09 Ağu 2012 11:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:00

METİN ERKSAN'IN ''BEN ÖLMEDEN YAYINLAMAYIN'' DEDİĞİ RÖPORTAJ!

Usta yönetmen Metin Erksan'ın 2004'te Yeni Şafak Sinema Editörü Ali Murat Güven'e röportaj verdiği, ancak ölümünden sonra yayınlanmasını istediği ortaya çıktı.

Türk Sineması’nda milli, tarihi, kültürel ve toplumsal gerçekliğini sinemaya aktaran ve Türk sinema tarihine, unutulmaz eserler bırakarak hayata veda eden ünlü yönetmen Metin Erksan’ın 8 yıl önce yapılan ancak, ölümümden sonra yayınlanmasını istediği röportajında çarpıcı tespitler yeralıyor.

Yeni Şafak sinema editörü Ali Murat Güven ve o dönemdeki asistanı Ömer Çakkal, Temmuz 2004’te, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en başarılı ve ayrıksı yönetmenlerinden biri olan Metin Erksan ile Beyoğlu Basın Kulübü’nde iki gün üst üste ve sabahtan akşama kadar süren bir "nehir söyleşi" gerçekleştirirler.Türk sinema tarihine ilişkin olarak şimdiye kadar dillendirilmemiş pek çok bilgiyle bezeli bu söyleşi başından sonuna dek ses kayıt cihazına kaydedildi.

Güven ve Çakkal, söz konusu söyleşiden kısa bir süre sonra, orada konuşulanları Yeni Şafak’ta yayımlanmak üzere büyük bir heyecanla deşifre ederler. Fakat, Erksan, tam da yayın öncesinde Güven’e telefon açar ve "Sizlere, meslek hayatıma ilişkin olarak, şimdiye kadar hiç kimselere anlatmadığım çok özel ve derin sırlar verdim. Sonradan düşündüm ki bunların yayını için henüz çok erken. Ne sektör, ne de toplum hazır değil. En azından ben hayattayken yayımlanmaları başımı ağrıtabilir. O yüzden, yaptığımız söyleşinin kayıtlarını özenle saklamanızı ve bunları ancak ben öldükten sonra yayımlamanızı rica ediyorum" der. Metin Erksan’dan gelen istek üzerine röportajı yayınlamadıklarını belirten Güven’in arşivinde bulunan, 12 saat süren röportajdan bazı başlıklar şöyle:

22 yıldır hiç teklif yok

Sinemanın teorisi üzerine kafa yoruyorum hâlâ. Sinemaya asistanlık yapmadan girdiğim için çok pişmanım. Ama şimdilerde kameranın nasıl kalem gibi kullanılacağını öğrendim. Peki neden film yönetmiyorum: Çünkü bir teklif gelmedi. Türkiye’nin en büyük film şirketinden ’Preveze Öncesi’ni çektiğimden beri 22 yıldır bana bir teklif gelmedi. Onun haricinde hiçbir özel film şirketinden de teklif gelmedi. Kimi küçük teklifler oldu ama bana ciddi bir şirket bir teklifte bulunmadı.

Haçlılara direnişin filmini çekmek istiyorum

Hemen söyleyeyim. Bugün Türkiye’de adınıza aydın, entelektüel denilebilmesi için eğer Türkseniz tarihinizle hastalıklı bir ilişkiniz olacak. Bir reddiyeci tavır içinde olacaksınız. Yıllar yılı barbar, göçebe dediler Türklere. Sultanlarını aşağılamak entelektüelliğin vizeleri haline geldi. Yahu kızıyorum bu adamlara. Daha tarihi doğru tartmasını bile bilmiyorlar. Peki biz göçebeydik de kim yaptı şu Buhara’yı, Semerkant’ı? Atilla Paris’in göbeğine sarayını dikerken, Uluğ Bey Orta Asya’da rasathanesini inşa ederken Avrupa ne haldeydi? Ara sıra son dönem filmlerini izliyorum. Gayet de iyi filmler çıkıyor da. Sormak istiyorum: Yahu, ’Suçlular Aramızda’nın ardından Türkiye’de ideolojik takıntılara boğulmayan hangi politik film yapılmıştır? Ağabeylerinin gelip elini öpeceklerine, ağabeylerine küfrederek sinema yapabileceklerini sanıyorlar. Ayıp. Yapmak isteyip de yapamadığım filmler var tabii. Olmaz mı? Başta, senaryosunu yazdığım ’Haçlı Yamyamlar.’ ’Troya’ filmi yapılıyor. Yüzlerce gemi, binlerce asker yürütülüyor. Troya’da olsa olsa bin tane asker vardır, gelen de bin tane asker. Meşhur Konya-Düzmen muharebesi vardır. Tam 400 bin kişi geliyor, Anadolu’yu yakmak için. Eğer Türkler engel olmasaydı bırakın Kudüs’ü, Haçlılar Kâbe’yi bile yıkmaya yeltenirlerdi. Arapların Türklere can borcu, kan borcu var. Haçlılara karşı duran tek millet Türklerdir. İşte bunun filmini yapmak istiyorum.

Necip Fazıl Kısakürek yakınırdı

Necip Fazıl iyi bir şair, dost bir insandı. Bana ’Benim bir eserimi bile filme uyarlamadın’ diye yakınırdı. Ama şimdi tüm bu aklımdaki projeler için kendimi hazır hissediyorum. 30 yaşımdaki gibi setlerde oradan oraya koşamasam bile fikirsel bazda pek çok projede yer alabilirim. Bir ustam olmadığı için pekçok kez yanlışa düştüm. Ama sinemanın teorisi üzerine bunca yıl kafa yorduktan sonra artık kamerayı kalem gibi kullanma zamanımın geldiğini hissediyorum. Yıllar yılı beni ne sağcılar kendilerinden bildi, ne de solcular.

Kemal Tahir ölürken ’Yav Metinciğim dedi. Sen çok yalnız bir adam olarak yaşayacaksın. Çünkü yurtseversin’ dedi. İnsanlar çok çabuk kutsallar oluşturuyorlar ve onların hatalarını göremiyorlar. 1982 yahut 1983’tü bir yazı yazdım. ’Evet, Pir Sultan Abdal büyük şairdir. Ama İran casusuydu. Anadolu’ya büyük bir felaket getirdi. Anadolu birliğini mahvetti. Ve o nedenle Yavuz Sultan Selim’e başka bir şans bırakmadı. Yavuz o nedenle Anadolu’da bir temizlik harekatına girişmiştir’ dedim. Aleviler hemen ayağa kalktı.

Ali Murat Güven / YAYIN TARİHİ: 09.08.2012