Mehmet Ocaktan'dan olay yazı! "Devşirme zombiler" dediği gazeteciler kim?
Eski AK Parti milletvekili ve Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, yeni bir kavga çıkaracak "sıfat" üretti..
Son dönemde iktidara yakın medya içerisindeki bazı isimlerin
hedefinde olan eski AK Parti milletvekili ve Karar gazetesi yazarı
Mehmet Ocaktan, "muhafazakar camianın içine sonradan gelip ahlaki
ve vicdani hiçbir kural tanımadan kendileri dışında herkesi hain
ilan eden" gazetecilere tartışma çıkaracak bir isim buldu...
"HİÇBİR AHLAKİ VE VİCDANİ KURAL TANIMIYORLAR!"
"Son yıllarda dindar camiaya sirayet eden rövanşist, ötekileştirici
ve kötücül dili gördükçe doğrusu endişeye kapılmamak mümkün değil"
diyen Mehmet Ocaktan şöyle devam etti:
"İfadeyi kullanmaktan haya ediyorum ama, giderek toplumun en
itibarlı kesimlerini bile istila etmeye başlayan ‘dindar zombiler’
hiçbir ahlaki ve vicdani kural tanımadan kendileri dışında herkesi
hain ve bir kötülük objesi olarak ilan etmekten çekinmiyorlar."
'DİNDAR ZOMBİLER' DAHA DOĞRUSU 'DEVŞİRME
ZOMBİLER'...
Daha sonra asıl hedefinin kim olduğunun ipucunu veren Karar yazarı
Ocaktan, "Aslında toptancı bir yaklaşım hatasına düşmemek için
belki de bu ifadeyi 'devşirme zombiler' olarak kullanmak daha doğru
bir tanım olacaktır" dedi.
Ocaktan'ın bu ifadelerinden hedefindeki isimlerin, muhafazakar
medyaya sonradan katılan isimler olduğu şeklinde yorumlandı.
"ÖZELLİKLE YAZILI, GÖRSEL VE SOSYAL MEDYADA
KONUŞLANDILAR!"
"Devşirme zombiler"in, toplumda adeta bir kirlilik sembolü haline
geldiğini savunan Mehmet Ocaktan, "Özellikle yazılı, görsel ve
sosyal medyada konuşlanmış bulunan bu saldırı timleri hoşlarına
gitmeyen her türlü fikir beyanını, farklı duruşları ya da eleştirel
bakışları anında susturmak için her türlü hakareti ve
itibarsızlaştırmayı adeta bir vatanseverlik vecibesi olarak
görmektedirler" dedi.
İşte Mehmet Ocaktan'ın Karar Gazetesi'nde yayınlanan
"Dindarlara rövanş değil adalet yakışır" başlıklı
bugünkü yazısı:
Son yıllarda dindar camiaya sirayet eden rövanşist, ötekileştirici
ve kötücül dili gördükçe doğrusu endişeye kapılmamak mümkün değil.
İfadeyi kullanmaktan haya ediyorum ama, giderek toplumun en
itibarlı kesimlerini bile istila etmeye başlayan ‘dindar zombiler’
hiçbir ahlaki ve vicdani kural tanımadan kendileri dışında herkesi
hain ve bir kötülük objesi olarak ilan etmekten çekinmiyorlar.
Aslında toptancı bir yaklaşım hatasına düşmemek için belki de bu
ifadeyi “devşirme zombiler” olarak kullanmak daha doğru bir tanım
olacaktır. Zira devşirme yoluyla muhafazakar camiaya monte edilen
bu kesimlerin dini hassasiyetlerle uzaktan yakından bir alakası
bulunmamaktadır.
Toplumda adeta bir kirlilik sembolü haline gelen bu zombiler, kimi
zaman dini değerlerin arkasına saklanarak, kimi zaman da siyasi
siperlerde gizlenerek herkese ateş ediyorlar. Böyle bir saldırıya
muhatap olmanız için özel olarak bir eylemde bulunmanız gerekmiyor.
Mesela referandum sürecine girdiğimiz şu günlerde, çok doğal olarak
“Referandum bir vatanseverlik testi değildir, ‘evet’ de, ‘hayır’ da
bir özgür irade beyanıdır” demeniz bile bu çevrelerin saldırısına
muhatap olmanız için yeterlidir.
***
Özellikle yazılı, görsel ve sosyal medyada konuşlanmış bulunan bu
saldırı timleri hoşlarına gitmeyen her türlü fikir beyanını, farklı
duruşları ya da eleştirel bakışları anında susturmak için her türlü
hakareti ve itibarsızlaştırmayı adeta bir vatanseverlik vecibesi
olarak görmektedirler.
Maalesef birtakım İslami sembollerin siyasetin diliyle
birleştirilerek kendi kutsiyet ikliminden uzaklaştırılması, bu da
yetmiyormuş gibi şovenizmin kaba diliyle köpürtülerek hamasi bir
söyleme dönüştürülmesi toplumda derin tahribatlara yol
açmaktadır.
Çünkü vatan, millet ve din gibi değerlerin kendi asli anlam
dünyasından kopartılarak bir ‘meydan okuma’ aracı haline
dönüştürülmesi, maalesef toplumsal hafızada adalet, vicdan ve ahlak
gibi temel değerleri çürüten zehirli bir etkiye dönüşmektedir.
Oysa İslami hafızanın özünde ‘insanları hayra çağıran ve
kötülüklerden alıkoyan’ ümmet olma bilinci’ bulunmaktadır. Prof.
İlhami Güler bir makalesinde bu konuda çok önemli bir tespitte
bulunuyor: “Hz. Muhammed, Medine’ye yerleşirken orada bulunan
gayrimüslim insanlar ile adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerine
dayalı bir toplum sözleşmesi kurdu. Bu birlikteliği nitelemek için
de ‘ümmet’ kavramını kullandı.”
***
Hal böyleyken, ahlak, hukuk, özgürlük ve vicdan gibi konularda daha
çok hassas olması gereken dindar insanların adeta bir intikam
duygusuyla hareket etmesi endişe vericidir. Bu kanaatimi haksız ya
da aşırı bulanlar olabilir. Kuşkusuz bu asla bütün dindarları
kapsayan bir genelleme değil. Ama bir hakikatin de altını çizmekte
yarar var.
Zira gerek yüz yüze muhatap olduğum tanıklıklarda, gerekse
yazılarıma gelen yorumlarda, “Bütün Cumhuriyet tarihi boyunca
dindarlara zulmedildi, artık o günler geride kaldı ve şimdi biz
iktidardayız, dolayısıyla şimdi sabretmesi gerekenler onlar”
benzeri ifadelerle karşılaştığımda kelimenin tam anlamıyla
irkiliyorum ve korkuyorum.
Evet Cumhuriyet tarihinin önemli bir bölümünde despotik
iktidarların yaptıkları, Cumhuriyet’i de utandıran karanlık
sahnelerdir. Ama bütün bunlar dindarları rövanşist yapmaz. Eğer
dindarlar da rövanşist ve intikamcı olacaksa, o zaman dindar
olmanın ne önemi var ki...
Allah müminlerin temel davranış kriterlerini Nisa Suresi 135.
Ayette çok net olarak belirlemiş: “Ey iman edenler, adaleti ikame
etmek/uygulamak için öncülük edin. Kendiniz, anne-babanız,
akrabanız aleyhine olsa bile; zengin-fakir ayrımı yapmaksızın,
Allah için şahitlik yapın. Adaleti yerine getirmede nefsiniz size
engel olmasın. Eğer, eğilip-bükülür, hakikati söylemekten
kaçınırsanız, bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”