04 Eyl 2022 10:28 Son Güncelleme: 04 Eyl 2022 10:29

Milliyet yazarından çarpıcı Yunanistan sorusu! ‘Kaç yüz milyar euro tazminat isteyelim?..’

Yunanistan’la yaşanan gerilim üzerine dikkat çeken bir yazı kaleme alan Özay Şendir, ‘Yunanistan’dan kaç yüz milyar euro tazminat isteyelim?’ diye sordu.

Milliyet yazarı Özay Şendir, Yunanistan’la yaşanan gerilim üzerine dikkat çeken bir yazı kaleme aldı ve ‘Yunanistan’dan kaç yüz milyar euro tazminat isteyelim?’ diye sordu.

Özay Şendir’in ‘Yunanistan’dan kaç yüz milyar euro tazminat isteyelim?..’ başlıklı yazısı şöyle:

Polonya, 2. Dünya Savaşı tazminatı olarak Almanya’dan 1.3 trilyon dolar istemeye hazırlanıyor.

Yunanistan, Almanya’dan 2013 yılında 162 milyar euro tazminat talep etmişti.

Sonra 2015 yılında bu tazminatı 269 ile 332 milyar euro arasındaki bir rakama çıkardılar, hükümetin yaptığı hesaplamayı To Vima gazetesi yayımladı.

Sonra Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Almanya’ya bir nota vererek 1. ve 2. dünya savaşlarında uğradığı 320 milyar euro’luk zararın ödenmesi için müzakerelere başlama çağrısında bulundu.

Hatta Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı’nın temmuzdaki ziyaretinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias konuyu tekrar gündeme getirdi, misafirine de o dönemi anlatan bir kitap hediye etti.

Almanya, 1960’ta, Federal Almanya Cumhuriyeti döneminde Yunanistan’a 115 milyon mark tazminat ödediğini ve konunun kapandığını söylüyor. Berlin, Polonya ile olan tazminat meselesinin de geçmişte çözüldüğü ve konunun tekrar müzakere edilemeyeceğini söylüyor.

Aslında benzer bir durum İsrail için de geçerli, Almanya İsrail’e çok ciddi bir tazminat ödedi ama sonrasında çeşitli fonlarla soykırım kurbanlarına para ödemeye devam etti. 2007’de de Almanya Hükümet Sözcüsü Thomas Steg, İsrail’den talep geldiği takdirde ek ödemelerin müzakere edilebileceğini söyledi.

Demek ki dünya savaşları için halen tazminat talep ediliyor, konu geçmişte anlaşmayla sonuçlanmış olsa bile tazminat dosyaları tekrar açılabiliyor.

***

Edirne’deki Karaağaç Mahallesi’ni bilir misiniz?

Yunanistan sınırına 4 km mesafedeki bu mahalle, 1923 Lozan Antlaşması’nda Yunanistan tarafından savaş tazminatı olarak Türkiye’ye bırakıldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’undan o tazminat bölümünü okumanızı özellikle öneririm.

Türkiye adına Lozan’a katılan İsmet Paşa ile dönemin Başbakanı Rauf Bey arasındaki en şiddetli tartışmalar Yunanistan’dan alınacak savaş tazminatı konusunda yaşandı. Mustafa Kemal Atatürk bu tartışmaya bizzat müdahale etmek zorunda kaldı.

Lozan’da İtilaf Devletleri, iç karışıklıklar yaşayan Yunanistan’ın savaş tazminatı ödeyecek gücü olmadığını ve bu yüzden Karaağaç’ın tazminat olarak Türkiye’ye verilmesini önerdi. İsmet Paşa, halen işgal altında olan İstanbul ve diğer önemli meseleleri göz önünde bulundurarak, bu konuda olumlu adım atılması gerektiğini söyledi. Başbakan Rauf Bey, “Gerekirse Yunanla yeniden savaşırız” diyerek Karaağaç’ın tazminat olarak alınmasını kabul etmedi. İkili arasındaki şifreli telgrafların dili giderek sertleşti, İsmet Paşa, Rauf Bey’e, “Ben müzakerelerden ayrılırım, burada olmaya meraklı Maliye Bakanı’nı yollayabilirsin” diye telgraf çekti. Mustafa Kemal Atatürk, ikili arasındaki tüm yazışmaları okuduktan sonra izlediği yolu Nutuk’ta şöyle anlatıyor:

“Genellikle iki tarafa karşı aldığım tavır yumuşak olmadı. Bir tarafa hak vererek öbür tarafı susturma yolunu tutmadım.” Türkiye, parasız ve iç karışıklık halindeki Yunanistan’ın tazminat olarak Karaağaç’ı vermesini kabul edip, verdiği tavizin karşılığında başta İstanbul’un boşaltılması olmak üzere yaşamsal konularda aldığı sonuçlara odaklanmış.

***

Türkiye üzerinden uçan leyleklere, “Türkler yayılmacı, oradan uçmayın, bizim ülkemizden uçun” deme şansı olsa hiç düşünmeden bunu yapabilecek bir Yunanistan hükümeti var karşımızda.

Her yeni güne Türkiye’ye ne kötülük yapabiliriz diye başlıyor ve ellerinden geleni ardına koymuyorlar.

Bu kötülüğe karşı hem diplomatik hem de gerektiğinde askeri yöntemleri kullanmadığımız takdirde, Atina, Ege’de Türk kara sularını yüzde 7’ye düşürecek, 12 mil adımını da atacak, Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkarılması için AB ordusu ve üyesi olmasak NATO’yu göreve çağıracak.

Rum Dışişleri Bakanı bu hafta AB dışişleri bakanlarına, Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin aynı şey olduğunu anlattı utanmadan. Nikos Sampson’a darbe yaptıran Albaylar Cuntası’ndan, Ada’daki anayasal düzenin bozulmasının tüm garantörlere müdahale hakkı verdiği Londra-Zürih anlaşmaları falan hiç söz etmedi.

Türkiye, Yunanistan ile yalan yarıştırabilecek bir ülke değil, bu onların üstün tarafı.

Çirkin olmakta yarışamıyorsak, Yunanistan’ın Almanya’ya doğrulttuğu silahı şimdi biz onlara doğrultabiliriz. Madem kapanmış tazminat dosyaları tekrar açılıyor, Yunanistan, Anadolu’yu işgalin tazminatını şimdi ödesin.

Yunanistan Lozan’ı takmayıp adaları silahlandıran bir ülke olarak, “Tazminat meselesini Lozan’da çözdük” diyemez. Türkiye belki tazminat alamaz ama Anadolu’daki Yunan barbarlığını bir kez daha anlatma ve kimin kimin toprağında gözü olduğunu bir kez daha dünyaya duyurma şansı bulur.

***

Yunanistan’dan savaş tazminatı istemek için o kadar çok belge var ki...

26 Ekim 1921’de dönemin Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’in İtilaf Devletleri’nin dışişleri bakanlarına yolladığı, Yunan ordusunun çekildiği her yerde yaptığı katliamı anlatan ve protesto eden mektubu mesela.

ABD İstanbul Başkonsolos Yardımcısı James Loder Park’ın Manisa Yangını Raporu, Fransa Temsilcisi Henry Franklin Bouillon’un yine Manisa yangını tespitleri, Uşak Yangını,sonra işgal döneminin Yalova Katliamı, Karatepe Katliamı, Bilecek Katliamı, Menemen Katliamı, Orhangazi, Yenişehir, Armutlu katliamları, Bergama Baskını… Liste uzayıp gidiyor. Bunlar yabancı kaynaklarda olanlar ama bir de yerli kaynaklarımız var. Tetkik-i Mezalim ve Tetkik-i Fecayi komisyonlarının raporları işgal yılları değilse de kaçan Yunan ordusunun barbarlıklarını tespit edip kayıt altına almıştı. Bu raporlar mutlaka devlet arşivlerinde duruyordur.

***

Akıllardaki “Ya başka ülkeler de bizden tazminat isterse?” sorusuna da gelelim:

Türkiye zaten hem savaş tazminatı hem de Osmanlı’nın borçlarını ödemiş bir ülke.

Mesela, İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı’nın başında el koyduğu iki savaş gemisini savaş taznimatı olarak İngiltere’ye bırakıldı. Yine Lozan’da Osmanlı’dan kalan 105 milyon 553 bin 623 altın liralık borcu kabul ettik. 1928’de ödeme planı anlaşması yapıldı ama 1929 Buhranı’nı fırsata çeviren Türkiye, 1933’te Paris Antlaşması’yla bu borcu 8 milyon 578 bin altın liraya düşürdü. Yani Osmanlı borçlarının yüzde 80’inini sildirmeyi başardı.

Tazminat meseleleri sorunludur ya, genç Cumhuriyet 1934 yılında da ABD ile bir anlaşma imzaladı.

Bu anlaşmayla ABD vatandaşı olan tüm Ermeni, Rum ve Yahudilerin açtığı tazminat davalarıyla, Türk vatandaşlarının ABD aleyhine açtığı tazminat davalarını düşüren bu antlaşma karşılığında ABD’ye 13 yılda 1 milyon 300 bin dolar ödeme yaptık. Bu antlaşmayla Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı vatandaşı olarak yaşayan ve daha sonra çeşitli sebeplerle Amerikan vatandaşlığına geçen, toprakları ve mallarına el konulan Amerikan vatandaşlarına ödeyeceği hiçbir tazminat bulunmadığını karara bağlanmış oldu.

Nasıl Yunanistan meclisi Almanya’dan tazminat istenmesine dair bir karar aldıysa, gerekli incelemeleri yaptıktan sonra TBMM de böyle bir karar alabilir.

Yunanistan Türkiye’ye karşı her gün ve sistematik olarak yaptığı kötülüklerin sadece askeri değil, diplomatik ve ekonomik sonuçları olacağını görmeli.

Almanya’dan tazminat isterken kullandıkları “Açlıktan ölenler” bölümüne bakıp, o ölümleri engellemek için Kızılay’ın İstanbul’dan Pire’ye yolladığı yardım gemilerini hatırlamalı...