18 Ağu 2012 00:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:02

MİLİTAN GAZETECİLİK YAPMAYACAĞIZ! RAHMİ TURAN YENİ GAZETEYİ ANLATTI!

Çok yakında yeni bir gazete çıkaracak olan Türk basınının efsane ismi Rahmi Turan, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Ersin Tokgöz'ün Rahmi Turan'la yaptığı röportajdan satır araları...

En iyi bildiğiniz iş olan sıfırdan bir gazete meydana getirmek için uzun zamandır hazırlık yapıyorsunuz? Şu an son durum nedir?

RAHMİ TURAN:
Teknik altyapı uzun zamandan beri hazırlanıyor. Makinelerin montajı bitmiş vaziyette. Matbaa hazır ama idare merkezi hazır değil. O kolay, kısa zamanda hazırlanır. Eylül ayı içinde tamamlanır diye düşünüyorum. Eğer bir aksilik olmazsa Kasım ayı içinde biz yayın hayatına sokarız gazeteyi. Ama ummadığımız aksilikler çıkarsa bilemiyorum tabii. Yarının ne getireceğini kimse garanti edemez. Ama yüzde 90 ihtimalle bu iş gerçekleşecek.

Daha önce yaptığınız açıklamalarda matbaaların saatte 80 bin gazete basabilecek kapasitede olduğunu söylemiştiniz...

RAHMİ TURAN: Evet... İstanbul'daki makineler çok modern. Çok hızlı. Bir tane değil, iki tane kuruldu İstanbul'a. Üçüncü de kuruluyor. Ankara'da ve İzmir'de kuruldu, Adana'da henüz yok ama kurulacak.

Her yeni çıkan gazete bu denli büyük bir altyapı hazırlığı yapmıyor. Neden bu kapasitede bir hazırlık var?

RAHMİ TURAN:
Bu bir yayın grubu olacak. Birden fazla gazete basılacak. Birden fazla gazete basmak da ancak fazla makineyle olabiliyor. Gazeteler aynı saatte basılması gerekiyor. Tek makine olunca sıraya konulur ve sıraya konulduğu zaman bir kısmı gecikir, dağıtıma gidemez. Dolayısıyla çok sayıda gazete basma projesi olduğu için altyapı da buna göre kuruluyor.

ŞU ANDA GAZETECİLİK YAPILMIYOR, O YÜZDEN YENİ BİR GAZETEYE İHTİYAÇ VAR!

Neden yeni bir gazete?

RAHMİ TURAN: Mevcut gazete yelpazesine baktığımız zaman; 30-32 gazete var. Bu gazeteler içinde birkaçı hariç tamamı gazetecilik yapmıyor. Sadece birtakım çıkar ilişkileri nedeniyle gazetecilik yapar gibi görünüyorlar. O yüzden yeni bir gazeteye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu arada sayısı az miktarda düzgün yayıncılık yapıyor, inandıklarını yazıyor. Ellerinden geldiği kadar okurlarını bilgilendirmeye çalışıyor. Ama genel yapı böyle değil maalesef. Yüzde 90'ı şu anda gerçek gazetecilik çizgilerinden uzaklaşmış durumda. Benim görüşüme göre. Karşı görüşte de olanlar olabilir, ona da saygı duyarım. Ama yılların verdiği tecrübeye dayanarak söylüyorum şu anda gazetecilik yapılmıyor.

Şu an gazetecilik yapan birkaç gazete var dediniz. Peki; siz onlardan farklı olarak ne yapacaksınız? Onlar neyi eksik yapıyor da siz o eksiği gidereceksiniz?

RAHMİ TURAN:
Gazete gazeteye benzer. Bizim yapacağımız gazete de diğer gazetelere benzeyecek tabii. Aydaki meçhul varlıklara hitap etmeyeceğimize, bu ülkenin insanlarına hitap edeceğimize göre yine bildiğimiz herhangi bir gazete çıkacak. Ama her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Aynı malzemeyi çeşitli aşçılara ver, hepsinin pişirdiği yemek birbirinden farklıdır. Kesinlikle aynı yemeği yapamazlar. Biz bu ülkenin insanlarına hitap edeceğiz ve elbette ki bu ülkenin damak tatlarına göre yemek pişireceğiz. Ama bizim pişireceğimiz yemek daha farklı olacak.

Pişirirken kullanacağınız ana malzeme ne olacak?

RAHMİ TURAN:
Gazeteciliğin temel malzemesi haberdir. Ama bu haberlere bakış açısı önemli. Aynı haberden çok farklı hikâyeler çıkarılabilir. Önemli olan bakış açısı. Bakış açısının farklılığı lezzet farklılığını da ortaya koyacak.

ULUSALCI YA DA MİLLİYETÇİ BİR GAZETE YAPMAYACAĞIZ AMA...

Gazeteyi nereye konumlandıracak, nasıl tarif edeceksiniz? Hedef kitleniz kim olacak?

RAHMİ TURAN:
Hedef kitlemiz geniş bir halk kitlesi olacak. Standart Türk insanın yapısına uygun bir gazete yapacağız. Kesinlikle ırkçılık anlamında kabul etmemek lazım bunu ama Türkiye'de yaşıyoruz, Türk insanına hitap edeceğiz. Ama bunu milliyetçi bir gazete olarak düşünmeyin, öyle bir şey yok. Bizim ırkçılık diye bir problemimiz yok.

Ulusalcı bir gazete mi olacak?

RAHMİ TURAN:
Ulusalcı diyince farklı algılanıyor. Elbette biz ülkemizi seveceğiz, ülkemizin bütünlüğü, insanlarımızın mutluluğu için çalışacağız ama milliyetçi ya da ulusalcı dendiği zaman birtakım farklı yönlere çekiliyor. O anlamda ulusalcı ya da milliyetçi değiliz. Ama Türk insanını seven, Türkiye'nin mutluluğu, ilerlemesi, sorunların çözülmesi için uğraşan bir gazete yapısı olacak.

Mesela?

RAHMİ TURAN:
Anayasa'dan Türk adını çıkartmak istiyorlar. Biz buna karşıyız. Niye çıkarıyorlar ki? Neymiş? Türkiyeli... Böyle saçma bir şey olmaz. Evet, hepimiz Türkiyeliyiz ama Türk şemsiyesi altında bütünleşmişiz. Biz bunu savunacağız. Temel prensibimiz insanlarımızın iyiliği, güzelliği, mutluluğu olacak. Elimizden geldiği kadar bunu sağlamaya çalışacağız.


MİLİTAN GAZETECİLİK YAPMAYACAĞIZ!

Verdiğiniz röportajlarda gazetenin muhalif bir çizgide olacağını söylemiştiniz. Onuncu yılında gücünü iyice artırmış bir hükümet var. Muhalefet yapmaktan korkmuyor musunuz?

RAHMİ TURAN:
İktidarın bize kızacağını hiç sanmıyorum. Biz doğruları, sadece doğruları yazacağız. Onlar doğru bir şey yaparsa onları da yansıtacağız. Gerçek anlamda gazetecilik yapacağız. Biz kesinlikle kimsenin özel hayatına girmeyeceğiz. İftira atmayacağız. Yanlış haber vermeyeceğiz. Kesinlikle her şeyin doğrusunu araştıracağız. Karşı söz hakkını da sağlayacağız. O yüzden iktidarın buna kızacağını zannetmiyorum. Militan gazetecilik yaparsak kızabilirler. Ama biz militan gazetecilik yapmayacağız. Çünkü hiçbir partinin gazetesi değiliz. Objektif olacağız. Eğer doğru bir şey yapmışlarsa alkışlamasını da bileceğiz. Yeter ki doğru bir şey yapsınlar. Önyargılı değiliz.

Mesela Sözcü çok sert muhalefet yapıyor. Yine Aydınlık ve Cumhuriyet gibi aynı çizgide yayın yapan gazeteler var. Sizin gazetenin bunlardan ne farkı olacak?

RAHMİ TURAN: Söylediğim gibi; militan gazetecilik yapmayacağız. Militan gazetecilik benim prensiplerime aykırıdır. Türkiye'de ya da bütün dünyada, bütün gazeteler muhalif olmak zorunda. Muhalefet olmadığı zaman gazetecilik de olmaz zaten. O zaman gazetecilik değil, padişahın yanında not tutan ama daima onların lehinde yazan, kötü şeyleri yazmayan, kaybedilen savaşları bile yumuşatarak kayıt altına alan vakanüvislik yapmış olursunuz. Gazetecilik bu değil. Gazetecilik gerçeklerden kaçınmamak, gerçekleri ortaya koymaktır. Onun gücüne gidecek, bunun hoşuna gidecek, zülfüyâra dokunacak gibi endişelere kapılmadan haber neredeyse biz de varız. Gazetenin kanı haberdir çünkü. O birkaç gazete düzgün gidiyor. Saydığınız gazetelerden Sözcü fevkalade iyi gidiyor. Ama bizim çizgimiz farklı olacak. Herkes kendi yolunda ayrı gidecek. Zaten aslı varken benzeri iş yapmaz. Mutlaka kendimize uygun farklı bir iş yapmamız lazım, biz de onu yapacağız.

İKTİDARIN DA MUHALEFETİN DE ADAMI, PARTİ GAZETESİ DE OLMAYACAĞIZ!

Burada yorum farkı da söz konusu olacak tabii...

RAHMİ TURAN:
Mutlaka... O haberin yorumları da olacak. Yazarlar da haberleri çeşitli açılardan yorumlayacak. Her yazar kendi görüş açısına göre yorumlamakta serbest ama haberde objektif kuralların dışına çıkılmayacak. Haberimiz kimi rahatsız ederse eder. O bizi ilgilendirmiyor.

Sadece iktidara mı muhalefet yapılacak gazetede yoksa muhalefetin hatalarının üzerine de gidecek misiniz?

RAHMİ TURAN:
Yeri geldiğinde muhalefete de muhalefet yapacağız. Biz muhalefetin adamı olmayacağız. Hiç kimsenin adamı değiliz. Bütün partilere aynı mesafede uzak olacağız. Zaten aksi tutuma girdiğimiz zaman kaybederiz. Öyle olursa parti gazetesi olur ve parti gazetelerinin ben bu güne kadar başarılı olduğunu, hatta yaşadığını görmedim. O partiler destek verdiği sürece o gazeteler yaşar, o partiler iktidardan uzaklaşır ya da çeşitli nedenlerle güç kaybederse o gazete de batar. Bu güne kadar partiye dayanan gazetenin yaşadığı görülmemiştir. İktidar partileri de dahil muhalefet partileri de. Belirli bir fikrin gazetesi çok azınlıkta kalan sınıflara hitap eder. Oysa biz herkese hitap etmek istiyoruz.

PATRONUMUZUN DEVLETLE HİÇBİR İŞİ YOK!

Söyledikleriniz teoride gayet mantıklı. Zaten gazeteciliğin doğasını tarif ediyorsunuz. Ama iş pratiğe gelince genelde teorideki gibi durmuyor. En büyük medya grubu bile bu teoriyi pratiğe dökemediği için sizin "muhalefet yapmıyorsa gazetecilik yapmıyor" tanımız içinde yer aldı ve bu bakımdan gazetecilik yapmıyor. Bunu siz nasıl başaracaksınız?

RAHMİ TURAN:
Sizin Türkiye'nin en büyük medya grubu dediğiniz kimseler devlet, hükümetle birtakım çıkar ilişkileri olduğu için gazetecilik yapamıyor. Bu gerçeği göz ardı etmemek lazım. Bugün ben neden az sayıdaki gazete görevini yapmaya çalışıyor diyorum? Bu nedenle. Yüzde 90'ı gazetelerin hükümetle al gülüm ver gülüm havası içinde. Yani çıkar ilişkileri içinde. Eğer sen onun canını acıtacak haber ya da yorum yapacak olursan o da senin musluğunu keser, suyun akmaz. Dolayısıyla kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali o onu idare ediyor o da onu. Sonuç olarak ortada gazetecilik de kalmıyor.

Çıkaracağınız gazetenin patronunun devletle hiçbir işi yok yani...

RAHMİ TURAN:
Kesinlikle.

Gazetenin ismi ve patronu hakkında ser verdiniz sır vermediniz? Bu tavrınız yine aynı mı olacak? Neden söylemiyorsunuz?

RAHMİ TURAN:
Onu söylemek yetkisinde değilim. O bakımdan söylemiyorum. Yoksa benim için sorun değil. Kendisinin açıklamasını tercih ediyorum. Aramızdaki konuşmalardaki konuşmalarda öyle bir intiba uyandı. Benim için bir sakıncası yok, onun için de. Ben gururla ve şerefle açıklarım ama kendisinin açıklamasını tercih edeceğini düşündüğüm için bu konuda biraz ketum davranıyorum.

RAHMİ TURAN NASIL BİR YAYIN YÖNETMENİ OLACAK? KIRMIZI ÇİZGİLERİ NELER?

Geçmişte nasıl bir yayın yönetmeniydiniz? Yeni gazetede nasıl bir yayın yönetmeni olacaksınız? Kırmızı çizgileriniz nelerdir?

RAHMİ TURAN:
Benim yönetimimde özgürlük alanı sonsuz. Eğer haber doğruysa babanın oğlu bile olsa dinlemeyin, getirin haberi koyarım. Tek prensip haberin doğru olması. Gerektiği zaman kanıtlarıyla birlikte onu ispat edebilecek güçte olmalıyız. Çünkü ben biliyorum ki doğru haberler de yalanlanıyor. Ne kadar can acıtacak haber varsa ertesi gün hemen feryadı basarlar, yalan diye üzerimize saldırırlar. Onun için haberin kesin doğru olması lazım. Buna rağmen yanlış haber olmaz mı? Olur. Bizim de başımıza çok geldi, yanlış haberler de yazdık. Ama o zaman da özür dilemesini bilmek lazım. Dolayısıyla hem maddi kayıplara uğramamak için haberin yüzde yüz doğru olması lazım hem de okura saygı yönünden, vicdanen sıkıntı çekmemek için.

Yazarların özgürlük alanı nerede başlayıp nerede bitecek?

RAHMİ TURAN:
Bir sınır yok. Ama yasaların çizdiği sınırların ötesine geçmemeleri gerekir. Çünkü kendi başları da derde girer o zaman, gazetenin başı da derde girer. Türkiye Cumhuriyeti yasaları neye izin veriyorsa o ölçüde yazarlarımız da serbest tabii.

Onu aşan olur mu?

RAHMİ TURAN:
Olabilir tabii. Ama o zaman da sonucuna katlanır. Hemen dava konusu oluyor. Maddi kayıp olduğu gibi hapis cezası da olabiliyor. Dolayısıyla ona imkân vermemek lazım. Ben buna pek izin vermem. O konuda çok titizim. Basın hukukunu biraz biliyorum. Onun için benim yönettiğim gazetelerdeki dava sayısı çok azdır. Hiç olmaması mümkün değil ama sayısı diğer gazetelerle ölçtüğünüz zaman son derece azdır. Çalıştığım arkadaşlarım bu işi bilirler zaten, tereddüt ettikleri zaman bana gösterirler ve o sorunu genelde yaşamayız.

GAZETELERİN YÜZDE 92'Sİ YANDAŞ... ANLAYIŞLARI; İKTİDAR BİZİM EFENDİMİZDİR!

Yandaş gazetelerin oranını yüzde 92 olarak vermiştiniz. Bu oranın dayandığı zemin ne? Bu hesabı neye göre yapıyorsunuz?

RAHMİ TURAN:
Türkiye'de ulusal gazetelerin toplam tirajı ortalama 4.5 milyon civarında. Hesaplayalım; en çok satan muhalif gazete Sözcü, tirajı 280 bin civarında, bu Pazar 300 bin oldular. Cumhuriyet 50 bin, Aydınlık da 50 bin civarında, 50 bin de Yeniçağ, 30 bin de Yurt. 480 bin muhalif gazete demek. Geri kalanının bir kısmı tamamen biat etmiş yandaş basın, diğerleri de ortada gibi görünen ama iktidara destek olan gazeteler. En azından iktidarın canını sıkacak haberleri vermekten kaçınıyorlar. Vermek zorunda kalıyorlarsa da ya yumuşatıyorlar ya da iç sayfalara saklıyorlar. Geçende yüzde 20'ye varan zam oldu. Ben birinci sayfada Sözcü, Cumhuriyet, Aydınlık ve Yeniçağ'da okudum o haberi. Diğer gazeteler bunu bile iç sayfalarda vermişlerdi. Koskoca bir zam. Bütün milleti ilgilendiriyor ve bu, iç sayfalarda kaynayan bir haber oldu. Ertesi gün bir satır yok bu gazetelerde, haberin devamını sadece bahsettiğim gazeteler getirmiş. Halkı bu kadar ilgilendiren bir haberi bile saklamaları o gazetelerin vatandaştan koptuğunu gösteriyor. Ne demiştim? Okurumuz bizim efendimiz olacak. Şimdiki birçok gazetenin anlayışı okurumuz efendimiz değil, iktidar efendimizdir.

O YALANIN AYIBINI HER ZAMAN YÜZLERİNE VURACAĞIM!

Hürriyet'ten ayrılışınızla ilgili bazı şeyler konuşuldu, siz de şöyle bir değindiniz ama sanki anlatmak isteyip de anlatamadığınız ya da susmayı tercih ettiğiniz bir şeyler var. Gerçekte ne oldu o süreçte?

RAHMİ TURAN:
İşveren nasıl ki bize iş verme hakkına sahipse aynı şekilde artık yollarımız ayrıldı da diyebilir. Bu özgürlüğe de sahip. Hiçbir yayın organı ile nikâh kıymadığımıza göre, kaldı ki artık nikâhlar da belli bir süre sonra bitebiliyor, elbette ki zaman gelir iki taraf da yollarımız ayrılıyor diyebilir. Bu çok normal. Hürriyet olayında yanlış olan benim sonradan kulağıma gelenler.

Neydi onlar?

RAHMİ TURAN:
Güya okunma sorunlarım varmış. Yani ben okunmuyormuşum. Bunu kim söyledi bilmiyorum. Herhalde hayvanın biri demiş. Bu can sıkıcı, üzücü, yalan, iftira. Hatta alçakça iftiradır. Kendi internet sayfalarına baksınlar. Oradan Facebook'a falan aktarmalar var. Orada en parlak yazarın bile 20-30 Facebook paylaşımı varken bende 140'a kadar çıkardı. İnsan bunu söylerken utanır. Turktime'a baksınlar da demiyorum, kendi sayfalarına baksınlar ve okunmaları görsünler. Hala da kayıtları vardır. Benim o olayda tek kızdığım nokta odur. Ha, okunmuyor da olabilirim. Seninle yollarımız ayrılabilir. Ama böyle yalanlar söyleyerek bir sebep göstermek zorunda mısınız? Kaldı ki bunun iktidarın baskısıyla olduğunu da sokaktaki kediler bile biliyor.

Sizi göndermenin mahcubiyetiyle bir bahane arayışı olamaz mı?

RAHMİ TURAN:
Kendi kendilerini aldatıyorlar. Benim üzüldüğüm tek nokta budur. Bunu söyleyenlerin küçüklüklerine veriyorum. Böyle bir yalanın arkasına saklanmamaları gerekirdi. Parasal durumda bile ne tespit ettilerse tamam dedim ve aldım. Bir kuruş bile bu böyle değildi demedim. Eğer detayına girecek olsaydım çok çok farklı şeyler olurdu ama ona bile tenezzül etmedim. Çünkü ben Aydın Bey'i gerçekten severim. Aydın Bey'in kulağına başka türlü gider bu. Para için hır çıkardı gibi yanlış ve çirkin bir durum olurdu. O da her şeyi inceleme imkânına sahip olmadığı için inanırdı. Dolayısıyla benim için her şey normaldir. Sadece bahsettiğim o konu hariç. O da kafamın bir kenarına yazılmıştır. Her zaman her yerde bunu yüzlerine vuracağım.

Uğur Dündar da ayrılışı ile ilgili olarak Aydın Doğan'ın bir pasta bile kesmemesini sık sık dile getirdi ve sitem etti. Aydın Doğan'ın size karşı tavrı nasıldı ayrılış sürecinde? Tavrı nasıldı?

RAHMİ TURAN:
Bana Aydın bey bir mektup yazmış, özel kuryeyle eve gönderdi. O mektupta benden çok memnun olduğunu, son derece üzüldüğünü belirtiyordu. Mektubu hatıra olarak saklıyorum. Sonra ben telefon ettim, sekreterine teşekkürlerimi iletmesini söyledim. Bir daha da görüşme imkanımız olmadı.

GAZETELER REKLAMIMIZI ALMAZ, ÇÜNKÜ KENDİLERİNE GÜVENMİYORLAR!

Meslek hayatınız hep yazılı basında geçti ve son iki yıldır Turktime başyazarlığı ile yeni bir mecrayı, internet medyasını da tecrübe ettiniz. Bir karşılaştırma yapabilir misiniz? Geleneksel medya ile internet medyası arasında sizin gözlemlediğiniz ne gibi farklar var?

RAHMİ TURAN:
Belki bu günkü durumu çok parlak değil ama internet medyasının geleceği parlak görünüyor. Bugün bile belirli bir güce sahip oldu. Etkili hale geldi. Günün her saatinde her türlü haberi anında koyabilmesi ciddi bir avantaj. Ama herkes yanında her an bilgisayar taşıma imkânına sahip değil. Ya da her evde bilgisayar yok. Bu da dezavantaj. Gerçi cep telefonundan da giriliyor ama Türkiye geneline baktığımızda daha az sayıda bir kesimi kapsıyor. Dolayısıyla okunma oranı biraz zayıflıyor. Adam akşam evine geliyor bilgisayarının başına geçip okuyor. Dolayısıyla haberin anında yayına girmesi avantajından faydalanamıyor. Bir dezavantajı da; çok sayıda haber sitesi oluşu. O zaman hepsini takip imkânı kalmıyor. Onlar arasından bazıları güç kazanıp ön plana geçince onlar internet medyasının kreması oluyor.

Yeni çıkacak gazete kurumsal olarak internet medyasına nasıl bakacak? Mesela reklam kampanyasında o mecra da görülecek mi?

RAHMİ TURAN:
İnternet medyasına reklam vermek hem ekonomik hem de çok geniş bir alana yayılan bir reklam kampanyası olur. Eskiden sadece radyo vardı. Sonra televizyon geldi. Şimdi televizyon reklam pastasında bir numara. Televizyonda yapılan reklamlar hemen cevabını buluyor, faydalı oluyor. Şimdi bizim de çıkarken televizyona ağırlık vermemiz çok doğal. Ama pahalı bir mecra olduğu için parasal imkân dâhilinde olacak tabii. Gazeteler tutucudur, bu konuda reklam pek almazlar. Bazı gazeteler alabilir ama ön plandaki gazeteler kendilerine rakip gördükleri için parasını tam olarak verseniz bile kabul etmezler.

Neden?

RAHMİ TURAN:
Kabul etmeleri için kendilerine güvenmeleri lazım. Ama o güven de zayıf. Mesela geçmişte ben Günaydın Gazetesi'nin genel yayın yönetmeniyken patronun da bilgisi dâhilinde ve onun da onayıyla eğer yeni bir yayın organı çıkacak ve bize de reklam vereceklerse hepsini kapımız açık dedik. Çok da yayınladık. Çünkü biz kendimize güveniyorduk. O gazete çıktı diye, o gazeteyi alan adam bizim gazeteyi bırakacak diye bir endişemiz yoktu. Ama şimdilerde öyle bir şey yok. Sadece grup gazeteleri birbirine destek oluyor. Grup içinde yeni bir gazete çıkarsa reklamlarını yayınlıyorlar.

Turktime