MİLLİYET'TE GİDEN KELLELER GERİDE KALANLARA GÖZDAĞI, DEVAMI GELEBİLİR!
Cumhuriyet yazarı Mustafa Sönmez, Milliyet'te yaşanan büyük operasyonu ve Derya Sazak'ın genel yayın yönetmenliğini yorumladı.
Sönmez, Milliyet Operasyonu Ve AKP’de Fiyaskolar... başlıklı bugünkü yazısında, Demirören ve Derya Sazak'ı sert cümlelerle eleştirdi.
"Demirören’in gönlünce eğip bükemediği genel yayın müdürü Tayfun Devecioğlu gönderildi ve yerine, AKP iktidarıyla gül gibi geçinen, TRT’nin Fehmi Koru ile birlikte program yaptırdığı (sol gösterip sağ vurmakla bilinen) Derya Sazak getirildi gazetenin başına" diyen Mustafa Sönmez, Atilla Güner, Metin Münir ve Semih İdiz'in gazeteden gönderilmesini de geride kalanlara gözdağı olarak yorumladı.
İşte Mustafa Sönmez'in bugünkü yazısı...
Beşiktaş’ımızı mali çöküşe sürükleyen tüpçü Demirören,
kapağı Futbol Federasyonu Başkanlık koltuğuna atmasının ardından
Aydın Doğan’dan aldığı Milliyet’i kendine kalkan yaparken
haşmetmaaplarının hizmetine de sundu. Ama satın almanın üstünden
geçen bir yılda Milliyet’ten yeterince memnuniyet sağlanamamış
olacak ki, operasyon üstüne operasyon yaşanıyor gazetede.
Demirören’in gönlünce eğip bükemediği genel yayın müdürü Tayfun
Devecioğlu gönderildi ve yerine, AKP iktidarıyla gül gibi
geçinen,TRT’nin Fehmi Koru ile birlikte program yaptırdığı (sol
gösterip sağ vurmakla bilinen) Derya Sazak getirildi gazetenin
başına. Aslında CNN Türk’te Ayşenur Arslan’ın programına Hükümet
komiseri olarak atanan Arif Beki idi Milliyet’in başına getirilmek
istenen isim ama, çok kör gözüm parmağına olacağı, Milliyet bünyesi
kolay kabul etmeyeceği için, bu hamleden vazgeçilip içeriden bir
operatör araştırıldı ve Derya Sazak’a yönelindi.
Can Dündar, dostu Derya Sazak için 14 Ekim’de şöyle yazıyordu;
““kelle avcılığı”nın yaygınlaştığı, hakkıyla gazetecilik yapmanın
zorlaştığı, basıncın yoğunlaştığı bir iklimde kaptan köşküne
oturuyor Derya...Hakkıdır. Ve eminim hakkıyla yapacaktır…” Can’ı
mahçup etmedi(!) Derya… İlk elde, medyanın en iyi
profesyonellerden, Milliyet’in Yönetmen Yardımcısı
Atilla Güner’e ve medyanın kalbur üstü yazarlarından Metin Münir’in
kellesi gitti. Diplomasi yazarı , deneyimli gazeteci Semih
İdiz de tensikatlardan nasibini aldı ve –şimdilik-birkaç editör ve
muhabir daha…Bunlar, geride kalanlara gözdağı…Devamı
gelebilir.
***
Milliyet’ten ilk posta tensikatların açıklandığı 1 Kasım günü,
Prof. Dr. Nur Vergin Milliyet’te konuk yazardı ve şöyle yazıyordu
Dışişleri Bakanı Davutoğlu için; “Türkiye’nin vizyon sahibi
bir Dışişleri Bakanı var. Zürih ve Londra anlaşmalarının mimarı
Fatin R. Zorlu’dan sonra Cumhuriyet döneminin en yetkin ve azimli
dış politika yapımcısı. Aynı zamanda da bir düşünür, ‘komşularla 0
sorun’ politikasının geniş ufuklu teorisyeni. Uluslararası
ilişkilerde hüküm süren geleneksel devlet mantığı ve realpolitik
kavramından daha ziyade etik kaygıları ön planda tutan bir devlet
adamı. Kant’ın vaz ettiği “ebedi barış” fikrini benimseyen bir
entelektüel.” Ve daha neler neler…
Bir bilim insanına yakışmayacak, bu vıcık vıcık yazıya Derya Sazak,
Abdi İpekçi’den miras “Düşünenlerin Düşünceleri” köşesinde yer
verirken, eminim Abdi Bey’in de kemikleri sızlamıştır. Ama,
maalesef Milliyet’in getirilmek istendiği yeni kıvam bu
artık. Nur Vergin’e yazdırılan bu güzelleme, elbette Metin
Münir’e, Semih İdiz’e yazdırılamadı, yazdırılamazdı. Örneğin,
bakın ne yazmıştı Metin Münir 16 Ağustos’ta, “Deneyimli bir
diplomatın sözleri ile “Saflık, romantizm, bilgisizlik, danışmama
ve katiyen ders almamak” Davutoğlu’nun temel özellikleridir.” Ve 17
Ağustos’taki yazısının bitiş cümlesi; “Davutoğlu gitmez veya aklını
başına toplamazsa Erdoğan’ın da Türkiye’nin de başına büyük dert
açacak. Göreceksiniz.” RTE ve adamları bu satırları
hazmedemiyor, ellerindeki onca medya yığınağına rağmen ana akım
medyadaki tek tük eleştirilere bile tahammül edemiyor, anında
tensikata zorluyor, kukla yönetimlere medyanın teslimini
istiyorlar.
***
AKP rejimi hızla zaviye kaybediyor,inişte. Birçok cephede bozgun
yaşanıyor. Kürt sorununda ısrarla izlenen güvenlikçi politika
fiyaskoyla sonuçlandı, açlık grevleri kabusu oldu rejimin. Suriye,
başlı başına bir fiyasko. ABD, “Bölgesel güç”rolüne talip RTE’nin
yüzüne gözüne bulaştırdığı Suriye siyasetinden memnun değil, şaşkın
ve sahneden indirdi, oyuncağını elinden aldı AKP rejiminin. CIA
Başkanı’nın Ankara ziyaretinin ardından Esad karşıtlarının merkezi
Ayaydın kampından Katar’a, Doha’ya taşındı.
Böylece RTE-Davutoğlu ikilisi de başarısız ilan edilmiş oldu.
Bu, Orta Doğu’da müthiş bir karizma çiziği ve itibarsızlık aslında.
Suriye’deki işgüzarlık, Suriye Kürt özerk bölgesini doğurdu ve AKP
rejiminin nur gibi bir sorunu daha oldu.
Cumhuriyet düşmanlığı kitleleri daha çok sokağa döküyor. Tek
adamlık ihtirası, iktidarı içeriden karpuz gibi ikiye
bölüyor,Çankaya ile gerilim, kendi ifadeleriyle çift başlılık,
önemli gerilimlere gebe. Ekonomide yüzde 9 büyümeden yüzde 2’lere
gerileme ile sert düşüşler yaşanıyor ve gelecek kaygısı her kesimde
artıyor. Bütün bunların üstüne RTE, ancak idam cezasını akıl
edebiliyor. Dış kamuoyu, AB, AKP’nin gerçek yüzünü geç de olsa fark
ettiler.
Bu baş aşağı gidiş karşısında saldırganlığı artacak iktidarı bundan
böyle medya üstünde daha çok terör estirir halde göreceğiz.
Sinerek, ‘Deryalaşarak’ karşı konamaz bu baskılara. Direnmek ,
mağdurlarla dayanışmak bütün namuslu medya erbabının görevi
olmalıdır.