MİLİTAN GAZETECİLİK YAPMAYACAĞIZ! RAHMİ TURAN YENİ GAZETEYİ ANLATTI!
Çok yakında yeni bir gazete çıkaracak olan Türk basınının efsane ismi Rahmi Turan, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ersin Tokgöz'ün Rahmi Turan'la yaptığı röportajdan satır araları...
En iyi bildiğiniz iş olan sıfırdan bir gazete meydana
getirmek için uzun zamandır hazırlık yapıyorsunuz? Şu an son durum
nedir?
RAHMİ TURAN: Teknik altyapı uzun zamandan beri
hazırlanıyor. Makinelerin montajı bitmiş vaziyette. Matbaa hazır
ama idare merkezi hazır değil. O kolay, kısa zamanda hazırlanır.
Eylül ayı içinde tamamlanır diye düşünüyorum. Eğer bir aksilik
olmazsa Kasım ayı içinde biz yayın hayatına sokarız gazeteyi. Ama
ummadığımız aksilikler çıkarsa bilemiyorum tabii. Yarının ne
getireceğini kimse garanti edemez. Ama yüzde 90 ihtimalle bu iş
gerçekleşecek.
Daha önce yaptığınız açıklamalarda matbaaların saatte 80
bin gazete basabilecek kapasitede olduğunu
söylemiştiniz...
RAHMİ TURAN: Evet... İstanbul'daki makineler çok modern. Çok hızlı. Bir tane değil, iki tane kuruldu İstanbul'a. Üçüncü de kuruluyor. Ankara'da ve İzmir'de kuruldu, Adana'da henüz yok ama kurulacak.
Her yeni çıkan gazete bu denli büyük bir altyapı
hazırlığı yapmıyor. Neden bu kapasitede bir hazırlık var?
RAHMİ TURAN: Bu bir yayın grubu olacak. Birden fazla
gazete basılacak. Birden fazla gazete basmak da ancak fazla
makineyle olabiliyor. Gazeteler aynı saatte basılması gerekiyor.
Tek makine olunca sıraya konulur ve sıraya konulduğu zaman bir
kısmı gecikir, dağıtıma gidemez. Dolayısıyla çok sayıda gazete
basma projesi olduğu için altyapı da buna göre kuruluyor.
ŞU ANDA GAZETECİLİK YAPILMIYOR, O YÜZDEN YENİ BİR GAZETEYE
İHTİYAÇ VAR!
Neden yeni bir gazete?
RAHMİ TURAN: Mevcut gazete yelpazesine
baktığımız zaman; 30-32 gazete var. Bu gazeteler içinde birkaçı
hariç tamamı gazetecilik yapmıyor. Sadece birtakım çıkar ilişkileri
nedeniyle gazetecilik yapar gibi görünüyorlar. O yüzden yeni bir
gazeteye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu arada sayısı az miktarda
düzgün yayıncılık yapıyor, inandıklarını yazıyor. Ellerinden
geldiği kadar okurlarını bilgilendirmeye çalışıyor. Ama genel yapı
böyle değil maalesef. Yüzde 90'ı şu anda gerçek gazetecilik
çizgilerinden uzaklaşmış durumda. Benim görüşüme göre. Karşı
görüşte de olanlar olabilir, ona da saygı duyarım. Ama yılların
verdiği tecrübeye dayanarak söylüyorum şu anda gazetecilik
yapılmıyor.
Şu an gazetecilik yapan birkaç gazete var dediniz. Peki;
siz onlardan farklı olarak ne yapacaksınız? Onlar neyi eksik
yapıyor da siz o eksiği gidereceksiniz?
RAHMİ TURAN: Gazete gazeteye benzer. Bizim yapacağımız
gazete de diğer gazetelere benzeyecek tabii. Aydaki meçhul
varlıklara hitap etmeyeceğimize, bu ülkenin insanlarına hitap
edeceğimize göre yine bildiğimiz herhangi bir gazete çıkacak. Ama
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Aynı malzemeyi çeşitli
aşçılara ver, hepsinin pişirdiği yemek birbirinden farklıdır.
Kesinlikle aynı yemeği yapamazlar. Biz bu ülkenin insanlarına hitap
edeceğiz ve elbette ki bu ülkenin damak tatlarına göre yemek
pişireceğiz. Ama bizim pişireceğimiz yemek daha farklı olacak.
Pişirirken kullanacağınız ana malzeme ne olacak?
RAHMİ TURAN: Gazeteciliğin temel malzemesi haberdir. Ama
bu haberlere bakış açısı önemli. Aynı haberden çok farklı hikâyeler
çıkarılabilir. Önemli olan bakış açısı. Bakış açısının farklılığı
lezzet farklılığını da ortaya koyacak.
ULUSALCI YA DA MİLLİYETÇİ BİR GAZETE
YAPMAYACAĞIZ AMA...
Gazeteyi nereye konumlandıracak, nasıl tarif edeceksiniz?
Hedef kitleniz kim olacak?
RAHMİ TURAN: Hedef kitlemiz geniş bir halk kitlesi olacak.
Standart Türk insanın yapısına uygun bir gazete yapacağız.
Kesinlikle ırkçılık anlamında kabul etmemek lazım bunu ama
Türkiye'de yaşıyoruz, Türk insanına hitap edeceğiz. Ama bunu
milliyetçi bir gazete olarak düşünmeyin, öyle bir şey yok. Bizim
ırkçılık diye bir problemimiz yok.
Ulusalcı bir gazete mi olacak?
RAHMİ TURAN: Ulusalcı diyince farklı algılanıyor. Elbette
biz ülkemizi seveceğiz, ülkemizin bütünlüğü, insanlarımızın
mutluluğu için çalışacağız ama milliyetçi ya da ulusalcı dendiği
zaman birtakım farklı yönlere çekiliyor. O anlamda ulusalcı ya da
milliyetçi değiliz. Ama Türk insanını seven, Türkiye'nin mutluluğu,
ilerlemesi, sorunların çözülmesi için uğraşan bir gazete yapısı
olacak.
Mesela?
RAHMİ TURAN: Anayasa'dan Türk adını çıkartmak istiyorlar.
Biz buna karşıyız. Niye çıkarıyorlar ki? Neymiş? Türkiyeli... Böyle
saçma bir şey olmaz. Evet, hepimiz Türkiyeliyiz ama Türk şemsiyesi
altında bütünleşmişiz. Biz bunu savunacağız. Temel prensibimiz
insanlarımızın iyiliği, güzelliği, mutluluğu olacak. Elimizden
geldiği kadar bunu sağlamaya çalışacağız.
MİLİTAN GAZETECİLİK YAPMAYACAĞIZ!
Verdiğiniz röportajlarda gazetenin muhalif bir çizgide olacağını
söylemiştiniz. Onuncu yılında gücünü iyice artırmış bir hükümet
var. Muhalefet yapmaktan korkmuyor musunuz?
RAHMİ TURAN: İktidarın bize kızacağını hiç sanmıyorum. Biz
doğruları, sadece doğruları yazacağız. Onlar doğru bir şey yaparsa
onları da yansıtacağız. Gerçek anlamda gazetecilik yapacağız. Biz
kesinlikle kimsenin özel hayatına girmeyeceğiz. İftira atmayacağız.
Yanlış haber vermeyeceğiz. Kesinlikle her şeyin doğrusunu
araştıracağız. Karşı söz hakkını da sağlayacağız. O yüzden
iktidarın buna kızacağını zannetmiyorum. Militan gazetecilik
yaparsak kızabilirler. Ama biz militan gazetecilik yapmayacağız.
Çünkü hiçbir partinin gazetesi değiliz. Objektif olacağız. Eğer
doğru bir şey yapmışlarsa alkışlamasını da bileceğiz. Yeter ki
doğru bir şey yapsınlar. Önyargılı değiliz.
Mesela Sözcü çok sert muhalefet yapıyor. Yine Aydınlık ve
Cumhuriyet gibi aynı çizgide yayın yapan gazeteler var. Sizin
gazetenin bunlardan ne farkı olacak?
RAHMİ TURAN: Söylediğim gibi; militan gazetecilik yapmayacağız. Militan gazetecilik benim prensiplerime aykırıdır. Türkiye'de ya da bütün dünyada, bütün gazeteler muhalif olmak zorunda. Muhalefet olmadığı zaman gazetecilik de olmaz zaten. O zaman gazetecilik değil, padişahın yanında not tutan ama daima onların lehinde yazan, kötü şeyleri yazmayan, kaybedilen savaşları bile yumuşatarak kayıt altına alan vakanüvislik yapmış olursunuz. Gazetecilik bu değil. Gazetecilik gerçeklerden kaçınmamak, gerçekleri ortaya koymaktır. Onun gücüne gidecek, bunun hoşuna gidecek, zülfüyâra dokunacak gibi endişelere kapılmadan haber neredeyse biz de varız. Gazetenin kanı haberdir çünkü. O birkaç gazete düzgün gidiyor. Saydığınız gazetelerden Sözcü fevkalade iyi gidiyor. Ama bizim çizgimiz farklı olacak. Herkes kendi yolunda ayrı gidecek. Zaten aslı varken benzeri iş yapmaz. Mutlaka kendimize uygun farklı bir iş yapmamız lazım, biz de onu yapacağız.
İKTİDARIN DA MUHALEFETİN DE ADAMI, PARTİ GAZETESİ DE
OLMAYACAĞIZ!
Burada yorum farkı da söz konusu olacak tabii...
RAHMİ TURAN: Mutlaka... O haberin yorumları da olacak.
Yazarlar da haberleri çeşitli açılardan yorumlayacak. Her yazar
kendi görüş açısına göre yorumlamakta serbest ama haberde objektif
kuralların dışına çıkılmayacak. Haberimiz kimi rahatsız ederse
eder. O bizi ilgilendirmiyor.
Sadece iktidara mı muhalefet yapılacak gazetede yoksa
muhalefetin hatalarının üzerine de gidecek misiniz?
RAHMİ TURAN: Yeri geldiğinde muhalefete de muhalefet
yapacağız. Biz muhalefetin adamı olmayacağız. Hiç kimsenin
adamı değiliz. Bütün partilere aynı mesafede uzak olacağız. Zaten
aksi tutuma girdiğimiz zaman kaybederiz. Öyle olursa parti gazetesi
olur ve parti gazetelerinin ben bu güne kadar başarılı olduğunu,
hatta yaşadığını görmedim. O partiler destek verdiği sürece o
gazeteler yaşar, o partiler iktidardan uzaklaşır ya da çeşitli
nedenlerle güç kaybederse o gazete de batar. Bu güne kadar partiye
dayanan gazetenin yaşadığı görülmemiştir. İktidar partileri de
dahil muhalefet partileri de. Belirli bir fikrin gazetesi çok
azınlıkta kalan sınıflara hitap eder. Oysa biz herkese hitap etmek
istiyoruz.
PATRONUMUZUN DEVLETLE HİÇBİR İŞİ YOK!
Söyledikleriniz teoride gayet mantıklı. Zaten
gazeteciliğin doğasını tarif ediyorsunuz. Ama iş pratiğe gelince
genelde teorideki gibi durmuyor. En büyük medya grubu bile bu
teoriyi pratiğe dökemediği için sizin "muhalefet yapmıyorsa
gazetecilik yapmıyor" tanımız içinde yer aldı ve bu bakımdan
gazetecilik yapmıyor. Bunu siz nasıl başaracaksınız?
RAHMİ TURAN: Sizin Türkiye'nin en büyük medya grubu
dediğiniz kimseler devlet, hükümetle birtakım çıkar ilişkileri
olduğu için gazetecilik yapamıyor. Bu gerçeği göz ardı etmemek
lazım. Bugün ben neden az sayıdaki gazete görevini yapmaya
çalışıyor diyorum? Bu nedenle. Yüzde 90'ı gazetelerin hükümetle al
gülüm ver gülüm havası içinde. Yani çıkar ilişkileri içinde. Eğer
sen onun canını acıtacak haber ya da yorum yapacak olursan o da
senin musluğunu keser, suyun akmaz. Dolayısıyla kaz gelecek yerden
tavuk esirgenmez misali o onu idare ediyor o da onu. Sonuç olarak
ortada gazetecilik de kalmıyor.
Çıkaracağınız gazetenin patronunun devletle hiçbir işi
yok yani...
RAHMİ TURAN: Kesinlikle.
Gazetenin ismi ve patronu hakkında ser verdiniz sır
vermediniz? Bu tavrınız yine aynı mı olacak? Neden
söylemiyorsunuz?
RAHMİ TURAN: Onu söylemek yetkisinde değilim. O bakımdan
söylemiyorum. Yoksa benim için sorun değil. Kendisinin açıklamasını
tercih ediyorum. Aramızdaki konuşmalardaki konuşmalarda öyle bir
intiba uyandı. Benim için bir sakıncası yok, onun için de. Ben
gururla ve şerefle açıklarım ama kendisinin açıklamasını tercih
edeceğini düşündüğüm için bu konuda biraz ketum davranıyorum.
RAHMİ TURAN NASIL BİR YAYIN YÖNETMENİ OLACAK? KIRMIZI ÇİZGİLERİ NELER?
Geçmişte nasıl bir yayın yönetmeniydiniz? Yeni gazetede
nasıl bir yayın yönetmeni olacaksınız? Kırmızı çizgileriniz
nelerdir?
RAHMİ TURAN: Benim yönetimimde özgürlük alanı sonsuz. Eğer
haber doğruysa babanın oğlu bile olsa dinlemeyin, getirin haberi
koyarım. Tek prensip haberin doğru olması. Gerektiği zaman
kanıtlarıyla birlikte onu ispat edebilecek güçte olmalıyız. Çünkü
ben biliyorum ki doğru haberler de yalanlanıyor. Ne kadar can
acıtacak haber varsa ertesi gün hemen feryadı basarlar, yalan diye
üzerimize saldırırlar. Onun için haberin kesin doğru olması lazım.
Buna rağmen yanlış haber olmaz mı? Olur. Bizim de başımıza çok
geldi, yanlış haberler de yazdık. Ama o zaman da özür dilemesini
bilmek lazım. Dolayısıyla hem maddi kayıplara uğramamak için
haberin yüzde yüz doğru olması lazım hem de okura saygı yönünden,
vicdanen sıkıntı çekmemek için.
Yazarların özgürlük alanı nerede başlayıp nerede
bitecek?
RAHMİ TURAN: Bir sınır yok. Ama yasaların çizdiği
sınırların ötesine geçmemeleri gerekir. Çünkü kendi başları da
derde girer o zaman, gazetenin başı da derde girer. Türkiye
Cumhuriyeti yasaları neye izin veriyorsa o ölçüde yazarlarımız da
serbest tabii.
Onu aşan olur mu?
RAHMİ TURAN: Olabilir tabii. Ama o zaman da sonucuna
katlanır. Hemen dava konusu oluyor. Maddi kayıp olduğu gibi hapis
cezası da olabiliyor. Dolayısıyla ona imkân vermemek lazım. Ben
buna pek izin vermem. O konuda çok titizim. Basın hukukunu biraz
biliyorum. Onun için benim yönettiğim gazetelerdeki dava sayısı çok
azdır. Hiç olmaması mümkün değil ama sayısı diğer gazetelerle
ölçtüğünüz zaman son derece azdır. Çalıştığım arkadaşlarım bu işi
bilirler zaten, tereddüt ettikleri zaman bana gösterirler ve o
sorunu genelde yaşamayız.
GAZETELERİN YÜZDE 92'Sİ YANDAŞ... ANLAYIŞLARI; İKTİDAR
BİZİM EFENDİMİZDİR!
Yandaş gazetelerin oranını yüzde 92 olarak vermiştiniz. Bu oranın
dayandığı zemin ne? Bu hesabı neye göre yapıyorsunuz?
RAHMİ TURAN: Türkiye'de ulusal gazetelerin toplam tirajı
ortalama 4.5 milyon civarında. Hesaplayalım; en çok satan muhalif
gazete Sözcü, tirajı 280 bin civarında, bu Pazar 300 bin oldular.
Cumhuriyet 50 bin, Aydınlık da 50 bin civarında, 50 bin de Yeniçağ,
30 bin de Yurt. 480 bin muhalif gazete demek. Geri kalanının bir
kısmı tamamen biat etmiş yandaş basın, diğerleri de ortada gibi
görünen ama iktidara destek olan gazeteler. En azından iktidarın
canını sıkacak haberleri vermekten kaçınıyorlar. Vermek zorunda
kalıyorlarsa da ya yumuşatıyorlar ya da iç sayfalara saklıyorlar.
Geçende yüzde 20'ye varan zam oldu. Ben birinci sayfada Sözcü,
Cumhuriyet, Aydınlık ve Yeniçağ'da okudum o haberi. Diğer gazeteler
bunu bile iç sayfalarda vermişlerdi. Koskoca bir zam. Bütün milleti
ilgilendiriyor ve bu, iç sayfalarda kaynayan bir haber oldu. Ertesi
gün bir satır yok bu gazetelerde, haberin devamını sadece
bahsettiğim gazeteler getirmiş. Halkı bu kadar ilgilendiren bir
haberi bile saklamaları o gazetelerin vatandaştan koptuğunu
gösteriyor. Ne demiştim? Okurumuz bizim efendimiz olacak. Şimdiki
birçok gazetenin anlayışı okurumuz efendimiz değil, iktidar
efendimizdir.
O YALANIN AYIBINI HER ZAMAN YÜZLERİNE VURACAĞIM!
Hürriyet'ten ayrılışınızla ilgili bazı şeyler konuşuldu,
siz de şöyle bir değindiniz ama sanki anlatmak isteyip de
anlatamadığınız ya da susmayı tercih ettiğiniz bir şeyler var.
Gerçekte ne oldu o süreçte?
RAHMİ TURAN: İşveren nasıl ki bize iş verme hakkına
sahipse aynı şekilde artık yollarımız ayrıldı da diyebilir. Bu
özgürlüğe de sahip. Hiçbir yayın organı ile nikâh kıymadığımıza
göre, kaldı ki artık nikâhlar da belli bir süre sonra bitebiliyor,
elbette ki zaman gelir iki taraf da yollarımız ayrılıyor diyebilir.
Bu çok normal. Hürriyet olayında yanlış olan benim sonradan
kulağıma gelenler.
Neydi onlar?
RAHMİ TURAN: Güya okunma sorunlarım varmış. Yani ben
okunmuyormuşum. Bunu kim söyledi bilmiyorum. Herhalde hayvanın biri
demiş. Bu can sıkıcı, üzücü, yalan, iftira. Hatta alçakça
iftiradır. Kendi internet sayfalarına baksınlar. Oradan Facebook'a
falan aktarmalar var. Orada en parlak yazarın bile 20-30 Facebook
paylaşımı varken bende 140'a kadar çıkardı. İnsan bunu söylerken
utanır. Turktime'a baksınlar da demiyorum, kendi sayfalarına
baksınlar ve okunmaları görsünler. Hala da kayıtları vardır. Benim
o olayda tek kızdığım nokta odur. Ha, okunmuyor da olabilirim.
Seninle yollarımız ayrılabilir. Ama böyle yalanlar söyleyerek bir
sebep göstermek zorunda mısınız? Kaldı ki bunun iktidarın
baskısıyla olduğunu da sokaktaki kediler bile biliyor.
Sizi göndermenin mahcubiyetiyle bir bahane arayışı
olamaz mı?
RAHMİ TURAN: Kendi kendilerini aldatıyorlar. Benim
üzüldüğüm tek nokta budur. Bunu söyleyenlerin küçüklüklerine
veriyorum. Böyle bir yalanın arkasına saklanmamaları gerekirdi.
Parasal durumda bile ne tespit ettilerse tamam dedim ve aldım. Bir
kuruş bile bu böyle değildi demedim. Eğer detayına girecek olsaydım
çok çok farklı şeyler olurdu ama ona bile tenezzül etmedim. Çünkü
ben Aydın Bey'i gerçekten severim. Aydın Bey'in kulağına başka
türlü gider bu. Para için hır çıkardı gibi yanlış ve çirkin bir
durum olurdu. O da her şeyi inceleme imkânına sahip olmadığı için
inanırdı. Dolayısıyla benim için her şey normaldir. Sadece
bahsettiğim o konu hariç. O da kafamın bir kenarına yazılmıştır.
Her zaman her yerde bunu yüzlerine vuracağım.
Uğur Dündar da ayrılışı ile ilgili olarak Aydın Doğan'ın
bir pasta bile kesmemesini sık sık dile getirdi ve sitem etti.
Aydın Doğan'ın size karşı tavrı nasıldı ayrılış sürecinde? Tavrı
nasıldı?
RAHMİ TURAN: Bana Aydın bey bir mektup yazmış, özel
kuryeyle eve gönderdi. O mektupta benden çok memnun olduğunu, son
derece üzüldüğünü belirtiyordu. Mektubu hatıra olarak saklıyorum.
Sonra ben telefon ettim, sekreterine teşekkürlerimi iletmesini
söyledim. Bir daha da görüşme imkanımız olmadı.
GAZETELER REKLAMIMIZI ALMAZ, ÇÜNKÜ KENDİLERİNE
GÜVENMİYORLAR!
Meslek hayatınız hep yazılı basında geçti ve son iki yıldır
Turktime başyazarlığı ile yeni bir mecrayı, internet medyasını da
tecrübe ettiniz. Bir karşılaştırma yapabilir misiniz? Geleneksel
medya ile internet medyası arasında sizin gözlemlediğiniz ne gibi
farklar var?
RAHMİ TURAN: Belki bu günkü durumu çok parlak değil ama
internet medyasının geleceği parlak görünüyor. Bugün bile belirli
bir güce sahip oldu. Etkili hale geldi. Günün her saatinde her
türlü haberi anında koyabilmesi ciddi bir avantaj. Ama herkes
yanında her an bilgisayar taşıma imkânına sahip değil. Ya da her
evde bilgisayar yok. Bu da dezavantaj. Gerçi cep telefonundan da
giriliyor ama Türkiye geneline baktığımızda daha az sayıda bir
kesimi kapsıyor. Dolayısıyla okunma oranı biraz zayıflıyor. Adam
akşam evine geliyor bilgisayarının başına geçip okuyor. Dolayısıyla
haberin anında yayına girmesi avantajından faydalanamıyor.
Bir dezavantajı da; çok sayıda haber sitesi oluşu. O zaman hepsini
takip imkânı kalmıyor. Onlar arasından bazıları güç kazanıp ön
plana geçince onlar internet medyasının kreması oluyor.
Yeni çıkacak gazete kurumsal olarak internet medyasına
nasıl bakacak? Mesela reklam kampanyasında o mecra da görülecek
mi?
RAHMİ TURAN: İnternet medyasına reklam vermek hem ekonomik
hem de çok geniş bir alana yayılan bir reklam kampanyası olur.
Eskiden sadece radyo vardı. Sonra televizyon geldi. Şimdi
televizyon reklam pastasında bir numara. Televizyonda yapılan
reklamlar hemen cevabını buluyor, faydalı oluyor. Şimdi bizim de
çıkarken televizyona ağırlık vermemiz çok doğal. Ama pahalı bir
mecra olduğu için parasal imkân dâhilinde olacak tabii. Gazeteler
tutucudur, bu konuda reklam pek almazlar. Bazı gazeteler alabilir
ama ön plandaki gazeteler kendilerine rakip gördükleri için
parasını tam olarak verseniz bile kabul etmezler.
Neden?
RAHMİ TURAN: Kabul etmeleri için kendilerine güvenmeleri
lazım. Ama o güven de zayıf. Mesela geçmişte ben Günaydın
Gazetesi'nin genel yayın yönetmeniyken patronun da bilgisi
dâhilinde ve onun da onayıyla eğer yeni bir yayın organı çıkacak ve
bize de reklam vereceklerse hepsini kapımız açık dedik. Çok da
yayınladık. Çünkü biz kendimize güveniyorduk. O gazete çıktı diye,
o gazeteyi alan adam bizim gazeteyi bırakacak diye bir endişemiz
yoktu. Ama şimdilerde öyle bir şey yok. Sadece grup gazeteleri
birbirine destek oluyor. Grup içinde yeni bir gazete çıkarsa
reklamlarını yayınlıyorlar.
Turktime