07 Eki 2014 12:00
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:48
Minyeli Abdullah 47 yıl sonra yeniden mi yazılacak?
Aksiyon dergisine göre, Cumhuriyet çocuğu Hekimoğlu İsmail’in 47 yıl öncesinin Türkiyesi’nde yaşadıklarıyla bugün 17 Aralık sürecinde yaşananlar birbiriyle kesişiyor.
Bir astsubay, 27 Mayıs askeri darbesinin etkisinin sürdüğü yıllarda
takma isimle bir roman yazdı. İnançlı insanların dünyasını ve
yaşadıkları sıkıntıları anlatan Minyeli Abdullah isimli bu roman,
1967 yılından bu yana milyonlarca kişi tarafından okundu,
tartışıldı, filme de çekildi.
O astsubay emekli olduktan sonra kimliğini açıkladı ve 1986 yılında toplatılan kitap yüzünden yargılandı. Suçlama devlet düzenine karşı çıkmaktı. Minyeli Abdullah tam 17 kez yargılandı ve hepsinden beraat etti.
Ölümsüz eserdeki hikaye her ne kadar Mısır’ın Minye şehrinde geçmiş gibi anlatılsa da aslında hikayenin geçtiği yer Türkiye’ydi. Rejimin zulmünden kaçabilmek için romanda hikayenin mekanı değiştirilmiş, Mısır yapılmıştı.
Minyeli Abdullah, yaşanan ortak zulmü anlattığı için milyonlarca sattı, satmaya devam ediyor. Aksiyon dergisine göre, Cumhuriyet çocuğu Hekimoğlu İsmail’in 47 yıl öncesinin Türkiyesi’nde yaşadıklarıyla bugün 17 Aralık sürecinde yaşananlar birbiriyle kesişiyor. Hatta Minyeli Abdullah’ın o zamanlar uğradığı zulümle bugünküler birbirine "paralel".
MİNYELİ ABDULLAH ANKARALI ABDULLAH OLACAK MI?
Dergi bugün yayımlanan son sayısında "Minyeli Abdullah, bugün yaşanan zulmü de anlatır mı acaba?" sorusunu sordu.
Aksiyon Dergisi, son sayısında, ünlü romanın yazarı ‘sakıncalı astsubay’ Hekimoğlu İsmail’e yani Ömer Okçu’ya o soruyu sordu.
BUGÜN YORUM ZAMANIDIR
İşte, Aksiyon muhabiriyle Okçu arasında geçen Minyeli Abdullah diyaloğu:
“Bugün de Minyeli Abdullah gibi toplumu anlatmak istediğiniz bir roman yazsanız, adını rahatlıkla Ankaralı Abdullah koyabileceğiniz bir ortamdan bahsetmek mümkün müdür?
Romancı hayalperesttir. Hakikatlerle bir roman yazılamaz ya da zor yazılır diyelim, o romana mutlaka hayal de karışmalıdır. Çünkü hayaller yazarı kısıtlı bir alanda çalışmaktan kurtarır, serbest bırakır. Yazar hayal ettiği ölçüde yazar yani. Ama şunu söyleyebilirim, bugün yorum zamanıdır. Ne yazsak şahsın yorumuna bağlı. Basın yayın milletin beynidir. Gözler basın yayındadır. Bu millet ne düşünüyor, ne diyor? Bu sebepten Ankaralı Abdullah diye bir roman yazar mıyım bilemiyorum.
MİNYELİ ABDULLAH İLE ASLINDA DERTLERİMİZİ YAZDIM
Yoksa artık Türkiye'de dinî hayat konusunda özgürlükler tamama erdi, Müslümanlar arzu ettikleri serbestliğe kavuştu denebilir mi?
Kanunların hâkimiyeti vardır. Her zaman her yerde kanunlara takılmadan, karşı gelmeden yolumuza devam etmek zorundayız. Ben Minyeli Abdullah'ı yazarken, aslında dertlerimizi yazdım. Minyeli Abdullah'ı yazdığım dönemlerde o günün şartlarına bağlı sıkıntılar vardı. Yine misalle anlatacak olursak, insanlar oturmuş İslami kitap okuyorlar, kolluk kuvvetler bu toplantıyı basıyor oradakilerin hepsini karakola götürüp nezarete atıyorlar. O zaman devletin yapısını değiştirmek isteyenler vardı. Demek ki her yerde fikri hareketler, idealistler, maşa olanlar bulunabilir.
HANGİ SAVCI YANGINDAN DOLAYI KİBRİT FABRİKASINI MAHKEMEYE VEREBİLİR?
Mesela Necip Fazıl muhakeme olurken savcı dedi ki “Necip fazıl yazdı, Hüseyin Üzmez Ahmet Emin Yalman' a kurşun attı.” Necip Fazıl ayağa kalktı, “Bu kadar saçma fikir olmaz, hangi savcı bir yangından dolayı kibrit fabrikasını mahkemeye verebilir?” dedi. Bu şahane müdafaa ile o mesele kapandı.
Mesela Şevket Eygi yazıyordu, “Bu Cuma Sultanahmet'teyiz!” Sultan Ahmet Camii tıklım tıklım dolardı. Bunlar hep yaşandı. Diğer yandan devlet de kendini korumak zorundadır. Kendisini korurken atılan kurşunlar masumlara da isabet edebiliyor. Serbestlikten ne anlıyoruz peki? İnsanların insanlarla ilişkileri yorumlara bağlıdır. Mesela bana aşırı dinci dediler. Dedim, ben dinci değilim, dindarım. Nurcu dediler, dedim ki, ben Risale-i Nur talebesiyim. Anladım ki benim hakkımda bildikleri hayali. Mesela bilirsiniz, potansiyel suçlu tabiri vardır. Potansiyel kelimesi fizikte geçer. Garajda bulunan otomobilin potansiyel gücü vardır, hareket edebilir. Potansiyel suçlu da “Bu şahıs suç işleyebilir.” diye düşünülen kişidir. Dolayısıyla bazı durumlarda işlenmemiş suçun cezası bile verilir.”
Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah’ı yeniden yazıp yazmama kararı merakla bekleniyor.
O astsubay emekli olduktan sonra kimliğini açıkladı ve 1986 yılında toplatılan kitap yüzünden yargılandı. Suçlama devlet düzenine karşı çıkmaktı. Minyeli Abdullah tam 17 kez yargılandı ve hepsinden beraat etti.
Ölümsüz eserdeki hikaye her ne kadar Mısır’ın Minye şehrinde geçmiş gibi anlatılsa da aslında hikayenin geçtiği yer Türkiye’ydi. Rejimin zulmünden kaçabilmek için romanda hikayenin mekanı değiştirilmiş, Mısır yapılmıştı.
Minyeli Abdullah, yaşanan ortak zulmü anlattığı için milyonlarca sattı, satmaya devam ediyor. Aksiyon dergisine göre, Cumhuriyet çocuğu Hekimoğlu İsmail’in 47 yıl öncesinin Türkiyesi’nde yaşadıklarıyla bugün 17 Aralık sürecinde yaşananlar birbiriyle kesişiyor. Hatta Minyeli Abdullah’ın o zamanlar uğradığı zulümle bugünküler birbirine "paralel".
MİNYELİ ABDULLAH ANKARALI ABDULLAH OLACAK MI?
Dergi bugün yayımlanan son sayısında "Minyeli Abdullah, bugün yaşanan zulmü de anlatır mı acaba?" sorusunu sordu.
Aksiyon Dergisi, son sayısında, ünlü romanın yazarı ‘sakıncalı astsubay’ Hekimoğlu İsmail’e yani Ömer Okçu’ya o soruyu sordu.
BUGÜN YORUM ZAMANIDIR
İşte, Aksiyon muhabiriyle Okçu arasında geçen Minyeli Abdullah diyaloğu:
“Bugün de Minyeli Abdullah gibi toplumu anlatmak istediğiniz bir roman yazsanız, adını rahatlıkla Ankaralı Abdullah koyabileceğiniz bir ortamdan bahsetmek mümkün müdür?
Romancı hayalperesttir. Hakikatlerle bir roman yazılamaz ya da zor yazılır diyelim, o romana mutlaka hayal de karışmalıdır. Çünkü hayaller yazarı kısıtlı bir alanda çalışmaktan kurtarır, serbest bırakır. Yazar hayal ettiği ölçüde yazar yani. Ama şunu söyleyebilirim, bugün yorum zamanıdır. Ne yazsak şahsın yorumuna bağlı. Basın yayın milletin beynidir. Gözler basın yayındadır. Bu millet ne düşünüyor, ne diyor? Bu sebepten Ankaralı Abdullah diye bir roman yazar mıyım bilemiyorum.
MİNYELİ ABDULLAH İLE ASLINDA DERTLERİMİZİ YAZDIM
Yoksa artık Türkiye'de dinî hayat konusunda özgürlükler tamama erdi, Müslümanlar arzu ettikleri serbestliğe kavuştu denebilir mi?
Kanunların hâkimiyeti vardır. Her zaman her yerde kanunlara takılmadan, karşı gelmeden yolumuza devam etmek zorundayız. Ben Minyeli Abdullah'ı yazarken, aslında dertlerimizi yazdım. Minyeli Abdullah'ı yazdığım dönemlerde o günün şartlarına bağlı sıkıntılar vardı. Yine misalle anlatacak olursak, insanlar oturmuş İslami kitap okuyorlar, kolluk kuvvetler bu toplantıyı basıyor oradakilerin hepsini karakola götürüp nezarete atıyorlar. O zaman devletin yapısını değiştirmek isteyenler vardı. Demek ki her yerde fikri hareketler, idealistler, maşa olanlar bulunabilir.
HANGİ SAVCI YANGINDAN DOLAYI KİBRİT FABRİKASINI MAHKEMEYE VEREBİLİR?
Mesela Necip Fazıl muhakeme olurken savcı dedi ki “Necip fazıl yazdı, Hüseyin Üzmez Ahmet Emin Yalman' a kurşun attı.” Necip Fazıl ayağa kalktı, “Bu kadar saçma fikir olmaz, hangi savcı bir yangından dolayı kibrit fabrikasını mahkemeye verebilir?” dedi. Bu şahane müdafaa ile o mesele kapandı.
Mesela Şevket Eygi yazıyordu, “Bu Cuma Sultanahmet'teyiz!” Sultan Ahmet Camii tıklım tıklım dolardı. Bunlar hep yaşandı. Diğer yandan devlet de kendini korumak zorundadır. Kendisini korurken atılan kurşunlar masumlara da isabet edebiliyor. Serbestlikten ne anlıyoruz peki? İnsanların insanlarla ilişkileri yorumlara bağlıdır. Mesela bana aşırı dinci dediler. Dedim, ben dinci değilim, dindarım. Nurcu dediler, dedim ki, ben Risale-i Nur talebesiyim. Anladım ki benim hakkımda bildikleri hayali. Mesela bilirsiniz, potansiyel suçlu tabiri vardır. Potansiyel kelimesi fizikte geçer. Garajda bulunan otomobilin potansiyel gücü vardır, hareket edebilir. Potansiyel suçlu da “Bu şahıs suç işleyebilir.” diye düşünülen kişidir. Dolayısıyla bazı durumlarda işlenmemiş suçun cezası bile verilir.”
Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah’ı yeniden yazıp yazmama kararı merakla bekleniyor.