22 Nis 2017 17:07
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:38
Milli Gazete yazarından Cem Küçük'e: Meczup!..
Milli Gazete yazarı Mine Alpay Gün, gazeteci Cem Küçük'ün “Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tipler” ifadesine tepki gösterdi.
"Kutlu kavramlar nasıl da hoyratça yara almakta. Yeryüzünün en
narin, en şahika insanları, şehitler; haşin yüreklerce
örselenebilmekte" diyen Gün, "Meczubun biri çıkıp Mavi Marmara
şehitleri için hakaretler savurabilmekte. Menfaatin, köşe dönmenin,
servete servet eklemenin kutsandığı bir çağda" diye yazdı.
Mine Alpay Gün'ün "Mavi Marmara üzerine..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kutlu kavramlar nasıl da hoyratça yara almakta.
Yeryüzünün en narin, en şahika insanları, şehitler; haşin yüreklerce örselenebilmekte.
Meczubun biri çıkıp Mavi Marmara şehitleri için hakaretler savurabilmekte.
Menfaatin, köşe dönmenin, servete servet eklemenin kutsandığı bir çağda.
Trilyon kişide bir çıkabilecek, kimsenin cüret edemeyeceği bir fedakârlıkla yakınlarını gözlerini kırpmadan arkalarında bırakıp, yüce değerler için can vermeye, şehadet çınarını diri tutmaya yeminli o nadide insanlar, dönülmez yola çıktıklarını bilip de, belki şehit olabiliriz deyip etraflarından helallik alan o şahika insanlara, kameraların önünde ağza alınmayacak hakaretler de edildi ya.
Pes doğrusu.
Haysiyet ayaklar altında.
Bir insanın şehitlere değil de kendisine küfür etmesini izledi yeryüzü sakinleri.
Mavi Marmara şehidinin eşi Çiğdem Topçuoğlu, tüm bu yaşananlara şaştı kaldı; “Bugün Mavi Marmara manyakları ifadesini kullanan o pervasıza gerekli tepkiyi koymazsak o kişiler gelecekte 15 Temmuz şehitleri için de manyak diyecektir. Biz o kadar ağır bedeller ödedik, C. Küçük denilen kişi ne bedeli ödemiş ki bedel ödeyen bizler karşısında pervasızca konuşabiliyor? Bu bir maşa, onu kim kullanıyor, yönlendiriyor bakmak lazım” demekte.
15 Temmuz darbesinde de nerede bir garip, ihlâsta zirve, insanlık ulusu varsa o koştu sokağa, kurşunların uçuştuğu havada göğüslerini siper ettiler katillere.
Yakınlarını kederlere gark ederek, evlatlarını yetim bırakarak şehit olan o kutlu kardeşlerimiz de, bu gibilerin gözünde demek kötü kelimelerle anılmakta.
Gazze’ye yardım konvoyu yola çıkarken şehitlik gibi ölümsüzlük mertebesini umanlarda, isimlerini yazdırdı bu kafileye.
Fakat bu modern çağda böyle vahşi bir saldırı olabileceği kimsenin aklından geçmediği için, Mavi Marmara gemisi tamamen silahsız barış ekseninde Gazze’ye doğru yola çıkarak, deniz dalgalarını yararak ilerlerken.
İsrail’in barbar genleri harekete geçti, Gazze’ye yardım götüren gemiye düzenlediği saldırıda 10 yardım gönüllüsü hayatını kaybetti. Yakın mesafeden başlarına göğüslerine ateş ederek, silahsız barış gönüllülerini katleden katiller, hâlâ bu vahşetin hesabını veremediler.
Kayseri Fen Lisesi’nde okuyan, cennet gülüşlü 18 yaşındaki Furkan Doğan’ın, kafasında 5 kurşun tespit edildi ki, caniler el kadar çocuğun kafasına silahlarını dayayıp katletmişlerdi.
İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cevdet Kılıçlar, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, şehitler kervanına katıldığında dünya Müslümanları kan kustu.
Savaşlarda da hep böyle olur, iyi yüreklilerin evlatları vatan savunması için cepheye koşar, artlarında yoksul ailelerini bırakırlar. Kötü yürekliler hem savaştan kaçarlar hem de savaşta öteberi, yiyecek içecek, ordunun asker ve silah için kullanacağı demiri, bakırı, çeliği bile saklayarak, sonra ortaya çıkarıp fahiş fiyata satarak, savaş zengini olurlar.
Sonra yoksulların çocukları savaşta ye şehit olur ya yaralı döner, aileye de evladının acısı, elem keder ve yoksulluk kalır.
Katı kalpliler her zaman köşeyi döner, tuzu kurular sınıfına dâhil olur, gün gelir “manyak tipler” diye yeryüzünün en soylu insanları olan şehitlerle alay bile edebilir.
Mine Alpay Gün'ün "Mavi Marmara üzerine..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kutlu kavramlar nasıl da hoyratça yara almakta.
Yeryüzünün en narin, en şahika insanları, şehitler; haşin yüreklerce örselenebilmekte.
Meczubun biri çıkıp Mavi Marmara şehitleri için hakaretler savurabilmekte.
Menfaatin, köşe dönmenin, servete servet eklemenin kutsandığı bir çağda.
Trilyon kişide bir çıkabilecek, kimsenin cüret edemeyeceği bir fedakârlıkla yakınlarını gözlerini kırpmadan arkalarında bırakıp, yüce değerler için can vermeye, şehadet çınarını diri tutmaya yeminli o nadide insanlar, dönülmez yola çıktıklarını bilip de, belki şehit olabiliriz deyip etraflarından helallik alan o şahika insanlara, kameraların önünde ağza alınmayacak hakaretler de edildi ya.
Pes doğrusu.
Haysiyet ayaklar altında.
Bir insanın şehitlere değil de kendisine küfür etmesini izledi yeryüzü sakinleri.
Mavi Marmara şehidinin eşi Çiğdem Topçuoğlu, tüm bu yaşananlara şaştı kaldı; “Bugün Mavi Marmara manyakları ifadesini kullanan o pervasıza gerekli tepkiyi koymazsak o kişiler gelecekte 15 Temmuz şehitleri için de manyak diyecektir. Biz o kadar ağır bedeller ödedik, C. Küçük denilen kişi ne bedeli ödemiş ki bedel ödeyen bizler karşısında pervasızca konuşabiliyor? Bu bir maşa, onu kim kullanıyor, yönlendiriyor bakmak lazım” demekte.
15 Temmuz darbesinde de nerede bir garip, ihlâsta zirve, insanlık ulusu varsa o koştu sokağa, kurşunların uçuştuğu havada göğüslerini siper ettiler katillere.
Yakınlarını kederlere gark ederek, evlatlarını yetim bırakarak şehit olan o kutlu kardeşlerimiz de, bu gibilerin gözünde demek kötü kelimelerle anılmakta.
Gazze’ye yardım konvoyu yola çıkarken şehitlik gibi ölümsüzlük mertebesini umanlarda, isimlerini yazdırdı bu kafileye.
Fakat bu modern çağda böyle vahşi bir saldırı olabileceği kimsenin aklından geçmediği için, Mavi Marmara gemisi tamamen silahsız barış ekseninde Gazze’ye doğru yola çıkarak, deniz dalgalarını yararak ilerlerken.
İsrail’in barbar genleri harekete geçti, Gazze’ye yardım götüren gemiye düzenlediği saldırıda 10 yardım gönüllüsü hayatını kaybetti. Yakın mesafeden başlarına göğüslerine ateş ederek, silahsız barış gönüllülerini katleden katiller, hâlâ bu vahşetin hesabını veremediler.
Kayseri Fen Lisesi’nde okuyan, cennet gülüşlü 18 yaşındaki Furkan Doğan’ın, kafasında 5 kurşun tespit edildi ki, caniler el kadar çocuğun kafasına silahlarını dayayıp katletmişlerdi.
İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cevdet Kılıçlar, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, şehitler kervanına katıldığında dünya Müslümanları kan kustu.
Savaşlarda da hep böyle olur, iyi yüreklilerin evlatları vatan savunması için cepheye koşar, artlarında yoksul ailelerini bırakırlar. Kötü yürekliler hem savaştan kaçarlar hem de savaşta öteberi, yiyecek içecek, ordunun asker ve silah için kullanacağı demiri, bakırı, çeliği bile saklayarak, sonra ortaya çıkarıp fahiş fiyata satarak, savaş zengini olurlar.
Sonra yoksulların çocukları savaşta ye şehit olur ya yaralı döner, aileye de evladının acısı, elem keder ve yoksulluk kalır.
Katı kalpliler her zaman köşeyi döner, tuzu kurular sınıfına dâhil olur, gün gelir “manyak tipler” diye yeryüzünün en soylu insanları olan şehitlerle alay bile edebilir.