18 Şub 2009 10:32 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:33

"MİLLİYET MASKEMİ DÜŞÜRDÜ,TESLİM OLUYORUM" AKİF BEKİ BAŞBAKAN İÇİN "MEHDİ" DEDİ Mİ?..

"Erdoğan'ın harfleri"nin yazarı Akif Beki, Milliyet ve Yıldırım Türker'e cevap verdi! İşte Beki'nin savunması..



İnadına Erdoğan'ın Harfleri...


Başbakan, henüz Başbakanlık koltuğuna oturmazdan evvel, 2003 yılında, Radikal gazetesinde bir dizi-yazım yayımlandı.
Sonra da aynı adla kitaplaştırıldı: Erdoğan'ın Harfleri.
Marshall Mcluhan'ın izinden giderek, harf devriminin, Arap alfabesinin etkilerini taşıyan zihin süreçlerimizi, dünyaya bakışımızı nasıl dönüştürdüğünü anlatmaya çalıştım.
Gazete okuruna hitap edebilmek için de Kabala'dan, Hurufilik'ten dem vurdum, yazıya fantastik unsurlar kattım.
Heyhat!
Meğer, harfleri ezberletmek yetmiyormuş.
Daha yolun çok başındaymışım.
Harfler tamam da, önce anlamları nasıl sökeceklerini anlatmalıymışım.
Kabul ediyorum, fena yanıldım.
Cezama razıyım.
Şimdi, bu sorulara cevap vermek zorundayım.
Başbakan için 'mehdi' dedim mi?
Allah tarafından gönderilen 'göksel kurtarıcı' diye, övgüler düzdüm mü?
Teşbih sanatını kullanarak güzellemeler yaptım mı?
Musa peygamber soyundan geliyor diye, cümle aleme ilan ettim mi?
O yazıdan bu sorular da çıktı ya, artık ne desem kâr etmez!
Pazar günü Milliyet'te çıkan imzasız yazıya bakarsanız,
evet, yaptım.
Dün Radikal'de Yıldırım Türker'in kopya yazısına bakarsanız, yine evet, yaptım.
Aslında bu, benim ilk teşhir edilişim değil.
Milliyet, daha önce de maskemi defalarca düşürdü. (!)
Gerçek yüzümü gözler önüne serdi. (!)
Artık kaçacak yerim kalmadı.
O halde diyorum ki, ben de teslim oluyorum.
Bugün gerçeği itiraf etmekten başka çarem kalmadı.
İşte kendimi ele veriyorum.
Ama müsaade ederseniz, önce benim de size birkaç sorum var:
Bir: Güven hastanesinin önünde, makam aracının kapıları kilitlendiğinde, Başbakanlık korumalarının, zor kullandıkları halde foto-muhabiri arkadaşımızın elindeki makineyi alamamış olmaları size inandırıcı geliyor mu?
İki: Muhalif olduğu için bazı gazeteler ANA uçağına alınmadıysa, Cumhuriyet ve Milliyet'in muhalif olmadığına mı hükmetmeliyiz?
Üç: Basından sorumlu Başbakanlık Başmüşaviri, sizce tek başına bir 'arama merkezi' operatörü müdür ki, bütün telefonlara bizzat muhatap olsun?
Dört: Eskilerden bir hurufi bugün yaşasa, çizelgeye bakarak Erdoğan'ın harfler burcunu
Musa peygamberle yorumlardı demek, O kimseyi, eskilerden gelen bir hurufi, Erdoğan'ı da Musa peygamber soyundan yapar mı?
Ben de, bu sorularıma cevap isterim.
Şimdi gelin birlikte bakalım, tam olarak ne yapmışım?
Hiç uzatmadan, meraklıları için 'Başbakan'ı 'göklere çıkardığım' o bölümü aşağıda tekrar yayınlıyorum.
İşte Başbakan'ı 'gökte ararken, yerde bulduğum' o bölüm:
(Eyvah, ne yaptım ben! Malum arkadaşlar, sahiden de uçak falan tutup Başbakan'ı gökte aramaya çıktığımı düşünür mü, acaba?)

Okuma Parçası: 'Kıyamet saati değil, seçim vakti'
Gelinen nokta, (Cemaleddin Efgani'nin siyasi ümmetçilik ideallerinden çıkan İslam Cumhuriyetleri Birliği) ütopyasının unutulduğunu gösteriyor.
Tayyip Erdogan ve Ak Parti hareketi bunun açık göstergesi. Siyasi İslamcılık, 'muhafazakâr demokrat' bir harekete dönüştürüldü... büyük bir dindar kitle, Tayyip Erdoğan liderliğinde, cumhuriyetin modernleşme projesiyle barıştı.
İslam Cumhuriyetleri Birliği, aslında... Müslüman cemaatlerin ahir zaman (tarihin sonu) umutlarını temsil ediyordu. İmparatorluk yıkılmış, din ve ibadet hürriyeti baskı altına alınmış, dünya kötü bir yer olmaya başlamıştı...
Birçokları için artık kıyamet saati yaklaşmış, insanlığın son günleri gelmisti... (Beklenen kurtarıcı) mehdinin zaferinden sonra yeryüzünde kıyamet öncesi ikinci bir saadet çağı yaşanacak, ilahi toplum/İslam ümmeti yeniden dünyaya hâkim olacaktı...
Hadis külliyatında geniş yer tutan 'mehdi', 'deccal' ve ahir zaman haberleri, sembolik anlatıma sahip olsa da, küçümsenmeyecek bir kitle, yakın zamanlara kadar onları bire bir okudu. Bu yüzden iki buçuk minare boyunda ve alnında kefere yazan bir deccal bekledi, sahte cennetleri sunacak biri. Ve O'na karşı gelecek mehdinin, söylendiği gibi Şam'dan çıkacağı sanıldı.
Bu dizi yazı boyunca anlatılan mentalite evrimi ve eldeki veriler, artık çoğunluk için 'kurtarıcı' haberlerinin bire bir anlamından soyutlandığını gösteriyor.
Göklerden beklenen 'kurtarıcı', insanların arasında ortaya çıktı. Göksel değil, dünyevi bir kurtarıcı, bir siyasi lider olarak. Mucizelerle gönderilen göksel bir varlık yerine, oylarla sandıktan çıkarılan bir kurtarıcı. Büyük bir kitlenin son umudu. Seçilmiş biri, ama seçmenleri tarafından.
Ramazanda parti genel merkezinin kafeteryasında yemek ve içecek servisi açık tutulmuştu. Erdoğan'ın seyahatlerinde alkollü içecekleri de kapsayan THY'nin standart ikram menüsüne müdahale edilmemişti. Ve bu, seçim gecesi, Erdoğan tarafından, 'özel yaşam tarzlarına karışılmayacaktır' taahhüdüyle ilan edilmişti. Herkes gördüklerine önce şaşırdı ama şimdi kimse bahsini dahi etmiyor. Ve tüm bunlar, İslam'ın meşru sınırlarının aslında sanılandan ne kadar da geniş olduğunu gözler önüne seriyor. Çünkü bunların hiçbiri,
ne Tayyip Erdoğan ne de yol arkadaşlarının inançları açısından tezat oluşturmuyor.
Tayyip Erdoğan'ın muhafazakâr demokrat vizyonu, içinden çıktığı düşünce çevresi ve siyasi çizgi açısından yeni bir donemin habercisi. AK Parti hareketi, İslam dünyasına yeni bir model sunuyor: İdeolojik yaklaşımların dar sınırlarından kurtarılmış, sivil alanda birey ve cemaatler tarafından özgürce yaşanan, rasyonelleşmiş bir din anlayışı.
Bu yeni bir gramer, yeni bir dünya görüşü...''

'Yuvarlanan taş' testi
Erdoğan'ın Harfleri'nde 'Yuvarlanan taş örneği' başlıklı bir bölüm de var.
Kaçıranlar için hatırlatıyorum.
Şöyle başlıyor:
''Konuşmacının mental durumu hakkında fikir edinmek aslında sanıldığından daha kolay...Profesyonellerin kullandığı yöntemi bir örnekle anlamak mümkün.
Türkçe edebiyat derslerinde öğrenciden, verilen deyimleri açması isteniyorsa, yazdığı kompozisyon algı seviyesini ölçmeye yarıyor.
Sözgelimi, İngilizlerin 'Yuvarlanan taş yosun toplamaz' deyimine, muhataplar üç kategorik cevap veriyor.
a- Ben bir taşım yuvarlanırken hızlı olduğum için yosun toplamam.
b-Taş yuvarlanırken hızlı hareket ettiği için yosun tutmaz.
c-İstikrarlı olmayan, birikim sağlayamaz.''
Sizce yukarıdaki okuma parçasını 'mehdi', 'göksel kurtarıcı', 'sandıktan çıktı' şeklinde anlayanlar, bu testte hangi şıkları işaretlerdi?
Cevap anahtarı:
A şıkkı, şizofrenik rahatsızlık ve animist düşünceyi gösterir.
B şıkkı, mantıklı görünür ama taş ve yosundan öteye geçemediğinden, somut düşünce evresinde kalındığını belirtir.
C şıkkı ise, soyutlama yeteneğinin geliştiğine işarettir.
Bu durumda doğru cevap, B şıkkıdır.


Akif Beki/Radikal