METİN ERKSAN'IN ''BEN ÖLMEDEN YAYINLAMAYIN'' DEDİĞİ RÖPORTAJ!
Usta yönetmen Metin Erksan'ın 2004'te Yeni Şafak Sinema Editörü Ali Murat Güven'e röportaj verdiği, ancak ölümünden sonra yayınlanmasını istediği ortaya çıktı.
Türk Sineması’nda milli, tarihi, kültürel ve toplumsal gerçekliğini
sinemaya aktaran ve Türk sinema tarihine, unutulmaz eserler
bırakarak hayata veda eden ünlü yönetmen Metin Erksan’ın 8 yıl önce
yapılan ancak, ölümümden sonra yayınlanmasını istediği röportajında
çarpıcı tespitler yeralıyor.
Yeni Şafak sinema editörü Ali Murat Güven ve o dönemdeki asistanı
Ömer Çakkal, Temmuz 2004’te, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en
başarılı ve ayrıksı yönetmenlerinden biri olan Metin Erksan ile
Beyoğlu Basın Kulübü’nde iki gün üst üste ve sabahtan akşama kadar
süren bir "nehir söyleşi" gerçekleştirirler.Türk sinema tarihine
ilişkin olarak şimdiye kadar dillendirilmemiş pek çok bilgiyle
bezeli bu söyleşi başından sonuna dek ses kayıt cihazına
kaydedildi.
Güven ve Çakkal, söz konusu söyleşiden kısa bir süre sonra, orada
konuşulanları Yeni Şafak’ta yayımlanmak üzere büyük bir heyecanla
deşifre ederler. Fakat, Erksan, tam da yayın öncesinde Güven’e
telefon açar ve "Sizlere, meslek hayatıma ilişkin olarak, şimdiye
kadar hiç kimselere anlatmadığım çok özel ve derin sırlar verdim.
Sonradan düşündüm ki bunların yayını için henüz çok erken. Ne
sektör, ne de toplum hazır değil. En azından ben hayattayken
yayımlanmaları başımı ağrıtabilir. O yüzden, yaptığımız söyleşinin
kayıtlarını özenle saklamanızı ve bunları ancak ben öldükten sonra
yayımlamanızı rica ediyorum" der. Metin Erksan’dan gelen istek
üzerine röportajı yayınlamadıklarını belirten Güven’in arşivinde
bulunan, 12 saat süren röportajdan bazı başlıklar şöyle:
22 yıldır hiç teklif yok
Sinemanın teorisi üzerine kafa yoruyorum hâlâ. Sinemaya asistanlık
yapmadan girdiğim için çok pişmanım. Ama şimdilerde kameranın nasıl
kalem gibi kullanılacağını öğrendim. Peki neden film yönetmiyorum:
Çünkü bir teklif gelmedi. Türkiye’nin en büyük film şirketinden
’Preveze Öncesi’ni çektiğimden beri 22 yıldır bana bir teklif
gelmedi. Onun haricinde hiçbir özel film şirketinden de teklif
gelmedi. Kimi küçük teklifler oldu ama bana ciddi bir şirket bir
teklifte bulunmadı.
Haçlılara direnişin filmini çekmek istiyorum
Hemen söyleyeyim. Bugün Türkiye’de adınıza aydın, entelektüel
denilebilmesi için eğer Türkseniz tarihinizle hastalıklı bir
ilişkiniz olacak. Bir reddiyeci tavır içinde olacaksınız. Yıllar
yılı barbar, göçebe dediler Türklere. Sultanlarını aşağılamak
entelektüelliğin vizeleri haline geldi. Yahu kızıyorum bu adamlara.
Daha tarihi doğru tartmasını bile bilmiyorlar. Peki biz göçebeydik
de kim yaptı şu Buhara’yı, Semerkant’ı? Atilla Paris’in göbeğine
sarayını dikerken, Uluğ Bey Orta Asya’da rasathanesini inşa ederken
Avrupa ne haldeydi? Ara sıra son dönem filmlerini izliyorum. Gayet
de iyi filmler çıkıyor da. Sormak istiyorum: Yahu, ’Suçlular
Aramızda’nın ardından Türkiye’de ideolojik takıntılara boğulmayan
hangi politik film yapılmıştır? Ağabeylerinin gelip elini
öpeceklerine, ağabeylerine küfrederek sinema yapabileceklerini
sanıyorlar. Ayıp. Yapmak isteyip de yapamadığım filmler var tabii.
Olmaz mı? Başta, senaryosunu yazdığım ’Haçlı Yamyamlar.’ ’Troya’
filmi yapılıyor. Yüzlerce gemi, binlerce asker yürütülüyor.
Troya’da olsa olsa bin tane asker vardır, gelen de bin tane asker.
Meşhur Konya-Düzmen muharebesi vardır. Tam 400 bin kişi geliyor,
Anadolu’yu yakmak için. Eğer Türkler engel olmasaydı bırakın
Kudüs’ü, Haçlılar Kâbe’yi bile yıkmaya yeltenirlerdi. Arapların
Türklere can borcu, kan borcu var. Haçlılara karşı duran tek millet
Türklerdir. İşte bunun filmini yapmak istiyorum.
Necip Fazıl Kısakürek yakınırdı
Necip Fazıl iyi bir şair, dost bir insandı. Bana ’Benim bir eserimi
bile filme uyarlamadın’ diye yakınırdı. Ama şimdi tüm bu aklımdaki
projeler için kendimi hazır hissediyorum. 30 yaşımdaki gibi
setlerde oradan oraya koşamasam bile fikirsel bazda pek çok projede
yer alabilirim. Bir ustam olmadığı için pekçok kez yanlışa düştüm.
Ama sinemanın teorisi üzerine bunca yıl kafa yorduktan sonra artık
kamerayı kalem gibi kullanma zamanımın geldiğini hissediyorum.
Yıllar yılı beni ne sağcılar kendilerinden bildi, ne de
solcular.
Kemal Tahir ölürken ’Yav Metinciğim dedi. Sen çok yalnız bir adam
olarak yaşayacaksın. Çünkü yurtseversin’ dedi. İnsanlar çok çabuk
kutsallar oluşturuyorlar ve onların hatalarını göremiyorlar. 1982
yahut 1983’tü bir yazı yazdım. ’Evet, Pir Sultan Abdal büyük
şairdir. Ama İran casusuydu. Anadolu’ya büyük bir felaket getirdi.
Anadolu birliğini mahvetti. Ve o nedenle Yavuz Sultan Selim’e başka
bir şans bırakmadı. Yavuz o nedenle Anadolu’da bir temizlik
harekatına girişmiştir’ dedim. Aleviler hemen ayağa kalktı.
Ali Murat Güven / YAYIN TARİHİ: 09.08.2012