MESLEĞİN CİLVESİ Mİ ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ Mİ? FEHMİ KORU'DAN İRFAN AKTAN YORUMU!
İrfan Aktan'ın aldığı ceza, 'demokratik açılım' günlerinde açılıma muhatap bölgeden ve sınırın öte yanından aktardığı izlenimler yüzünden...
Devlet insanına güvenmezse...
Türkiye, bugün, yakın siyasi tarihinin herhangi bir dönemiyle mukayese kabul etmeyecek kadar özgür bir ülke; en hassas konuları rahatlıkla konuşuyor, tartışıyor, çözüm yolları arıyoruz. Dünyanın pek az ülkesinde bizdeki kadar canlı bir tartışma ortamı var.
İyi de, o zaman, az satan bir dergide yayımlanan bir izlenim yazısı yüzünden Terörle Mücadele Kanunu (TMK) duvarına çarpan, bir-iki cümle ve bir paragraf yüzünden 'örgüt propagandası' yapmakla suçlanıp bir yıl üç ay hapis cezasına çarptırılan Express dergisinden İrfan Aktan'ın durumunu nasıl yorumlayacağız?
Ya da, değişik yasalarda yer alan yaklaşık 30 maddeye aykırılık iddiasıyla halen yargılanan çok sayıda gazetecinin başına geleni? Herkese açık yürütülen davalarla ilgili yayımladığı haberler yüzünden 'soruşturmanın gizliliğini ihlâl' veya 'adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs' iddiasıyla hemen her gün mahkeme önüne çıkmak zorunda kalan yazı işleri müdürleri var, yüzlerce davaya muhatap; onları ne yapacağız?
Mesleğin cilvesi mi diyeceğiz? Yoksa özgürlüğün bedeli mi?
Son günlerde sayıları artan ve günümüz Türkiyesi'nde fikir özgürlüğünün en geniş biçimde kullanılabildiği iddiasıyla çelişen örnekler Ak Parti iktidarı için giderek ciddi bir soruna dönüşeceğe benziyor.
İrfan Aktan'ın aldığı ceza, 'demokratik açılım' günlerinde açılıma muhatap bölgeden ve sınırın öte yanından aktardığı izlenimler yüzünden... Mahkemenin 'propaganda' saydığı birkaç cümle ile paragraf dahil yazının bütünü, karar alıcı ve uygulayıcıların, nasıl bir ruh halinin muhatabı olduklarını daha iyi anlamalarını sağlıyor.
Gazetecinin görevi zaten bu değil midir? Uygar ülkeler, yazılıp çizilenlerden hiç rahatsızlık duymadıkları için değil, rahatsızlık duyulan haber ve yazılardan da yararlanmayı bildikleri için basın özgürlüğünün sınırlarını geniş tutarlar.
Eminim, mahkemenin cezalandırdığı yazı da uygulamalarına ışık tutabileceği düşüncesiyle İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay'ın 'yararlanılacak malzemeler' dosyasında sakladığı yazılardan biridir. Her kafadan bir sesin çıktığı, at izinin it izine karıştığı bir ortamda, İstanbul'da yaşayan bir gazetecinin, çıktığı tehlikeli yolculuğun izlenimlerini okurlarıyla paylaşması cezalandırılacak bir eylem değildir.
Cezalandırılıyorsa, bu, iktidar sahipleri açısından, üzerinde düşünülmesi, yasalardaki boşlukların doldurulması veya fazlalıkların atılması için harekete geçilmesi gereken bir vahim durumdur.
Bir tek kişiyi hapse gönderebilecek gevşeklikte kaleme alınmış tek bir yasa maddesi bile, zamanında değiştirilmezse, 'en özgürlükçü' iktidarlar aleyhine kullanılabilen bir ithama dönüşebilir. İrfan Aktan'ın mahkumiyeti, TMK'nın bir-iki gevşek maddesinin daha özgürlüğe zarar vermeyecek hale sokulması zamanının geldiğinin işareti sayılmalı.
Ergenekon davasıyla ilgili lehte veya aleyhte haberler, o haberler üzerine yapılan/yazılan yorumlar 'soruşturmanın gizliliğini ihlâl' midir? Savcılara göre ihlâldir, çünkü halen yürürlükteki mevzuat öyle söylüyor; o sebeple de her haber için soruşturma ve pek çoğu için de dava açıyor savcılar.
'Propaganda' gibi, 'gizliliği ihlâl' gibi, 'yargıyı etkileme' gibi yoruma müsait ve devletin bireyi aklı başında birer 'yetişkin' olarak görmeme alışkanlığından kaynaklanıp her dönemde farklı uygulamalara konu olan 'suçlar' artık 'suç' olmaktan çıkartılmalıdır.
Türkiye bugün yakın siyasi tarihinin hiçbir döneminde yaşamadığı kadar özgür bir tartışma ortamına sahip; her şeyi bütün açıklığıyla konuşabiliyor, doğruları yanlışlar arasından çekip çıkarmayı becerebiliyoruz.
Devlet insanına biraz daha güvensin. Lütfen güvensin.
Fehmi Koru/Yenişafak