Milliyet yazarı köşesine taşıdı..."Arkadaşından ağlatan Sevim Gözay tweet’leri"
Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu bir süredir mücadele ettiği lenf kanserine yenik düşen gazeteci ve yazar Sevim Gözay'ın vefatının ardından hayat arkadaşı Murat Aykul'un yaptığı paylaşımları köşesine taşıdı.
Yaşam ve kültür sanat alanında yaptığı televizyon programları, gazete röportajları ve yazdığı kitaplarla tanınan Sevim Gözay bir süredir mücadele ettiği lenf kanserine yenik düşerek geçtiğimiz perşembe günü hayatını kaybetti.
Gözay'ın vefat haberi sevenlerini yasa boğarken televizyon programlarının arkasındaki kreatif isim Murat Aykul'un sosyal medyadan paylaştıkları da okuyanları duygulandırdı.
Milliyet gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu, Murat Aykul'un Sevim Gözay'ın vefatının ardından sosyal medya hesabından yaptığı dikkat çeken paylaşımları köşesine taşıdı.
İşte Ali Eyüboğlu'nun "Arkadaşından ağlatan Sevim Gözay tweet’leri" başlıklı yazısı:
“Her ölüm erkendir”, Sevim Gözay gerçekten de çok erken ayrıldı aramızdan...
Televizyon programlarının arkasındaki kreatif isim Murat Aykul, hayat arkadaşını toprağa verdikten iki gün sonra, ilk olarak ‘Sevim Gözay (1972-2021)’ adlı bir video paylaştı, ardından da bir tweet flood’u... İşte okuyan herkesi derinden etkileyen Aykul’un Gözay hakkında yazdıkları:
“Yıllar önce, onunla tanıştığımızın ilk aylarında bana, ‘Ben çok güzel rüzgarda salınan başak taklidi yapabiliyorum’ demişti. Yapabiliyordu da gerçekten, zor olmuyordu hiç, çünkü zaten çok benziyordu.
Ne kadar özel ve güzel, ne kadar yetenekli olduğunu, herkesin bilip söylediğini, gözün görüp kulağın duyduğu güzelliklerini benim de anlatmama gerek yok. Onda hiç göründüğü ve sanıldığı gibi olmayan, onu görünen güzelliklerinin ötesinde bambaşka biri yapan şeyler vardı.
Onun güneş gibi pırıl pırıl olduğu sinema programını yaparken, yine televizyon binasında çalışarak sabahladığımız bir gece, az önce elma soyduğu bıçakla kablo soyan bir kızdı Sevim.”
Anne börekleri
“Bir gün bir ajansta proje toplantısına gitmek üzere buluştuk. Ajansa doğru yürürken ıssız bir sokakta, taş bir duvarın önünde durdu. Duvardaki küçük bir oyuğa, elindeki küçük poşeti sarıp sıkıştırdı. Hayretle baktım, ne yapıyor, o ne ki diye?
‘Gelirken anneme uğramıştım, börek verdi. Toplantıda çıkarsam oradakilere yetmez, çıkarmazsam da ayıp olur. Buraya sakladım dönüşte alırız’ dedi. Yıllarca hatırladıkça güldüm. O dünyayla, ajansın-işin ‘şıklığı’ ve Sevim’in ‘havası’ ile o kadar tezattı ki... Çok güzeldi.
‘Dünyayla arasındaki savaşta dünyadan yana’ olmayı hiçbir zaman öğrenebilecek biri değildi Sevim.
Kiminin ekranda görüp de sandığı ‘buzlar kraliçesi’, ‘işini bilen kadın’ değildi. Bu anlamda hesap kitap yapmazdı.”
Bilinsin istemedi
“Sevim, bu dünyadan ayrılmadan önce, o gittikten sonra televizyondan hatırlanmak istediği görüntüleriyle küçük bir video paylaşmamı istediği için beraberinde bir şeyler de yazmak zorunda hissediyorum.
Hastalığının ortalıkta bilinmemesini istedi. Bir kez konuşulursa artık hep hastalıkla anılacaktı ve bunu istemiyordu. Çok değerli arkadaşları da isteğine saygı gösterdi.
Sevim benim pek çok zaman yoldaşım olmuştu, sonra arkadaşımdı, ailemdi, kardeşimdi, canımdı... Yılbaşına birlikte hastanede girmiştik, zordu, ama güzeldi, umutluyduk çünkü...
Bu yeni yıla hastanede gireceğimizi düşünmemiştik.
Şimdi ne yapacağımı bilemiyorum. Gidip o hastanenin bahçesinde dolaşmak istiyorum, oturduğu apartmanın bahçesindeki köpekle şakalaşmak, köpekle kozalak atıp tutmaca oynamak, arsız kedilere söylenmek istiyorum.”
‘Çok acı çekiyorum’
“Konu ben değilim, ama çok acı çekiyorum ve bunu söylemek zorundayım. Çünkü artık onun için yapabileceğim başka hiçbir şey yok, yasımdan başka. Evet Sevim, çok acı çekiyorum. Senin için yas tutuyorum, çünkü sen buna değersin.
Bu kadar...Şimdilik bu kadar. Onu, o kısacık video’da (daha iyisini yapmak gelmiyor elimden) hatırlanmak isteği gibi izleyecek herkese tüm kalbimle teşekkür ederim.”
Bu tweet’leri atan Murat Aykul, arkadaşının öyküsünü yazsa, ‘Ayla’, ‘Müslüm’ ve ‘Cep Herkülü Naim’in yapımcısı Mustafa Uslu, filmini yapsa bence izleyeni derinden etkileyen bir yapım çıkar ortaya. Çünkü Sevim Gözay, her karşı fikirdekinin ‘öteki’leştirdiği Türkiye’de imam hatip mezunu bir sunucu olarak ‘iki mahalle’de yaşayan, iki dünyayı da bilen ender ünlülerden biriydi...