29 Şub 2012 09:14
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:23
MEM U ZİN DİZİ OLUNCA ÇOCUKLAR GİBİ SEVİNEN YAZAR KİM?
"Mesele sadece kitap meselesi mi? Kitabın özgürlüğü mü? Kitapları yasaklananlar, işsiz kaldılar, aç bırakıldılar."
Mem u Zin artık özgür
MEM U ZİN’in TRT 6’da dizi olduğunu haberlerde görünce, bir tutsağın daha salıverildiği haberini almış gibi sevindim.
Üstelik dizi kendi dilinde, Kürtçe temsil edildiğinden, onunla birlikte dil de ekran önünde özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.
Bir aşk öyküsü olan bu eser, yıllarca yasaklılar listesinde idi.
O zamanlar bu kitabın bir baskısını almıştım.
Ben dille kültür arasındaki bağın vazgeçilmezliğini her zaman savundum.
Uzun süre önce Eurapalia etkinlikleri için de, orada Kürt kültürünün de temsil edilmesi koşulunu yazmıştım.
Kitaplar, özgürlüklerini kazanmakta direnirler, ısrarcıdırlar ve sonunda kazanırlar.
Ebediyen kafeste hapis hayatı yaşayan kitap yoktur. Tarihe bir baktığımız zaman, bu yargımın doğruluğunu göreceksiniz.
Dizide Kürtçe konuşulması da önemli bir adım.
Diyarbakır Kitap Fuarı’na gittiğimde, Kürtçe ve Türkçe kitapların bir arada sergilenmesinin, üzerlerinde Türkçe ve Kürtçe konuşulmasının özgür atmosferini bütün yazar arkadaşlarımla bir şenlik gibi yaşadım.
Mem u Zin, şimdi okunabiliyor da seyredilebiliyor da. Bunu vaktiyle yasaklayanlar, acaba geriye dönüp yaptıkları hatayı anladılar mı? Yasaklamanın onulmaz bir yara açtığını öğrendiler mi?
Nâzım Hikmet’i yasaklayanlar, bugün ona övgüler yağdırıyor.
Siyasiler diyecekler ki, “Canım onlar yasakladı, biz özgürlüğüne kavuşturduk.”
Yarın öbür gün sizin için de aynı yargıyı verecekler.
Kimsenin bu yolla övünmesine müsaade etmeyin.
Mesele sadece kitap meselesi mi? Kitabın özgürlüğü mü? Kitapları yasaklananlar, işsiz kaldılar, aç bırakıldılar. Hangi işe girseler arkadan polis gelir, işvereni uyarırdı. 1940 Kuşağı yazarlarının çoğununun yaşamını okuyun.
* * *
ÖZELLİKLE politikacıların; edebiyat, sanat tarihindeki yasaklamaları okumalarını salık veririm. Bugün yasaklananlar, insanlığın birer anıtı olarak övülüyorlar, okunuyorlar, insanlık ve edebiyat tarihini nasıl yarattıkları okullarda okutuluyor.
Bir gerçek var ki sanatçılar, edebiyatçılar yarını politikacılardan daha iyi, daha ivazsız garazsız bir objektiften görürler. Onların yasaklanma nedeni de bugünü yaşayanların yarını reddetme telaşıdır. Bugün kitapları yasaklayanlar, yarının özgürlük tarihinde kötü not alacaklarını hiç mi düşünmezler. Dünün yasaklarını kaldırmakla övünenler, yeni yasakları yapmaları yüzünden eleştirildiklerinde neden kızıyorlar?
Politikacılar nedense siyasal tarihi okurlar ama edebiyat, sanat tarihinin gücüne önem vermezler, oysa onları iktidara taşıyanın da iktidardan indirenin de sırrının, sanatta, edebiyatta olduğunu bir türlü içlerine sindiremezler.
* * *
BENİM dileğim, politikacıların bugünden yarını gören yazarlara, sanatçılara, edebiyatçılara inanmaları.
Kitapları özgür bıraksınlar, yıllar sonra başkaları gelip de bakın onlar yasakladı biz özgür bıraktık dedirtmesinler.
Kuşaktan kuşağa bu söylemin olmaması gereken günleri özlüyorum.
Doğan HIZLAN / HÜRRİYET
MEM U ZİN’in TRT 6’da dizi olduğunu haberlerde görünce, bir tutsağın daha salıverildiği haberini almış gibi sevindim.
Üstelik dizi kendi dilinde, Kürtçe temsil edildiğinden, onunla birlikte dil de ekran önünde özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.
Bir aşk öyküsü olan bu eser, yıllarca yasaklılar listesinde idi.
O zamanlar bu kitabın bir baskısını almıştım.
Ben dille kültür arasındaki bağın vazgeçilmezliğini her zaman savundum.
Uzun süre önce Eurapalia etkinlikleri için de, orada Kürt kültürünün de temsil edilmesi koşulunu yazmıştım.
Kitaplar, özgürlüklerini kazanmakta direnirler, ısrarcıdırlar ve sonunda kazanırlar.
Ebediyen kafeste hapis hayatı yaşayan kitap yoktur. Tarihe bir baktığımız zaman, bu yargımın doğruluğunu göreceksiniz.
Dizide Kürtçe konuşulması da önemli bir adım.
Diyarbakır Kitap Fuarı’na gittiğimde, Kürtçe ve Türkçe kitapların bir arada sergilenmesinin, üzerlerinde Türkçe ve Kürtçe konuşulmasının özgür atmosferini bütün yazar arkadaşlarımla bir şenlik gibi yaşadım.
Mem u Zin, şimdi okunabiliyor da seyredilebiliyor da. Bunu vaktiyle yasaklayanlar, acaba geriye dönüp yaptıkları hatayı anladılar mı? Yasaklamanın onulmaz bir yara açtığını öğrendiler mi?
Nâzım Hikmet’i yasaklayanlar, bugün ona övgüler yağdırıyor.
Siyasiler diyecekler ki, “Canım onlar yasakladı, biz özgürlüğüne kavuşturduk.”
Yarın öbür gün sizin için de aynı yargıyı verecekler.
Kimsenin bu yolla övünmesine müsaade etmeyin.
Mesele sadece kitap meselesi mi? Kitabın özgürlüğü mü? Kitapları yasaklananlar, işsiz kaldılar, aç bırakıldılar. Hangi işe girseler arkadan polis gelir, işvereni uyarırdı. 1940 Kuşağı yazarlarının çoğununun yaşamını okuyun.
* * *
ÖZELLİKLE politikacıların; edebiyat, sanat tarihindeki yasaklamaları okumalarını salık veririm. Bugün yasaklananlar, insanlığın birer anıtı olarak övülüyorlar, okunuyorlar, insanlık ve edebiyat tarihini nasıl yarattıkları okullarda okutuluyor.
Bir gerçek var ki sanatçılar, edebiyatçılar yarını politikacılardan daha iyi, daha ivazsız garazsız bir objektiften görürler. Onların yasaklanma nedeni de bugünü yaşayanların yarını reddetme telaşıdır. Bugün kitapları yasaklayanlar, yarının özgürlük tarihinde kötü not alacaklarını hiç mi düşünmezler. Dünün yasaklarını kaldırmakla övünenler, yeni yasakları yapmaları yüzünden eleştirildiklerinde neden kızıyorlar?
Politikacılar nedense siyasal tarihi okurlar ama edebiyat, sanat tarihinin gücüne önem vermezler, oysa onları iktidara taşıyanın da iktidardan indirenin de sırrının, sanatta, edebiyatta olduğunu bir türlü içlerine sindiremezler.
* * *
BENİM dileğim, politikacıların bugünden yarını gören yazarlara, sanatçılara, edebiyatçılara inanmaları.
Kitapları özgür bıraksınlar, yıllar sonra başkaları gelip de bakın onlar yasakladı biz özgür bıraktık dedirtmesinler.
Kuşaktan kuşağa bu söylemin olmaması gereken günleri özlüyorum.
Doğan HIZLAN / HÜRRİYET