15 Eki 2016 11:41 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:34

Mimar Turgut Cansever anıldı

- Arka Kapak Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tozal:- "Cansever'in eleştirileri de var, son 200 yıldaki Osmanlı barok mimarisini eleştiriyor, beğenmiyor"- Mimar Osmanoğlu:- "Şehri tarif ederken, buyurgan bir otoritenin, merkezi bir yönetimin gönye ve cetvelle çizdiği, masa başında tasarlanan bir olgu..

İSTANBUL (AA) - Mimar Turgut Cansever, Uluslararası Gençlik Derneğince (UGED) düzenlenen etkinlikle İstanbul'da anıldı.

UGED'in, Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Projeleri Destek Programı desteğiyle "Öncü Yüz" projesi kapsamında, Üsküdar Gençlik Merkezi'nde düzenlenen etkinliğin ilk oturumunda konuşan Arka Kapak Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tozal, Cansever'in Osmanlı'nın kültür coğrafyasını en iyi tanıyan mimarlardan biri olduğunu belirterek, "Hem akademisyen hem mimari anlamında birçok kurumda görev almasına rağmen ben Cansever'in yaşadığı dönemde birçok kişi ve kurum tarafından çok da anlaşılmadığı kanaatindeyim." dedi.

Cansever'in eserlerinde geçmişin bilgi ve birikimini yansıttığını ifade eden Tozal, onun eserleriyle hemhal olanların, ürettiği fikirleri üst bir noktaya taşıması gerektiğini kaydetti.

Tozal, Turgut Cansever'in çalışmalarını yakından incelediğini aktararak, şunları söyledi:

"Çalışmalarında bir şehri öyle bir tasarlıyor ki, çocuğun doğmasından tutun, yaşamında hayatının her evresini planlamış gibi. Cansever, şehre bir insan gibi bakıyor, onu alıyor, bir insan gibi yetiştiriyor. Onun geçmişte yaptığı çalışmalara bakınca o şehrin nasıl dönüştüğüne dair izleri görüyoruz. Şu anda modern dünyanın çıkmazlarına da bakıp onun o çıkmazları önceden tespit ettiğini görebiliyoruz."

Cansever'in kendisine en çok "Bir Türk olarak nasıl fiziki çevrelerde yaşarsam mutlu olabilirim?" sorusunu sorduğunu paylaşan Tozal, "Son 300 yılda bilgi ve birikim kaybına uğradığımızı düşündüğünü görüyoruz. Cansever'in eleştirileri de var, son 200 yıldaki Osmanlı barok mimarisini eleştiriyor, beğenmiyor, 'Biz Tanzimat döneminden itibaren kaybetmeye devam ediyoruz. Kazananlar gibi saraylar, bahçeler inşa etmek zorunda değiliz, geleneğimizde nasıl evlerde oturmayı tercih ettiğimiz ortada' şeklinde düşünceleri var." diye konuştu.

Tozal, Cansever'in çalışmalarında en çok örnek şehirler oluşturmak istediğine dikkati çekerek, şu görüşlerini paylaştı:

"Cansever, keşke bu coğrafyanın herhangi bir yerinde örnek bir şehir oluştursak, çocuklar okula yürüyerek gitse, keşif ve merak duygularını giderseler, okulda bir sürü merdiven yerine hemen sınıfa girseler, öyle büyüseler. Bu yüzden sosyal alanlarını, evlerinin şekillerini hatta bir çocuğun abdest alabileceği lavabo tasarımlarını önemsiyor. Bir çocuk büyürken acaba nasıl mutlu bir şekilde büyür gibi soruların peşinde Cansever."

Cansever'in hem Batılı hem Doğulu eserleri titizlikle okuduğuna değinen Tozal, özellikle geleneği incelemeye çalışan bir fikir adamı olduğunu, 1980'lerden sonra Türkiye'deki şehircilik politikalarını eleştirdiğini anlattı.


- "Cansever, eşyanın yaratılışına saygı göstermemizi tavsiye ediyor"

Mimar Mehmet Osmanoğlu ise, mimarlığın toplumda ihtiyaçtan çok yasak savma kabilinden bir meslek gibi algılandığını, insan hayatına, şehre etkilerinin çok fazla irdelenmediğini vurguladı.

Cansever üzerinden mimarlık ile İslam'da tevhid inancı ilişkisini değerlendiren Osmanoğlu, İslam sanat ve mimarisine ortak bir şekil ve estetik bütünlüğü sağlayan şeyin tevhid inancı olduğunun altını çizerek, "Bir mimari eser bütün İslam şehirlerinde ortak özellikler taşıyorsa bu İslam inancındaki iki kaynağın sanatçıya yansımasıyla oluşur. Bir Müslüman sanatçı, 'ben sadece bir aynayım, ilahi olanı onun verdiği bilgi ve beceriyle yansıtıyorum, esas sanatkar Allah'tır' der. Başarısının yalnızca Allah'a ait olduğunu, kendisinin aracı olduğunu bilir." şeklinde konuştu.

Müslümanların sanatı kendi inanç kodlarına en uygun şekilde geliştirmesinin en tabii görevleri olduğu görüşünü savunan Osmanoğlu, şu düşüncelerini dile getirdi:

"Osmanlı'nın son özgün eseri, en son külliyesi Yeni Cami'dir. Bu eserden sonra Osmanlı mimarisi gayrimüslim unsurlarla bozulma dönemine girmiş, yapılan barok, rokoko, bize ait olmayan, malzemenin hakikatine saygı duymayan, ahşabı ahşap, taşı taş gibi işlemek yerine taşı ahşap gibi işleyen bir mimari doğmuştur. Halbuki Cansever tabiatı, doğadaki malzemeleri birer gerçeklik olarak kabul ederek, malzemeyi kullanırken tam yerinde kullanmamızı, ahşaba saygı gösterip onu ahşap gibi kullanmayı, yaradılış hakikatine saygı göstermemizi tavsiye ediyor."

Osmanoğlu, Cansever'in şehir tarifini ise "Şehri tarif ederken, buyurgan bir otoritenin, merkezi bir yönetimin gönye ve cetvelle çizdiği, masa başında tasarlanan bir olgu olarak görmez, yaşayan bir organizma olarak görür. Birkaç sosyal birimler dışında, bütün şehri sivil iradenin yansımalarıyla düşünür. Onun şehrinde otoritenin belirlediği bir dayatma yoktur, tamamen sivil bir anlayış vardır. Değişik manzaralar gören bir güzellikler manzumesidir onun çizdiği şehir." dedi.

Cansever'in "katılımcı bir şehir modelinden" yana olduğu düşüncesine vurgu yapan Osmanoğlu, mimarlara yönelik sarf ettiği "Mümin bir mimar yaptıklarıyla iftihar ettiği gibi yapmadıklarıyla da etmelidir" sözünü dinleyicilere aktardı.

Gençlerin ilgiyle takip ettiği etkinliğin öğleden sonra gerçekleşecek ikinci panelinde, Dünya Bülteni Haber Editörü Hamit Kardaş, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi mimar Mehmet Şimşek Deniz ve sanat tarihçisi İsmail Erdoğan konuşmacı olacak.