Mehmet Yılmaz, Hüseyin Gülerce için savcılara seslendi: Burnunuza kötü kokular gelmiyor mu?
Bir zamanlar Fethullah Gülen'e en yakın isimlerden biri olan Hüseyin Gülerce'nin Sözcü ve Cumhuriyet Gazetesi davalarında tanık olduğu ortaya çıkmıştı.
Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Cumhuriyet ve Sözcü
gazetelerine yönelik başlatılan "FETÖ" soruşturmalarında "tanık"
olarak ifade veren Hüseyin Gülerce'yle ilgili olarak "Bu şahıs,
herhangi bir etkin pişmanlık ifadesi vermedi" dedi. Yılmaz,
sözlerinin devamında "Peki bu adam Fetullahçı çetenin gerçek yüzünü
bildiği halde neden onu açıklamadı da şimdi Cumhuriyet ve Sözcü
gazetelerini Fetullahçı çetenin üyesiymiş gibi göstermeye çalışan
davaların ihbarcı tanığı? Burnunuza kötü kokular gelmiyor mu?"
dedi.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Burnuma kötü kokular
geliyor" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü
şöyle:
Cumhuriyet çalışanı gazeteciler ile ilgili davanın tanığı Hüseyin
Gülerce.
Sözcü muhabirlerinin tutuklanmasına ve sahibi hakkında yakalama
kararı verilmesine neden olan “ihbarcı–tanık” da Hüseyin
Gülerce.
Kendisi 17–25 Aralık günlerine kadar Fetullahçı çetenin önemli bir
elemanıydı.
Çetenin resmi yayın organı Zaman gazetesinde genel yayın müdürlüğü
ve köşe yazarlığı yaptı.
Aynı çetenin kamuoyundaki “resmi yüzü” sayılması gereken
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kuruluşunda mütevelli heyet
başkanı oldu, yıllarca bu görevi yürüttü.
Fetullahçı çete ile AKP, iç içe, kucak kucağa iken “Cemaat bu
konuda ne düşünüyor” sorusunun yanıtı için kulaklarınızı Hüseyin
Gülerce’ye çevirmeniz gerekirdi.
17–25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk rezaleti ortaya dökülünce Gülerce,
AKP’den yana tavır aldı, cemaatten uzaklaştı ve şimdi de kimin
cemaatçi olup kimin olmadığı ile ilgili bilirkişi!
Önce şunu unutmayalım: Bu şahıs, Fetullahçı çete devlet içinde
örgütlenmek üzere yasadışı işler çevirdiğinde, her şeyin
merkezindeydi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kurulan kumpası bilmiyor olmasına
olanak var mı?
Bu kumpas ile hangi Fetullahçı çete mensubunun terfi edeceğini,
silahlı kuvvetlerin çete tarafından nasıl ele geçirileceğini
bilmiyor olması mümkün mü?
Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk, Odatv gibi davaların hangi
amaçla açıldığını herhalde birinci elden biliyor olmalıydı.
Dahası, o vakit çetenin hangi amaca yürüdüğünü de herkesten iyi
biliyor olmalıydı.
Ve bu suçları nedeniyle henüz yargılanmadı.
Hiçbir savcı, “Gel bakalım, sen bu suç örgütünün eski tepe
yöneticisiydin. Etkin pişmanlıktan yararlanmak için çetenin
çökertilmesine hizmet edecek bilgileri de vermedin, otur şuraya da
anlat bakalım” demedi.
Diyemedi çünkü 17–25 Aralık AKP’nin zayıf karnıydı, o gün AKP’den
yana tavır alarak en ziyade müsaadeye mazhar hale geldi.
Savcılara sadece şunu sormak istiyorum: Mesela bir mafya üyesinin,
mafya üyesi olmaktan vazgeçmesi, daha önce işlediği suçları
affettirebilir mi?
Şimdi düşünelim: Bu şahıs, herhangi bir etkin pişmanlık ifadesi
vermedi.
Vermiş olsaydı, TSK içindeki yapılanmanın boyutlarının ortaya
çıkarılması mümkün olabilir miydi? Evet, olabilirdi.
İfadesinde Adil Öksüz’ün askerlerle ilgili baş imamlardan biri
olduğunu söylemiş olsaydı, Öksüz’ün MİT tarafından daha etkin
şekilde takibi mümkün olabilir miydi? Evet, olabilirdi.
MİT, Öksüz’ün faaliyetlerini takip etmiş olsa, darbe planlandığı
çok önceden ortaya çıkarılabilir miydi? Evet, çıkarılabilirdi.
Peki bu adam Fetullahçı çetenin gerçek yüzünü bildiği halde neden
onu açıklamadı da şimdi Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerini Fetullahçı
çetenin üyesiymiş gibi göstermeye çalışan davaların ihbarcı
tanığı?
Burnunuza kötü kokular gelmiyor mu?
Gazetecilere yönelik davaların böyle uyduruk ihbarlar ve uyduruk
kanıtlarla açılması, yurtdışında en çok kimin işine yarıyor?
Savcı Beyler, ne yaptığınızın, neye alet edildiğinizin farkında
mısınız?