Merkez Bankası'na Yeni Şafak'tan atama
Merkez Bankası Genel Kurulu'nda görev süresi biten iki üyenin süresi uzatılırken, denetim kuruluna ise Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Ziya Gökalp getirildi.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, istifası ile ilgili söylentilere itibar edilmemesini istedi. Öte yandan bugün yapılan Merkez Bankası Genel Kurulu'nda görev süresi biten iki üyenin süresi uzatılırken, denetim kuruluna ise Yeni Şafak Gazetesi Genel Müdürü ve yazarı Mehmet Ziya Gökalp getirildi.
Merkez Bankası Başkanı Başçı, Genel Kurulun ardından gazetecilere istifa söylentileri ile ilgili kısa bir açıklama yaptı. Başçı istifalar üzerine söylentilere itibar edilmemesini isteyerek, "Görevimizin başındayız. Resmi açıklamalar dışında hiçbir şeyi dikkate almayın. Hepsine karşı yalanlama geçmemiz gerekmiyor." dedi.
DENETİME YENİ ÜYE
Öte yandan merkez bankası'nda görev süresi dolan Meclis üyeleri Mehmet Fevzi Çıtak ile Lokman Gündüz 3 yıllığına tekrar seçildi. Görev süresi biten denetim kurulu üyesi Hasan Türedi’nin yerine ise iki yıllığına Mehmet Ziya Gökalp seçildi. Ekonomist olan Gökalp aynı zamanda Yeni Şafak gazetesinin Genel Müdürü ve köşe yazarı.
GÖKALP, MERKEZ'E İLK SORGUSUNU CADILAR BAYRAMI'NDA YAPTI
Hazine'nin önerisiyle, Merkez Bankası Denetleme Kurulu üyeliğine seçilen Yenişafak Gazetesi Yazarı Mehmet Ziya Gökalp, banka yönetimine ilk sorusunu, sürpriz faiz artışından sonra kaleme aldığı "Cadılar Bayramı" başlıklı yazısında yöneltmişti. "Madem bu kadar yüksek faiz artışı masada çözüm olarak duruyordu, para sahiplerinin hem dövizden büyük kar elde etmelerine hem de ardından yüksek faiz oranlarına geçmelerine olanak sağlayacak imkanı niye altın tepside sunduk, bunun bir açıklaması olmalı" demişti.
Merkez Bankası Denetleme Kurulu, Bankanın bütün muamele ve hesaplarını denetlemekle görevli bir kurul. Başkanlık, Denetleme Kurulunun talep edeceği bütün malumat ve vesikaları vermekle sorumlu. Denetleme Kurulu mütalaalarını yazılı olarak Banka Meclisine bildirirken, yıl sonunda muamele ve hesaplar hakkında hazırladığı raporu ise Genel Kurula sunuyor.
DERSHANELER 'KAPATILMAMALI' DEMİŞTİ
Merkez Bankası'nda iki yıl süreyle Denetim Kurulu Üyesi olarak görev yapacak olan Gökalp, gündeme ilişkin yazılarıyla dikkat çeken bir isim. Yenişafak Gazetesi'ndeki köşesinde, dershanelerin kapatılması tartışmaları sırasında 15 Kasım'da yazdığı yazısında, hayatları boyunca ancak on ikinci sınıfta çocuklarını dershaneye gönderebilecek parayı bir araya getirebilen ebeveynlerin çocuklarının elinden bu imkânın alınmasını meydanın özel okulda okuyanlara bırakılması anlamına geldiğini savunmuş ve şöyle yazmıştı: "İnsanlar dershaneler yüzünden kısmen de olsa fırsat eşitliği ortamının sağlandığı düşünerek çalışıyor, çabalıyor ve rahatlıyorlar. Şimdi, Bitlis'te bir ebeveyn olduğunuzu ve oğlunuzun matematik, Türkçe vs dersleri boş geçerek üniversite imtihanına gireceğini düşünün. Dershane de yok."
MERKEZ'E İLK SORGU CADILAR BAYRAMI'NDA OLDU
Mehmet Ziya Gökalp, Merkez Bankası'nın 29 Ocak'ta yaptığı sürpriz faiz artışını ise "Cadılar Bayramı" başlıklı yazısında eleştirmişti. Merkez Bankası bağımsızlığına ilişkin takıntıyı anlayamadığını söyleyen Gökalp, köşesinde "Madem bu beklenmedik ve sadece ülkemizi değil, bütün dünya piyasalarını şaşırtacak kadar yüksek artışı yapma esnekliği masada çözüm olarak duruyordu, para sahiplerinin hem dövizden büyük kar elde etmelerine hem de ardından yüksek faiz oranlarına geçmelerine olanak sağlayacak imkanı niye altın tepside sunduk, bunun bir açıklaması olmalı" diyerek Merkez'e hesap soruyordu.
İŞTE GÖKALP'İN O YAZISI:
"CADILAR BAYRAMI"
Merkez Bankası direnemedi ve faiz artırdı. Zamanlama ve politik hatalar nedeniyle üreten kesim sıralı olarak para kaybetmiş oldu. Önce dolar artışından ciddi paralar kaybeden halk, sanayici ve üretici kesim ardından faiz artışından da başka bir darbe yedi.
Üretici, sanayici ve halk nasıl sıralı para kaybetti ise para sahipleri de aynı şekilde sıralı büyük paralar kazanarak ülkede hem dolar artışından, hem de ardından faiz artışından büyük bir vurgun vurdu. Yaşanan olayların özeti budur. Dolayısıyla Merkez Bankasına güvenen kaybetmiş oldu.
Gerçek bu iken bazı basın organlarını, yatırım şirketlerinin açıklamalarını, uzmanları takip edin Merkez Bankası kararını iki olaya odaklayarak resmin gerçek tarafını görmemiz engellenmeye çalışılıyor. Onlara göre Merkezin dünyayı şaşırtacak kadar cesur karar alma cesareti tüm dünyanın hayranlığını kazanmış ve bununla bağlantılı olarak bağımsızlığı üzerindeki şaibeleri ortadan kaldırmış.
Somut bir olaya dayanmayan bağımsızlık takıntısının nedeni ne dediğinizde, Başbakanın faiz artışına ısrarla karşı olduğunu, düşük faiz oranlarından yana olduğunu her fırsatta açıklıyor olmasını karşınıza koyuyorlar. Bizim filmin bu karelerine odaklanmamız sağlanırken, arka tarafta kararın ardından zaferle çıkanlar keyfini sürüyor.
Oysa bu küçük azınlığın dışında büyük bir kesim şok yaşıyor. Zaten döviz borcundan dolayı sıkıntı yaşayan kitlenin yanına, TL ile kredi kullananlar, kullanacak olanlarda ekleniyor.
Madem bu beklenmedik ve sadece ülkemizi değil, bütün dünya piyasalarını şaşırtacak kadar yüksek artışı yapma esnekliği masada çözüm olarak duruyordu, para sahiplerinin hem dövizden büyük kar elde etmelerine hem de ardından yüksek faiz oranlarına geçmelerine olanak sağlayacak imkanı niye altın tepside sunduk, bunun bir açıklaması olmalı.
Sonuçta, hükümetin ekonomideki en önemli dayanak noktalarından biri düşük faiz oranı politikasıydı. Faiz oranları, reel sektör üzerindeki, tüketim üzerindeki etkilerinin yanı sıra, insanlar üzerinde de ekonomideki istikrar açısından psikolojik bir gösterge niteliği taşıyordu, bu darbe aldı.
Zaten yılbaşından bu yana ekonomiyi kontrollü soğutarak, cari açığı ve hane halkı borçluluk oranını düşürme, tasarrufları artırma konusunda yeni politikaları devreye sokan iktidar açısından, faizde artış yapmak, bu politikaları da anlamsızlaştırma riskini ortaya çıkardı.
Bir kalemde, hiç kimsenin telaffuz dahi edemediği yüksek bir artış oranı ile faizi artırıp, top şimdi benden çıktı piyasalar düşünsün, gibi bir mantık ne kadar doğru olur göreceğiz. Faiz oranın yüksekliği bir tarafa, önemli olan artış yolunun açılmış olmasıdır. Dolayısıyla asıl endişe bu yüksek artış oranına rağmen piyasaların tatmin olmayacağı ve arkasını getirecek baskıyı sürdürmeye devam etme olasılığının yüksekliğidir.
Reel ekonomiye etkilerine döndüğümüzde üretim, tüketim, büyüme, istihdam konularında ciddi sıkıntılar yanında, özellikle kredi talebi ile bağlantılı bazı sektörlerde ciddi zararlar söz konusu olabilir.
Kimse kusura bakmasın bu kararla Merkez Bankası ekonomideki psikolojik üstünlüğü piyasanın bildik aktörlerine kaptırmıştır, cadılar resmen bayram ediyor."
Aysel Alp/Hürriyet