Milliyet Okur Temsilcisi'nden Mehveş Evin'e sert yanıt; Medya kendi kalelerini yıkıyor!
Milliyet Gazetesi Ombudsman’ı Belma Akçura Milliyet köşe yazarı Mehveş Evin’in bir süre önce Ombudsmanlarla ilgili eleştirisine sert yanıt verdi.
Milliyet Gazetesi Ombudsman’ı Belma Akçura “Medya kendi kalelerini
yıkıyor” başlıklı yazısında uluslararası raporlarda Türkiye
medyasının notunun düştüğünü belirtirken, Milliyet Yazarı
Mehveş Evin’in bir süre önce Ombudsmanlarla ilgili eleştirisine de
sert yanıt verdi.
Akçura “Ombudsmanlığı zaten yapamıyorlar, okur temsilciliğini de
kısmen yapıyorlar” demek meseleyi zaten iki türlü de kavrayamamış
olmak demektir. Köşe yazarları kendi köşelerinde Türkiye'nin mevcut
siyasi iktidarının ürettiği politikaları sonuna kadar
eleştirebiliyorlar da Ombudsmanlar mı görevini yerine getiremiyor”
diye sordu.
Türkiye'nin ekonomik ve siyasal gündemini yorumlamayı malum
baskılarla bir tarafa bırakan bazı gazeteciler ve yazarların,
köşelerini özellikle ombudsmanlar üzerinden medya eleştirilerine
ayırmasını da eleştiren Akçura yazısında “Türkiye'de gazeteciler
sadece kendilerini okumayı bir tarafa bırakırlarsa meseleyi hep
beraber öğreneceğiz, hatta belki çözeceğiz…” dedi.
İşte o yazı...
MEDYA KENDİ KALELERİNİ YIKIYOR!..
Türkiye medyasının karne notu uluslararası raporlara göre hızla
düşüyor.
Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü Endeksi’ne
göre 180 ülke arasında 154. sıraya indi, Freedom House raporunda
“özgür olmayan” “kısmen özgür” ülkeler arasına girdi. Son raporu
Friedrich Ebert Stiftung (FES) hazırladı. Bu raporda genel
durumumuz ise 5 üzerinden 2.1
Friedrich Ebert Stiftung raporunda Türkiye genelinde medyanın
sansür ve oto sansürü nasıl olağan hale getirdiği,
sıradanlaştırdığı, havuz medyasıyla derin bir kutuplaşma yarattığı
ve medyanın ifade özgürlüğünün nasıl abluka altına alındığı
anlatılıyor.
Hal böyleyken söz konusu raporda Türkiye’deki Ombudsmanlık kurumuna
yönelik değerlendirmeyi bazı doğruları olmakla birlikte son derece
sorunlu bulduğumu, doğru ifadelerle analiz edilmediğini belirtmek
isterim. Habercilerin ve yazı işlerinin Ombudsmanlara yönelik
olumsuz algısını ‘görevlerini yapamıyorlar’ şeklinde değerlendirmek
büyük bir haksızlık. Aynı konuyu bir süre önce Milliyet yazarı
Mehveş Evin de köşesinde işlerken şöyle demişti: “Şu anda Milliyet
dahil, sadece dört gazetenin ‘ombudsman’ı var. Daha ziyade okur
temsilcisi gibi görev yaptıklarını söyleyebiliriz. Ancak malum
baskılar yüzünden bazen ‘okur temsilciliği’ görevini dahi sınırlı
yapabiliyorlar.”
Ombudsmanın görevi
Birincisi Ombudsmanlık dediğiniz şey; zaten ‘Okur Temsilciliği’dir.
Ne gazetenin ne de okurun avukatı değildir. Görevi de okur
şikâyetlerine, meslek etiği ilkelerini hatırlatmakla sınırlı
tutulamaz. Dolayısıyla “Ombudsmanlığı zaten yapamıyorlar, okur
temsilciliğini de kısmen yapıyorlar” demek meseleyi iki türlü de
kavrayamamış olmak demektir.
İkincisi Türkiye’de eğer medya üzerinde bir sansür, oto-sansür,
baskı varsa bu hepimizin üzerine çöken bir sorundur. Köşe yazarları
kendi köşelerinde Türkiye’nin mevcut siyasi iktidarının ürettiği
politikaları eleştirebiliyorlar da Ombudsmanlar mı görevini yerine
getiremiyor?
Türkiye’nin ekonomik ve siyasal gündemini yorumlamayı malum
baskılarla bir tarafa bırakan bazı gazeteciler ve yazarlar,
Ombudsmanlığın bizzat kendisini ‘suya sabuna dokunulmayan bir konu’
olarak algıladığı için midir ki sıklıkla köşelerini özellikle
ombudsmanlar üzerinden medya eleştirilerine ayırıyorlar?
Yazının tamamı için tıklayınız