Mehmet Barlas'tan Gülen'e sert sözler! Ananasları kim yiyiyor?
Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, Gülen'e telefon tapelerinde geçmesiyle birlikte popüler olan 'Ananas' üzerinden yüklendi.
Barlas, "Şimdi Silahlı Kuvvetler değil kelepçeli kuvvetler
anti-demokrat darbenin vurucu gücü. Darbe bekleyenlerin akılları
ise, Anıtkabir ile Pennsylvania arasında gidip geliyor. Şimdi
"Kızıl Elma"nın yerine "Uganda Ananası" var hayal sofralarında..."
yazdı.
İşte Barlas'ın o yazısı:
Bir dönemin bittiğini ve yeni bir dönemin başladığını fark
etmedikleri için, gülünç olmaktan öteye acınacak duruma düşenlere
en iyi örnek edebiyatta Cervantes'in Don Kişot'u ise, gerçek
hayatta da önceki gün 91 yaşındayken ölen Japon askeri Hiroo
Onoda'dır.
Teğmen Hiroo Onoda, Filipinler'deki Luzang Adası'nda, işgalci Japon
ordusunun bir savaşçısı olarak görevliydi... Savaş Japonya'nın
teslim olması ile 1945'te bitmişti ama, Luzang'ın ormanlarında
gizlenen Hiroo bundan habersizdi.
1974 yılında bu adanın ormanlarını gezen bir grubun karşısına,
üzerindeki üniformalarla ve elindeki tüfeği ile bir hayalet gibi
çıktı ve sonra yine ormanın derinliklerine kaçtı.
Komutanı ikna edebildi
Ona seslenip artık savaşın olmadığını megafonlarla anlatmaya
çalıştılar ama bunun yararı olmadı. Hiroo savaşını sürdürmekte
ısrarlıydı. Sonunda savaş döneminde onun komutanı olan emekli Japon
subayı Luzang'a getirdiler.
Bu adam Hiroo'yla konuşup onu 2'nci Dünya Savaşı'nın bittiğine
inandırdı...
Üzerinde 1945'ten kalma üniformaları ile ormandan çıkan Hiroo
Onoda, Japonya'ya dönüşünde ulusal bir kahraman olarak
karşılandı.
Benim gibi sizler de gerçek hayatta bu Japon askeri gibi geçmişte
yaşayanlara mutlaka rastlamışsınızdır.
Arap komünisti
Sovyetler'in son dönemlerinde, glasnost ve o perestroika ile her
şeyin değiştiği günlerden birinde, Moskova'da içkili müzikli bir
lokaldeydim. Hile-i şeriye olarak lokalin sahibi bir kooperatifti.
Ama aslında bir Azeri'nindi bu lokal. Hesaplar ruble ile değil
dolarla ödeniyordu. Güzel Rus kadınlar masalardakilere her türlü
servisi vermeye hazırdılar.
Birden ilerideki bir masada yaşlı bir adam ayağa kalkıp avaz avaz
bağırmaya başladı... Birkaç dakika sonra da lokalin görevlileri
adamı yaka paça dışarı attılar.
Adam Suriye'deki rejimden kaçıp 1960'larda Sovyetler'e sığınan eski
tüfek bir Arap komünistiymiş.
-Böyle komünizm olmaz. Siz Lenin'e ihanet ediyorsunuz. İşçi sınıfı
dolarla iş yapmaz, falan diye uyarılar seslendiriyormuş
bağırırken...
Bizde bunun farklı bir benzeri durumu da, 1970'lerde olaya tanık
olanlar anlatmıştı.
Mehmet Akif'li banknot
Bu olayda Atatürk'ün sağlığında onun yakın mesai arkadaşlarından
birinin yeğeni olan yaşlıca bir hanım, İstanbul'da alış veriş
ettiği bakkalın kendisine paranın üstü olarak verdiği banknotu
elinde sallayarak, bakkalı şöyle azarlıyordu...
-Bakkal efendi, bu paranın üzerinde Mehmet Akif'in resmi var. Bu
Mehmet Akif, Atatürk'ün devrimlerine karşı çıkan bir rejim
düşmanıydı. Sen bana nasıl olur da, onun resmi bulunan parayı
verirsin?
Günümüz siyasetinde bu durumun farklı yansımalarını her gün
görmüyor muyuz sanki?
"Bakalım Silahlı Kuvvetler ne zaman darbe yapacak" diye bekleyenler
yok mu?
Oysa durum o kadar farklı ki eskisinden...
Şimdi Silahlı Kuvvetler değil kelepçeli kuvvetler anti-demokrat
darbenin vurucu gücü. Darbe bekleyenlerin akılları ise, Anıtkabir
ile Pennsylvania arasında gidip geliyor.
Şimdi "Kızıl Elma"nın yerine "Uganda Ananası" var hayal
sofralarında..."