14 Haz 2008 12:36 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:08

MİLLİYET VE VATAN YAZARLARI "AVANTA LAVANTA GEZİLER" YÜZÜNDEN NASIL BİRBİRİNE GİRDİ?..

Milliyet spor yazarı Bilgin Gökberk'in "Avantacıdan lavantacıdan sıtkı sıyrıldı milletin" başlıklı yazısı Vatan yazarı Mutlu Tönbekici'yi fena kızdırdı.







Basındaki avantacılık lavantacılık tartışması
Mutlu Tönbekici/VATAN

Futbol yazarı Bilgin Gökberk, nedendir bilinmez, Milliyet Gazetesi´ndeki yazısında Cenevre´ye gidip maceralarını anlatanlara fena köpürmüş. Benim yazımı baz alarak (Ama adımı `özenle´ anmayarak. Hani anarsa ezkaza meşhur olurum diye korkuyor herhalde. Ama çok geç. Bir hostes tanıyıp ismimle hitap etti bile!) "Avantacıdan lavantacıdan sıtkı sıyrıldı milletin" başlıklı bir yazı yazmış.
Neyi eleştirdiği tam olarak belli değil zira her kelimeden sonra üç nokta koyup satır başı yapıyor, araya da yıldızlar serpiştiriyor ve ben de yazık ki aptallar kolay anlasın diye geliştirilmiş olan bu "idiot proof" yazı stiline pek alışık değilim.
Ama anladığım kadarıyla demek istediği şu: Basın gezileri yapılıyor, bir sürü insan çağrılıyor, bunlar da gidip şunu yaptık bunu ettik diye yazılar yazıyor, davet eden firmaya minnetlerini böyle gösteriyor, (onun deyimiyle `ödüyor´) millet de bu nedenle gazetecilerden sıkılıyor. Şık da değilmiş, zarif de değilmiş, hoş da...
Kendisini en son Bodrum´da bir basın gezisi (kendi deyimiyle avanta lavanta gezisi) dahilinde konser izlerken görmüştüm. Çok değil, bir yıl önce idi. Tenceremin dibi kara seninki benden kara muhabbeti yapmak istemiyorum ama hadise tam da budur.
Basın gezileri vardır ve buna ya katılırsın ya da sayısı çok çok az olan bir takım köşeciler, yazı işleri müdürleri, genel yayın yönetmenleri gibi prensip olarak karşı çıkar ve katılmazsın.
Hem katılıp hem de "niye şamatasını yapıyorsunuz ki" demek manalı mı?
Ama daha manasız olan "gazetecilerden bu yüzden sıtkı sıyrılıyor milletin" demektir zira memleketin en ünlü gazeteci/köşecileri promosyon gezilerini anlatarak geçirdi son 20-30 yıllarını.
Hıncal Uluç örneğin bu tarz yazıların en meşhurudur ve geçen sürede en küçük bir azalma görmedik okunurluğunda.
Ayşe Arman, artık gitmiyor ama yazarlığının ilk yıllarında neredeyse dünyayı dolaştı basın gezileriyle. Millet de zevkle okudu maceralarını. Röportajlarından evvel onu "o" yapan, tatlı tatlı anlattığı promosyon gezileriydi.
Bilgin Bey takip etseydi Türk basınını, pek iyi görecekti ki basın gezileri olmasa ve de onlar anlatılmasa gazetelerin yarısı boş çıkardı. Milyonlarca insanın okuduğu hafta sonu ekleri neredeyse bu sayede çıkıyor.
Yok ama "futbol bizim işimizdir, mahallemize başkalarını istemeyiz, bütün avantalar bize gelsin" deniyorsa, buna verecek bir cevabım yoktur. Hadise bu kadar düşürülmüşse o zaman elbette bütün avantalar da lavantalar da sizin olsun. Alınız tepe tepe kullanınız. "Avanta pazarında" benim ve eminim ki isimlerini geçirdiğim o bir uçak dolusu gazetecinin hiçbir şekilde alışverişleri olmayacaktır.
Basın gezisi, kavram olarak ahlaksızlık mıdır tartışacaksak tartışalım. Ama bu bizim alanımıza birisi girdi diye -ki ne gireyim futbol denilen zırva mevzua- belden aşağı vurmanın, yok böyle ödüyorlar herhalde diyetlerini, böyle yapıyorlar herhalde gelecek rezervasyonlarını falan deyip bir uçak dolusu yazara çizere hakaret etmenin ne kadar "şık", ne kadar "zarif" ne kadar "hoş" olduğundan şüpheliyim. A