Gökhan Karakaş yangın bölgesindeki dehşet anlarını paylaştı!
Milliyet gazetesinden Gökhan Karakaş, yangın bölgesinde yaşadıklarını kaleme döktü.
Bodrum Çökertme’de yangın söndürme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Milliyet muhabiri Gökhan Karakaş’ın kaleme aldıkları ise dehşetin boyutunu gözler önüne serdi.
BALIKÇILARLA ALEV KAPANINDAN KAÇIŞ
“Kamyonete doluşan balıkçılarla birlikte alevlerin içine yöneldik” diye sözlerine başlayan Gökhan Karakaş, yaşadığı dehşet anları şöyle anlattı:
“Cehennem alevleri yüzümü yalıyordu. Yürekli balıkçılarla beraber kendimizi güvenli bir yere attık.
Ören yönünden gelirken henüz güneş batmadığı için alevlerin çıkarttığı dumanların Çökertme koyunun üstünü kapladığını görüyordum. Öylesine büyük bir duman bulutu vardı ki, aynı anda yanan binlerce ağacın uğultusunu hissettirecek kadar güçlüydü. Çökertme koyuna yaklaşırken bölgenin güvenliğini sağlayan emniyet güçlerinin ilk uyarılarıyla karşılaştık. Arabadan inip köylülerle birlikte yürüdüğümüz üç kilometre boyunca attığım her adım alevlerin sıcaklığını hissettiriyordu.
TANKERLE BEKLİYORLAR
Geren mevkiine geldiğimde civar köylerde yaşayanların ormancı ve itfaiyecilere yardımcı olmak için akın ettiğine şahit oldum. Hayvanlarını emniyetli bir yere taşıyıp ailelerini akrabalarının yanına yerleştiren köylülerin tarla sulamakta kullandıkları tankerler ve traktörlerle hazır beklemeleri insanoğlunun çabasını kanıtlıyordu.
Ama doğanın yenileyici gücünün bir anda yıkıcı bir etmene dönüştüğünü kanıtlayan rüzgâr vardı karşımızda. Sıklıkla yön ve hız değiştiren rüzgâr alevlerin kıvılcıma dönüşmesine sebep olurken, jandarma ve polisin güvenlik çemberinde gergin anlar yaşandı. Çökertme tersane koyundaki teknelerinin ve tersane malzemelerinin tehlikede olduğunu söyleyen balıkçılar güvenlik bölgesini geçmek için çabalıyordu. Balıkçılar ekmek tekneleri olan tekneleri ve tersanenin yanmasıyla yaşam unsurlarından olacaklarını anlatmaya çalışırken, kendilerini bereketli balık alanlarına götüren rüzgârın dinmesi için de dua ediyordu.
‘YÜZÜNÜ KAPAT YÜZÜNÜ’
Rüzgarın yüzümüze yaklaştırdığı alevlerin yarattığı tehlikeye rağmen güvenlik noktasına gelen bir kamyonete doluşan balıkçılarla birlikte alevlerin içine yöneldim. 1.5 kilometrelik yolculuğumuzun ilk anlarından itibaren balıkçı Tufan Atıcı, “Yüzünü kapat yüzünü! Kozalak kıvılcımları sıçrar!” uyarısıyla kendimi yere attım. Sadece iki dakika süren yolculuğumuz sırasında yüzüme vuran kıvılcımlardan derin sulara dalarken kullandığım Derinlere Saygı Dalışı bandanam ile korunarak geçirdim.
Çökertme tersane mevkine geldiğimizi işaret eden köprüyü geçerken alevlerin deniz kıyısına sıçradığını gördüğümde ise alevlerin etkisini tahmin ediyordum. Kamyonet kasasından aşağı indiğimde tersane bölgesinin yangından etkilenmediğini ama alevlerin 50 metre ilerideki kızılçam ormanından ses verdiğini gördüm. Tehlikeli süreci, ekmek teknelerini ilkel metotlarla savunacak kadar yürekli ve cesur balıkçılarla geçirdim.
‘KURTULUŞ PLANI YAPTIM’
Bir itfaiye aracındaki üç fedakâr itfaiyeci de tersanedeki tekne ve ahşap malzemeleri koruyordu. Dört gündür uyamadığını söyleyen itfaiye şefine ilk fırsatta çıkmak istediğimi söyledim. Kendi kurtuluş planımı yaptım. Gazeteye bulunduğum yerin konumunu attıktan sonra üzerimdeki dijital aletleri güvenli bir köşeye koyduktan sonra denize girerek uzaklaşma planı yaptım. Ara vermeden bir kilometre kadar yüzebildiğimi hatırlayarak kaçış planımı uygulamak üzere alevlerin yaklaşmasını bekledim.
Bu sırada balıkçılara yardıma gelen Orman Genel Müdürlüğü ekiplerinden yardım isteyerek bölgeden uzaklaştım. İki saat içinde alevlerin kararlı ilerleyişine karşılık balıkçıların geçim kaynaklarını aynı kararlılıkla ve cesaretle savunma istekleri aklımda kalmıştı. Geren mevkine tekrar geldiğimde iş makinelerinin ateş çemberinin yayılmasını engellemek için yürüttüğü çalışmaları görüntülerken, bir çıkış yolu arayan 25 büyükbaş hayvan gözüme çarptı. Alevler o kadar yaklaşmıştı ki hayvanlar sıcaktan ne yapacağını şaşırmış şekilde dağılmıştı. Başlarındaki çoban yetersiz kaldığı için 2-3 polis memuru ile çayırlık alana indik. Hayvanları hızla caddeye doğru sürerken doğayı neden bu kadar kızdırdığımızı düşünüyordum.”