"MİLLİYET YAZARLARI ZOMBİ GİBİ!.." SERDAR TURGUT'TAN MİLLİYET YAZARLARINI ÇILDIRTACAK AÇIKLAMA!..
Serdar Turgut, medyada büyük bir iç savaş yaşandığını ve bunun büyüyeceğini yazdı!
Yazının ilgili bölümü...
İçinde olan bizler biliyoruz diye okuyucunun da bilmek zorunluluğu yok tabii ki ama medyada büyük bir iç savaş yaşanıyor. Önümüzdeki günlerde bütün taşların yerinden oynaması muhtemel. Yetenekliler ile yeteneksizler arasındaki iç savaş zaten derinden sürmekteydi ama buna aniden yetenekliler grubunun içindeki iç savaş da eklendi.
Hızla yaklaşan taşların yerinden radikal biçimde oynama zamanı geldiğinde sürpriz isimlerin fena halde etkilendiğini göreceksiniz. Bunları şu an isimlendirmeyeceğim. Çünkü isim verdiğimde tek tek nedenini anlatmam gerekecek. Bu abartılı bir yük olur gazete üzerine. Gerekirse ileride adları vererek girerim meseleye.
Şimdilik sadece şunu söylemeliyim ki; her gazete etkilenecek bu depremden. (Buna Hürriyet, SABAH, AKŞAM gazeteleri de dahil. Büyük ihtimalle bir tek MİLLİYET'e bir şey olmayabilir. Çünkü onun yazarları zaten zombi gibiler ve o gazete intiharını tamamlamak için kendi zombilerinin doğal biçimde ölmelerini bekliyor.)
İyi tanıdığınız ve okuduğunuz birçok isim şu günlerde paniklemiş durumda. Paniklerini de, yapmaya başladıkları yanlışlardan anlayabiliyorsunuz. Hatta çok 'Cool' sandığınız bazıları da açıkça ve muazzam yanlışlar yapmaya başladılar panikten.
Belki sancılı bir süreç yaşanacak önümüzdeki günlerde. Emin olun ki; medya ve Türkiye açısından çok daha güzel olacak. Bu yaklaştığını gördüğüm depremden ben de hayli etkilenecek olmama rağmen sürecin sonuç itibarıyla iyi olacağını söylemekten çekinmem.
Bugün yazıya başladım ama bitirebileceğimden kuşkuluyum. Çünkü tüm gazetelerdeki köşe yazarlarına bir göz atmış durumdayım.
İnsan bir dizi 'O kadar manasız anlamsız ve hiç söylenmese de olurdu' dedirten yazıyı okumak zorunda kaldıktan sonra, yazarın işinin, yazısında farklı bakış açıları sunma veya bilgi verme veya bunların hiçbirisi olamıyorsa da en azından okuyucuyu eğlendirmek olması gerektiğini düşünen bir yazarın içinde yazı yazmak arzusu hiç kalmıyor.
Ama zorlayacağım kendimi, bunlara teslim olmayacağım. Biz bir savaştayız, onlar da düşmanım benim ve mutlaka kan olacak. Onlara inat yazacağım.
Bu satırları kaleme alırken televizyonda, bir Milliyet yazarı olan Rıza Türmen'in yazısı okunuyordu. Sedat Ergin'in en büyük günahlarından bir tanesi olan bu yazar, Heidegger'i bile kıskandırabilecek kadar ağdalı ve uzun cümlelerle anlatıyor derdini. (Derdi de ne, belli değil.)
Televizyondaki spiker, canlı yayında adamın yazısının tümünü okumak gibi bir intihar girişiminde bulundu. Bir köşe yazısının okunması yaklaşık 10 dakika sürebilir mi? Adamın yazısının uzunluğu bazen MİLLİYET'in başyazısı olarak birinci sayfadan verilen yazının uzunluğunu bile aşmıştı ki; bu kendi başına bir dünya rekoru olmalıydı.
Sonra bunları düşünürken iç savaştaki görevleri medyada düşüncenin seviyesini düşürmek ve genelde yazarları aptallaştırmak olan bir buçuk insanın, NTV'de sundukları 'Yazı İşleri' programı başladı ve benim bir süredir köşe yazarları hakkında oluşturmaya çalıştığım yeni tezimi doğrulama imkanım oldu.
Banu Güven neden gergin?
Kanalındaki başını 'Yazı İşleri' programının çektiği yeteneklerin ve zekaların aşağıya çekilerek düşük düzeyde eşitlenmesi çabasının üzerinde kalan bir zeka ve yeteneğe sahip olduğuna inandığım Banu Güven'i son izlediğimde hayli gergin gördüm. Gerginliği ekrana da yansıyordu. Gülümsemekte zorlanıyordu ve her an kavga çıkaracak gibiydi. Etrafındaki militan yeteneksizlik onu yiyip bitirmeye başlamış.
Bir zamanlar 'Adam's Family' adlı bir dizi vardı. O dizideki ailenin küçük kızına fiziksel olarak da benzemiş. Banu Güven kendi sağlığı için ya 'Yazı İşleri' programının hemen bitirilmesini talep etmeli ya da hemen başka bir kanala transfer olmalı.
Serdar Turgut, Akşam