19 Kas 2015 10:53 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:11

Milliyet muhabirine Paris'te gözaltı

Milliyet gazetesi muhabiri Mithat Yurdakul, pasaportunda Suriye damgası olduğu gerekçesiyle Paris’te gözaltına alındı.

Gazeteci Yurdakul yaşadıklarını şöyle anlattı:

Paris katliamı ile sarsılan Fransa, diken üstünde. Gazeteci kimliğim ve hangi gerekçeyle geldiğimin belli olmasına rağmen pasaportumdaki ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’ damgası nedeniyle kısa süreli de olsa gözaltına alındım.

Terör saldırısının hemen ardından gittiğimiz Paris, kitaplarda filmlerde anlatılandan çok farklı bir ruh haliyle karşılıyor bizi. Sanatın ve aşkın başkenti olarak nitelenen kentte, ilk olarak Ortadoğu’da görmeye alışkın olduğumuz kareler yansıyor bize. Fransa’da hâlâ büyük bir korku hakim. Pasaportta yer alan Arapça ifadelere bile aşırı duyarlılığın oluştuğu kentte, Fransız polisi gazeteci kimliğime ve hangi gerekçeyle geldiğim belli olmasına rağmen Suriye’ye giriş-çıkış yaptığım gerekçesiyle beni de kısa süreli olarak gözaltına aldı.

ARAPÇA YAZIYI GÖSTERDİ

Paris’e dün öğle saatlerinde iniyoruz. Uçaktan inince asıl gümrük geçişinden önce ön pasaport kontrolüne tabi tutulduk. Polisler pasaportumdaki Arapça yazılara gözattı.

Bir pasaport polisi, “Bu Arapça yazılı olan hangi ülke?” diye sordu. Ben de orada yazdığı ifadesiyle, “Suriye Arap Cumhuriyeti” dedim. Bunun üzerine, “Ne zaman gittiniz oraya?” diye sordular. Bu sırada diğer bazı turistler de sıra beklemekteydi. Ben, “Kesin tarihi söylemek için pasaportuma bakmam lazım” dedim. Pasaportumu geri istedim ama vermediler. Beni daha önce kenara ayırdıkları ve daha sonra bir Kuzey Afrika ülkesinden olduğunu öğrendiğim, bir başka yabancı ile ayrı bir yere aldılar. Bir süre bana hiçbir şey sorulmadı. Bir süre sonra ben İngilizce bilen bir personel talep ettim. Bunun üzerine yaklaşık 10 dakika sonra az da olsa İngilizce bilen bir kadın yanıma geldi.

OTELDE ÇANTALAR ARANDI

Bana Paris’te uzun mu kısa mı kalacağımı sordu İngilizce olarak. Ben de TOBB heyetiyle geldiğimi ve iki gece kalacağımı söyledim. Bu sırada beraberinde Paris’e gittiğimiz TOBB yetkililerinden kimseye ulaşamayınca gazeteci arkadaşlarımdan yetkililere ulaşmalarını rica ettim. Paris’te ne kadar kalacağımı soran polis daha sonra uçak biletimin yanımda olup olmadığını sordu.

Neyse ki uçak biletim yanımdaydı.

Biletime bakıp, Paris’te iki gece kalacağıma ikna olan kadın polis bileti beni kısa süre gözetim altına alan diğer erkek polise de gösterdi.

Bunun üzerine serbest bırakıldım.

Fakat görevliler beni transit yolcuların gideceği yere yönlendirince bir kez de orada aranmak zorunda kaldım.

Polisler son olarak bunun rutin bir uygulama olduğunu belirttiler.

Otele gidince de çantalarımıza kadar arandık.

AMBULANSLAR EYFEL CİVARINDA

Paris’te Champs-Elysées (Şanzelize) Bulvarı’na çok yakın olan ve normalde akşam saatlerinde tıklım tıklım görülen kafelerin bomboş olduğunu gördüm.

Fotoğraf çekerken beni uyaran rehberim çok yakından çekersem polisin beni takibe alacağını söyledi.

Aşk şehri olarak bilinen Paris’te artık tedirginlik kol geziyordu.

Akşam saatlerinde Eyfel yakınlarına indiğimizde ise Eyfel çevresindeki güvenlik çemberinin kaldırıldığını ancak pek çok turistin yine de Eyfel’i uzaktan fotoğraflamakla yetindiğini gördüm.

Eyfel’in civarında pek çok ambulansın hazır bulundurulması da dikkati çeken başka bir noktaydı.

Fransız polisi her ihbara çok duyarlı.

Yaşananlara ve Paris’te olduğunuzu hissedememenize yol açan görüntülere rağmen akşama doğru meydana gelen bir öğrenci grubu kule civarında, “Paris Paris Paris...” diye bağırıyordu.