Milliyetçi – Ülkücü cenahta arayışlar! “Yeni Oluşumlar” tamamına erecek mi?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Milliyetçi – Ülkücü cenahta yaşanan yeni oluşum arayışlarını ve Yavuz Aliağaoğlu ile Koray Aydın’ın muhtemel girişimlerini değerlendirdi…
Efendim: diyorum ya iyi ki ortalık kıpır kıpır. İyi ki muhtelif iddialar var. Yoksa biz nasıl “yorumculuk” vazifesini yapardık? Bu anlamda bizim için harekette bereket var. Nitekim gene bir şeyler kotarılıyor ama hayırdır. Yoksa bunlarda birer “Rivayet” ve “Tevatür” den ibaret mi? Öte yandan bir cenahta hem bir hareketlenme ve hemen beraberinde bir sıkıntı göze çarpıyor. Aşılabilir mi aşılamaz mı ayrı bir tartışma konusu…
Maya Tutar mı?..
Peki o sıkıntı nedir derseniz? Şimdilik çok derin, ayrıntılı tarihsel – felsefi analizine girmeyeceğim. Sadece güncel açıdan bakıyorum. Birçok yüzü var diyebilirim. Birincisi; Milliyetçi - Ülkücü kökenlilerin söz konusu olduğu oluşumlarda durum iyice sırıtıyor bence. Çok sayıda oluşumlar var. Hali hazırda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), İYİ Parti (İYİP), Büyük Birlik Partisi (BBP), Zafer Partisi (ZP), Milli Yol partisi (MYP) gibi partiler mevcut. Diğer hazırlıkları saymıyorum bile. Bu alan hayli “Çok parçalı” bir görüntü veriyor. Bir toparlanma, bir “Derleniş” sağlanamadı bir türlü. Kim bilir belki de istenmiyordur!
İkincisi: ülkücülerin geleneksel partisi MHP’den farklılaşmak iddiasındaki İYİP’ in kendi içinde kilitlenmesi mevcut. Dolayısıyla kısmen sonuç almış olmasına rağmen (Ki, onu da CHP’ye borçlu olarak) şu an içinden en az iki parti çıkartacak kadar fiili bölünme yaşıyor. Dahası elindeki zaten az sayıdaki milletvekilini başka partilere kaptırma ihtimali de var. Daha da önemlisi parti bir çekim alanı, cazibe merkezi olmaktan çoktan çıkmış durumda. Kimsenin “Aman koşa koşa İYİP’e gideyim” dediğini hiç zannetmiyorum!..
Üstelik kendi pratiğinde “Merkez sağa oynamak” gibi bir hülyası olmasına rağmen bunu başaramaması ve kadrolarının hemen sadece eski ülkücü kökenlilerce doldurulması sonucu beklenen “Açılım”ı bir türlü sağlayamadı. MHP ile rekabet etti ama onu da aşamadı. İlaveten karizmatik liderin yani Meral Akşener’in gitmesi sonrası yerine gelen Musavvat Dervişoğlu’ da bu boşluğu dolduramadı. Bu yönüyle pek “Başarılı” bir örnek olarak durmuyor. Heves kırıcı bir sonuç. Dolayısıyla bu örnek pek “cesaretlendirici” bir örnek sayılmıyor.
Kök Parti Faktörü!..
Üçüncü bir faktör söz konusu cephenin “Kök Partisi” MHP’dir. Dominant olan o. Üstelik iktidar ortağıdır ve iktidar nimetlerinden yararlanmaktadır. Başında Devlet Bahçeli gibi –beğenin beğenmeyin- etkili bir lider vardır. (Zaten ülkücü hareket özünde bir “Güçlü lider hareketi” dir. Türkeş’ten beri böyle. Ayrışırken bile Muhsin Yazıcıoğlu gibi karizmatik bir isim çıkarabilmiştir) O damarın partisi odur. Türk milliyetçiliğinin ana akımını temsil etmektedir. Diğerleri şu ana kadar onu aşan bir pratik ortaya koyamamışlardır. MHP’de bir değişiklik, bilhassa da Bahçeli’nin liderliğinde ya da ortaklıkta bir değiş tokuş olmadıkça yeni bir konjonktürün doğması da zor görünüyor. (Bir süredir birilerinin bunun için çalıştığı zaten anlaşılıyor!) Dolayısıyla yeni dönem bu tarz arayışlara “Yeni fırsatlar” sunuyor gibi görünse de, “Yeni handikaplar” da mevcut. Bugün için bir “Harmanlanma” ya da “derleniş” güç görünüyor. Bunu başarabilen zaten hareketi alıp götürür. O da çok zor!..
İYİP’in “Bakiyeleri” Nereye Gidecek?
İYİP yavaş yavaş tam “Dağılma süreci” giriyor denebilir mi bilmem. Bir tür “yoğun bakım” da bile denebilir. Bu haliyle bir “Sıçrama” yapması da zor görünüyor. Zaten daha Meral Akşener gitmeden ve Tayyip Erdoğan’la yakınlaşmadan çok önceden başlayan tartışmalar ve kopmalar bugün artık sıradan, beklenebilir bir durum haline gelmiştir. Birçok isim ya İYİP’e küskün veya yeni arayışlar içindedir. Son kurultay ve lider değişiminden ise onları umutlandıracak pek bir sonuç çıktığı söylenemez.
Bunların çoğu hem tepki hem de arayış içinde olmuşa benziyor. Bir kısmı tümüyle siyasete küsmüş de olabilirler. Lakin geniş kesiminin uygun bir pota buldukları an onun içinde erimeye hevesli göründüklerini söyleyebilirim. Doğru, toparlayıcı, güven veren bir liderlik altında kalan enerjilerini buna vakfedebilirler. Öte yandan görünen o ki bunların bir kısmı MHP, ZP, AK Parti hatta CHP’ye dağılabilirler. Şimdilik havayı koklamakla meşguller!..
İlk Start Alan Yavuz Aliağaoğlu!..
Nitekim bu isimlerden ilki Yavuz Ağıralioğlu’dur. Ağıralioğlu, daha kurultay öncesinde -herhalde bir umut görmediğinden olsa gerek- İYİP’ten koparak, parti kurmak için kolları sıvamıştı. Hayli iyi niyetli, sakin, tedbirli ilerlemesine rağmen yeni bir “çekim alanı” olabilecek mi? Söyledikleri, kişiliği, duruşu kendi bağlamında hayli “makul” görünmekle birlikte nasıl bir potansiyeli harekete geçirebileceği halen meçhul. Ağıralioğlu’nun bu amaçla birçok çevre ve isimle temaslar yaptığı biliniyor. Olumlu geri dönüşlerin ne kadar olduğu bilinmiyor. Partinin ise son bahara start alması bekleniyor.
Ağıralioğlu elini taşın altına koyacak ünlü – ünsüz vasıflı insanlara güvendiğini söylüyor. Bu varsaydığı kişilerden ne kadar ilgi görüyor bilinmez. Diğer yandan kimi söylemleri Turgut Özal’ın meşhur “Dört eğilim” ini hatırlatsa da Ağıralioğlu “85 milyona hitap etmek” gibi daha ajitatif bir ifade kullanıyor. Pratikte zor…
Koray Aydın Ne Yapacak?..
Diğer yandan bir başka hareketlenme ise bizzat İYİP içinde yaşanıyor görünüyor. Yavuz Ağıralioğlu’nun aksine parti içinde kalarak muhalefetini sürdürmeye çalışan hatta onunla yetinmeyip kurultayda aday olan Koray Aydın’dan şu sıralar bir girişim beklendiği söyleniyor. Aydın, hareketin eskilerinden ve saygın bir isim olarak biliniyor. İddialara göre Aydın’ın bayram tatilinden sonra arkadaşlarıyla birlikte partiden ayrılma ihtimali var. Bu iddia ne derece gerçektir bilinmez, bekleyip göreceğiz. Aydın, en son Akşener'e açıklama yapması için çağrıda bulunmuş, ancak bu çağrısının karşılık bulmaması üzerine rahatsızlığını belirtmişti.
Kimileri Aydın' ın istifa etmesi durumunda bağımsız milletvekili olarak siyasi hayatına devam edeceğini ve yeni bir parti kurmayacağını ifade ederlerken kimileri de aksini iddia ediyor. Örneğin Barış Yarkadaş’ ın tv100’de dile getirdiği iddiaya göre Koray Aydın 14 arkadaşı ile birlikte Demokrat Parti’ye (DP) geçmeyi düşünüyor. Ona göre Aydın, olaya “İYİ PARTİ’de siyaset yapma koşullarımız ortadan kalktı. Ya yeni bir parti kurmalı ya da var olan bir partiyi ayağa kaldırmalıyız” şeklinde bakıyor.
Dedikodular, Gerçekler!..
Öyle ki yeni bir parti kurmanın meşakkatli bir süreç olduğundan hareketle yerine var olan bir partiye katılmanın daha uygun olacağı tespitinde bulunmuş durumdalar. Hatta Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın da bu fikre sıcak baktığı, Eylül ayında yapılacak kongrede bir görev değişimi planlandığı söyleniyordu. İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun bu istifaları önlemek için çok çaba sarf ettiği ayrıca belirtiliyor. Bu yönde istişareler ise sürüyordu. Bu iddialardan hangisi doğru çıkacak bilinmez ama dikkat edilirse hepsi bir arayışa endeksli iddialar. Sadece birer siyasi dedikodu da olabilir kısa sürede realize olacak gerçeklerde.
Bir dedikodu ya da şüphe de şu: Aydın’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı eski ülkücü Mansur Yavaş’la çok sıkı fıkı olduğu söyleniyor. Bir soru da benden: Acaba bu bir erken seçime hazırlık mı? Dahası Mansur yavaş CHP’den aday gösterilmezse yeniden canlandırılan kıratlı DP’den aday olabilir mi? Şimdiden buna hazırlık mı? Hemen celallenmeyin sadece aklıma geldi canım! Lakin siyasette dedikoduların boşuna çıkmadığı da ayrı bir gerçek.
Yeni “Çizgi” Özal’ın Reforme Edilmiş “Dört Eğilim”i Gibi mi Olacak?..
Peki, diyelim ki hepsi gerçek oldu. Sözü geçen bütün oluşumlar partileşti. Sonrası ne olacak? Bu partiler hangi ideoloji, program, anlayış üzerinde bir araya gelecek. Klasik Milliyetçi / Ülkücü çizgi sürdürülecek mi? Olayı tekrar buralara hapsetmek hareketi tekrar daraltmak anlamına gelmeyecek mi? Yoksa bir “Açılım” yapıp örneğin Turgut Özal’ın bir vakitler “Dört eğilimi birleştiren ANAP” ı gibi bir yapı mı ortaya çıkacak? O dört eğilimi birleştiren koşullar bugün var mı? “Merkez sağ” ın dinamikleri AK Parti’den bu yana hayli farklılaşmadı mı, vb?
Hatırlanacağı üzere rahmetli Süleyman Demirel bir vakitler “Tapulu arazimin üzerine gecekondu kurdurmam.” demişti. O günlerden bugüne AK Parti o arazinin üzerine çoktan çöktü. Hem de ne çöküş. O arazinin üzerine değil gecekondu, gökdelenler, rezidanslar, kaçak katlar, AVM’ler bile inşa etti. Klasik merkez sağ ise eridikçe eridi. O yüzden varsa yeni “Dört Eğilim” heveslilerinin bu durumu enine boyuna tahlil etmelerini öneririm. Aksi hayal kırıklığı olabilir!..
Bilemiyorum, kimsenin moralini bozmak istemem. Lakin şunu sormadan da duramıyorum: bu alan çok sürpriz gelişmelere, birleşme ve ayrışmalara da sahne olabilir. Hiç umulmadık oluşumlar ortaya çıkabilir. Herşey şapa da oturabilir. Ancak her ne çıkarsa çıksın, varılacak yer gene “Yeni bir İYİP” olacaksa onca çabaya ne gerek var?..
Tabii bazı sonuçlar denenmeden de ortaya çıkmaz o da anlaşılır!..
24. 06. 2024