Milliyet Gazetesi'ne bir köşe yazarı daha veda etti!
Uzun yıllar birlikte çalıştığı isimlerin görevine son veren Milliyet Gazetesi'nden ayrılan yazarların arasına bir isim daha eklendi.
Milliyet köşe yazarı Fuat Keyman ile gazetenin
yolları ayrıldı.
Ayrılığı bugünkü köşe yazısında duyuran Keyman, Kasım 2012'den
beri Milliyet'teki "Yeni Akıl" isimli köşesinde okuyucuyla
buluşuyordu.
Son dönemlerde Milliyet'ten köşe yazarı Mirgün Cabas, Milliyet
Sanat yazarı Yekta Kopan, Milliyet Ege yazarı Feyzi Hepşenkal, köşe
yazarları Ayşegül Sönmez ve Aslı Perker, Fotoğraf Servisi Şefliğini
yürüten Yurttaş Tümer, 20 yılı aşkın süre gazetede çalışan ve son
olarak Yazı İşleri Müdürlüğü yapan Baydu Can gibi isimler
ayrıldı.
Fuat Keyman'ın ayrılığı duyurduğu yazısı şu şekilde:
"Milliyet’e veda ederken
Yurtdışında dostlarım sıklıkla şu soruyu sorarlar: Bir yıla bu
kadar olayı, sorunu, nasıl sığdırıyorsunuz?
Gerçekten de, Türkiye, her biri, herhangi bir gelişmiş demokrasiyi
uzun yıllar uğraştırabilecek büyük olaylarla, büyük sorunlarla,
aynı zaman diliminde uğraşan bir ülkedir.
Bu nedenle, şu saptamayı da eklerler: Sıkıcı olmayan, heyecan dolu
bir ülkede yaşıyorsun.
Doğrudur: Türkiye, sıkıcı değil, aksine zamanın çok hızlı geçtiği
heyecan dolu bir ülkedir.
Gelişmiş demokrasiler, kural-temelli, istikrarlı, ama, genelde de
sıkıcı ülkelerdir.
Türkiye ise, kuralların uygulanışı eksik, istikrarı zayıf, yaşamı
zor, fakat, asla sıkılmadığınız, heyecan dolu bir ülkedir.
Umberto Eco’nun, 2000 yılında dilimize çevrilen çok sevdiğim
Foucault Sarkacı romanı, Türkiye’yi anlamak için yararlı bir
metaforu bize sunar.
Sarkaç, iki ayrı, birbirlerine zıt konumlanmış nokta arasında gidip
gelen bir harekete sahiptir.
Türkiye, Foucault Sarkacı gibi, yeni ile eski, umut ile karamsarlık
ya da demokrasi ile otoriterlik arasında gidip gelen bir gel-gitler
ülkesidir.
İstikrar sağlandı dediğimiz an, istikrarsızlığı anıştıran bir sorun
çıkar.
Değiştik dediğimiz an, değişmediğimizi gösteren bir sorunla
karşılaşırız.
Demokratikleşiyoruz dediğimiz an, otoriterleşme eğilimleri
başlar.
İç ve dış politikada geleceğe artık güvenle bakıyoruz dediğimiz an,
her ikisinde de, kriz ve çıkmaza girme, güvensizlik duygusunu
güçlendirir.
Güven ile kibir arasındaki sınır, bir anda yok olabilir.
Yolsuzluğa karşı mücadele ediyoruz, şeffaflaşıyoruz dediğimiz an,
büyük yolsuzluk iddialarıyla karşılaşırız.
Vesayet rejiminden çıkma, vesayetin bittiği anlamına gelmez.
İktidar savaşları, toplumun üstünde ve toplumdan bağımsız devam
eder.
Özetlersek, Yeni Türkiye derken, eski Türkiye, bir anda, ortaya
çıkar.
2013, hepimizi, hatta dünyayı şaşırtan bir hızda ve gel-gitte
yaşandı.
İki zıt 2013, İki zıt Türkiye yaşadık.
İlk altı ay, yarına dair umutlarımızı yükselten, hepimizi
heyecanlandıran, dünyanın hafif bir kıskançlıkla izlediği bir
Türkiye’yi yaşadık."
Köşe yazısının tamamını okumak için
tıklayınız.