17 Mar 2010 11:49
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:10
MEHMET YILMAZ'IN SANSÜRLEDİĞİ 5 YAZAR KİM? NE YAZMIŞLARDI?
Fehmi Koru, Milliyet'te sansüre uğrayan 5 yazarın ismini yazdı.
Yalandan kim ölmüş?
Önce bir can sıkıntımı paylaşayım: Alper Görmüşün Mehmet Y. Yılmaz yayın yönetmeniyken Milliyette sansür uygulandığını yıllar sonra beni de tanık göstererek gündeme taşıması bugün fazla önemli görülmeyebilir.
Bizim bu gerçeklerin peşinde koştuğumuz dönemlerde medyada kimse burnundan kıl aldırmıyor, "Bizde sansür olmaz" ile başlayıp "Yalan, yalan, yalan" ile devam eden ithamlarla karşımıza dikiliyorlardı. Emin Çölaşanın yazılarının Ertuğrul Özkök tarafından sansürlendiğini yazalı neredeyse 15 yıl oluyor. Mehmet Yılmazın sansürü bile 10 yılı buldu, bulacak...
Konunun okura haksızlık anlamı taşıyan yönü şurası: Yazılarına Özkökün yıllardır sansür uyguladığını ilk yazdığımda bana küfreden Çölaşan sonradan kendisi sansürü itiraf etti. Örnekler veren bir kitap yazarak hem de...
Uzun yıllar Sabahta önemli görevlerde bulunmuş şimdinin star gazetesi yazarı Ergun Babahan önceki gün yapılanları şu basitlikte Taraftan Neşe Düzele anlattı: "Ben 28 Şubat sürecinin sonuna doğru depresyona girdim zaten. Benim o dönemde gazetede en önemli işim, oturup bütün köşe yazılarını okumak ve yazarları tek tek sansürlemekti. 28 Şubattaki baskılar, bizlerde öyle tuhaf bir duygu ve ruh hali yaratmıştı ki... En ufak bir cümle bile hükümet yanlısı, asker karşıtı gelebiliyordu bize. Ben o bölümleri yazılardan siliyordum."
Oysa 2001 yılında "Milliyette beş yazar birden sansürlendi" diye yazdığımızda bayağı önemli bir suç sergilemesiydi yaptığımız....
Milliyette bir gece yarısı beş yazarın köşe yazılarının sansürlendiği ilk kez Alper Görmüş tarafından Medyakronik sitesinde gündeme getirildi. İddiayı oradan alıp Kulise taşıdım, günlerce konuyu canlı tuttum, Mehmet Y. Yılmazın bana gönderdiği mektupları da yayımladım.
Dosya kapandığında Milliyette deve dişi gibi güçlü bilinen ünlü yazarlardan beşine birden sansür uygulandığı kesinleşmiş oldu.
İşin ilginç yönü şuydu: Milliyetin yayın yönetmeni bana mektup göndererek "Yazılar asla sansürlenmedi" diye yapılanı inkâr ediyordu, ama başta sansürlenen yazıları yazanlar olmak üzere, Milliyet yazı işlerindeki herkes onun inkâr ettiği olayın doğru ve gerçek olduğunu biliyordu. Muhtemelen patronu da biliyordu. Mehmet Yılmaz etrafındaki herkesin bildiği gerçeği yalanlamaya kalkışabilen biri...
Ortaokul yıllarından beri sosyalist olduğunu şimdilerde söyleyen Mehmet Yılmaz, Milliyetin başına geldikten kısa süre sonra, geçen hafta Hacı Bektaşa defnedilen hayatı boyu sosyalist kalmış Turhan Selçuka kapıyı göstermişti...
Alper Görmüşün "Sansürlendiler" dediği beş Milliyet yazarı Hasan Cemal, Derya Sazak, Melih Aşık, Meral Tamer ve Meliha Okurdu. İddiasına göre, 7 Haziran 2001 günlü Milliyette Meral Tamer ve Melih Aşıkın parçalı yazılarından birer bölüm makaslanmıştı. Cemal, Sazak ve Okurun ise yazı günü olduğu halde yazıları yerlerinde yoktu. Mesut Yılmazın eşinin sattığı villayı işliyordu yazısında Meliha Okur; diğer yazarlar ise Mesut Beyi kızdıran Sadettin Tantanı övüyordu.
İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Tantan bir gün önce görevini bırakmıştı; protesto istifasıydı... O gece Meclis tarihinin en uzun oturumlarından birini yaparak RTÜK Yasasını Milliyetin de içinde yer aldığı medya grubunun istediği biçime sokacaktı. Dahası, o medya grubu, olayın geçtiği yaz aylarında MHPyi dışarıda bırakıp ANAP ile DYPyi Ecevitin DSPsi ile bir koalisyonda buluşturmanın altyapısını hazırlamaktaydı.
Beş yazı böyle bir konjonktüre kurban gidiyordu işte...
Mehmet Yılmaz, bana gönderdiği mektupta iddiayı şu keskinlikte yalanlıyordu: "İddia tümüyle yalan ve hayal ürünüdür. (..) Milliyetin ne taşra baskılarında ne de şehir baskılarında böyle bir sansür uygulaması yapılmadı."
Oysa Medyakronik iddiasının belgesine sahipti: Yayın yönetmeninin yalanlayıcı mektubunun Kuliste çıktığı gün, Milliyetin erken basılan Kıbrıs-baskısı ile diğer bölgelere gönderilen sonraki baskılarının fotograflarını yayımlayıverdi. İlk baskıda beş yazarın yazıları yoktu, yerleri ya boş bırakılmış, ya da haberle geçiştirilmişti.
Birileri Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevitin hoşuna gitmeyecek yazıları önceden okuyup RTÜK Yasası ile siyaseti biçimlendirme çabaları boşa gitmesin diye sansür uygulamış, "Arkadaşlar, bunun koparacağı gürültüyü hesap ettiniz mi?" diyen başkaları yazıların sonraki baskılara girmesini sağlamıştı.
"Yalan, yalan, yalan" diyen Mehmet Yılmaz iz bırakmadığını sanmış olmalı.
Sosyalist Mehmet Bey HSBC bankasının yalnızca dolar milyonerlerine verdiği VIP kartı Londrada denedikten sonra şimdilerde gençlere en ucuz bileti 11 bin 195 dolara satılan trenle 15 günlük Sibirya turu tavsiye ediyor...
Taha Kıvanç/Yeni Şafak
Önce bir can sıkıntımı paylaşayım: Alper Görmüşün Mehmet Y. Yılmaz yayın yönetmeniyken Milliyette sansür uygulandığını yıllar sonra beni de tanık göstererek gündeme taşıması bugün fazla önemli görülmeyebilir.
Bizim bu gerçeklerin peşinde koştuğumuz dönemlerde medyada kimse burnundan kıl aldırmıyor, "Bizde sansür olmaz" ile başlayıp "Yalan, yalan, yalan" ile devam eden ithamlarla karşımıza dikiliyorlardı. Emin Çölaşanın yazılarının Ertuğrul Özkök tarafından sansürlendiğini yazalı neredeyse 15 yıl oluyor. Mehmet Yılmazın sansürü bile 10 yılı buldu, bulacak...
Konunun okura haksızlık anlamı taşıyan yönü şurası: Yazılarına Özkökün yıllardır sansür uyguladığını ilk yazdığımda bana küfreden Çölaşan sonradan kendisi sansürü itiraf etti. Örnekler veren bir kitap yazarak hem de...
Uzun yıllar Sabahta önemli görevlerde bulunmuş şimdinin star gazetesi yazarı Ergun Babahan önceki gün yapılanları şu basitlikte Taraftan Neşe Düzele anlattı: "Ben 28 Şubat sürecinin sonuna doğru depresyona girdim zaten. Benim o dönemde gazetede en önemli işim, oturup bütün köşe yazılarını okumak ve yazarları tek tek sansürlemekti. 28 Şubattaki baskılar, bizlerde öyle tuhaf bir duygu ve ruh hali yaratmıştı ki... En ufak bir cümle bile hükümet yanlısı, asker karşıtı gelebiliyordu bize. Ben o bölümleri yazılardan siliyordum."
Oysa 2001 yılında "Milliyette beş yazar birden sansürlendi" diye yazdığımızda bayağı önemli bir suç sergilemesiydi yaptığımız....
Milliyette bir gece yarısı beş yazarın köşe yazılarının sansürlendiği ilk kez Alper Görmüş tarafından Medyakronik sitesinde gündeme getirildi. İddiayı oradan alıp Kulise taşıdım, günlerce konuyu canlı tuttum, Mehmet Y. Yılmazın bana gönderdiği mektupları da yayımladım.
Dosya kapandığında Milliyette deve dişi gibi güçlü bilinen ünlü yazarlardan beşine birden sansür uygulandığı kesinleşmiş oldu.
İşin ilginç yönü şuydu: Milliyetin yayın yönetmeni bana mektup göndererek "Yazılar asla sansürlenmedi" diye yapılanı inkâr ediyordu, ama başta sansürlenen yazıları yazanlar olmak üzere, Milliyet yazı işlerindeki herkes onun inkâr ettiği olayın doğru ve gerçek olduğunu biliyordu. Muhtemelen patronu da biliyordu. Mehmet Yılmaz etrafındaki herkesin bildiği gerçeği yalanlamaya kalkışabilen biri...
Ortaokul yıllarından beri sosyalist olduğunu şimdilerde söyleyen Mehmet Yılmaz, Milliyetin başına geldikten kısa süre sonra, geçen hafta Hacı Bektaşa defnedilen hayatı boyu sosyalist kalmış Turhan Selçuka kapıyı göstermişti...
Alper Görmüşün "Sansürlendiler" dediği beş Milliyet yazarı Hasan Cemal, Derya Sazak, Melih Aşık, Meral Tamer ve Meliha Okurdu. İddiasına göre, 7 Haziran 2001 günlü Milliyette Meral Tamer ve Melih Aşıkın parçalı yazılarından birer bölüm makaslanmıştı. Cemal, Sazak ve Okurun ise yazı günü olduğu halde yazıları yerlerinde yoktu. Mesut Yılmazın eşinin sattığı villayı işliyordu yazısında Meliha Okur; diğer yazarlar ise Mesut Beyi kızdıran Sadettin Tantanı övüyordu.
İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Tantan bir gün önce görevini bırakmıştı; protesto istifasıydı... O gece Meclis tarihinin en uzun oturumlarından birini yaparak RTÜK Yasasını Milliyetin de içinde yer aldığı medya grubunun istediği biçime sokacaktı. Dahası, o medya grubu, olayın geçtiği yaz aylarında MHPyi dışarıda bırakıp ANAP ile DYPyi Ecevitin DSPsi ile bir koalisyonda buluşturmanın altyapısını hazırlamaktaydı.
Beş yazı böyle bir konjonktüre kurban gidiyordu işte...
Mehmet Yılmaz, bana gönderdiği mektupta iddiayı şu keskinlikte yalanlıyordu: "İddia tümüyle yalan ve hayal ürünüdür. (..) Milliyetin ne taşra baskılarında ne de şehir baskılarında böyle bir sansür uygulaması yapılmadı."
Oysa Medyakronik iddiasının belgesine sahipti: Yayın yönetmeninin yalanlayıcı mektubunun Kuliste çıktığı gün, Milliyetin erken basılan Kıbrıs-baskısı ile diğer bölgelere gönderilen sonraki baskılarının fotograflarını yayımlayıverdi. İlk baskıda beş yazarın yazıları yoktu, yerleri ya boş bırakılmış, ya da haberle geçiştirilmişti.
Birileri Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevitin hoşuna gitmeyecek yazıları önceden okuyup RTÜK Yasası ile siyaseti biçimlendirme çabaları boşa gitmesin diye sansür uygulamış, "Arkadaşlar, bunun koparacağı gürültüyü hesap ettiniz mi?" diyen başkaları yazıların sonraki baskılara girmesini sağlamıştı.
"Yalan, yalan, yalan" diyen Mehmet Yılmaz iz bırakmadığını sanmış olmalı.
Sosyalist Mehmet Bey HSBC bankasının yalnızca dolar milyonerlerine verdiği VIP kartı Londrada denedikten sonra şimdilerde gençlere en ucuz bileti 11 bin 195 dolara satılan trenle 15 günlük Sibirya turu tavsiye ediyor...
Taha Kıvanç/Yeni Şafak