mümkün müdür? Böyle düşünmek istemiyorum ama başka “hesaplar” mı güdülmüştür?
6) MİT’te mi yanıltılmıştır?: MİT’te mi bu konuda yanıltılmıştır? Yanlış, çelişkili, şaşırtmaca “istihbarat sağanağı”na mı uğramıştır? Her ne olursa olsun, küçük bir ihtimal gibi görünmüş olsa gene de Cumhurbaşkanını, başbakanı, ilgili diğer birimleri uyarmak “görevi” kapsamında değil midir?
7) MİT’te mi aynı önyargıya sahiptir?: Son zamanlarda iktidar çevreleri ve medyadaki malum kişiler “Bu ülkede artık darbe filân olmaz kardeşim” klişesini, cahilliklerini MİT’e de mi dayatmışlardır. MİT, bu ihtimali dahi dile getirmekten korkar hale mi getirilmiştir? “Duyulmak istenmeyen sözler” sınıfında mıdır?
8) MİT’e yönelik başka hesaplar mı var?: Yahut yanılmalar zincirine yeni halkalar mı ekleniyor? “Birileri”nin MİT’e yönelik yeni planları, tasfiye hazırlıkları mı var? Cumhurbaşkanını da tekrar yanıltıp, MİT aleyhinde bir “kanaat” oluşturup, başka amaçlar mı güdülüyor? Oyun içinde “oyun” mu var?

DARBEYİ “ENİŞTE”DEN HABER ALIYORSAK VAY HALİMİZE!..

Bilemiyorum; bu saatten sonra ne olsa “şaşırtıcı” olmaz. Ben sadece aklıma gelen soruları soruyorum. Ayrıca hiçbirine dair” kesin böyledir” diyemem. İlaveten başka ihtimaller de olabilir. Ancak her ne olursa olsun, bir ülkenin Cumhurbaşkanı kendisine karşı darbeyi “Eniştesi”nden haber almak zorunda kalıyorsa ve kaderi kıl payı tesadüflere bağlı oluyorsa bu çok endişe verici bir durumdur. “İstihbarat zaafı” ndan ötede bir “devlet zaafı” na işaret eder. Hayat memat meselesidir!

En iyi niyetle devlet mekanizmasındaki “laçkalığı”, “lakaytlığı” veya “beceriksizliği” düşündürür. Ancak her ne olursa olsun, daha önce çok dile getirilen “İstihbarat zaafı” tespitinin ilk elden yapılması önemlidir. Fakat bu tespit yetmez. Bu harala gürele içinde en doğru önlem ve tedbirlerin, doğru kişi ve inisiyatiflerin nasıl şekilleneceği de bir o kadar önemli. Yoksa bir uçtan bir başka uca savrulup durulur. Başka “zaaflara” kapı aralanır!

Sayın Cumhurbaşkanı “Enişte”nin istihbaratı kimden, nasıl aldığını belirtmemiş ama gene de çevresindeki en “akıllı” adam oymuş. Tabii darbeyi “Enişte”den haber alıyorsak vay halimize o başka!..

Sayın Cumhurbaşkanı’na “Geçmiş olsun” derken şu soruyu da sormadan edemeyeceğim; Hazır elinin altında böylesi “Yetenekli” biri varken enişteyi de MİT’in başına mı atasa acaba?..

21.07.2016.

[email protected]