12 Mayıs 2010 09:52 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:17

MEHMET BARLAS SİYASİ GÜNDEMİ HANGİ POPÜLER DİZİYE BENZETTİ?

Mehmet Barlas'a göre Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiği son dönem siyasi gelişmeleri televizyonların ünlü bir dizisine benziyor...

Aşk-ı Memnu'nun senaryosu siyasete mi uyarlanıyor

Bazılarına göre Baykal'ın istifa ederken "Kaset"in sorumlusu olarak iktidarı göstermesi bir nevi "Kriz yönetimi" dir.
Ama bazılarına göre de Baykal'ın bu kasetin gerçek olup olmadığını gündeme getirmeden olayı bir iktidar-muhalefet gerginliğinin konusu haline getirmesi doğrudan bir "Kriz üretimi" dir.
Bu kriz üretimi planlanırken önce sorumluluğun Mustafa Sarıgül'e yıkılması düşünülmüştür.
Hatta bir de suikast iddiası gündeme getirilmiştir.
Hürriyet yazarı Fatih Çekirge'ye göre iki gece önce geç saatlerde Baykal'ın eviyle CHP genel merkezi arasında müthiş bir telefon trafiği gelişiyor...
Sonrasında Fatih Çekirge'nin kaleminden şunlar oluyor:
"Deniz Bey, Önder Sav'ın bir basın toplantısı düzenleyerek kendisine yapılan suikast ihbarının açıklanmasını istiyor... Tabii burada Sarıgül'ün adı da karıştırılacak... Önder Sav buna karşı çıkıyor. Baykal bastırıyor. İpler geriliyor. Sav diretiyor... Öyle bir noktaya geliyor ki, 50 yıllık Baykal-Sav arkadaşlığı kopma noktasına geliyor. Ve sonunda Sav, 'Zor durumdayken arkadaşını yalnız bıraktı demesinler' diye açıklamayı yapıyor."
Görüldüğü gibi daha sonra kriz üretimi senaryosundan Sarıgül'ün adı çıkartılmıştır.

Yeni Aşk-ı Memnu mu?
İstifa ile birlikte AK Parti iktidarı suçlandığı takdirde, kaset krizinin siyasi krize dönüştürülebileceği akla daha yakın bulunmuştur.
Bu senaryoya Fethullah Gülen'e sevgi mesajı da eklenerek siyasi "Aşk-ı Memnu" dizisi daha renklendirilmiştir.
Ama ne yapılırsa yapılsın işin özünde bir "Aşk-ı Memnu" vardır.
Ancak bu dizide Behlül, "Beni Bihter'in koynuna Adnan amca soktu" diye kendini savunmaktadır.
Önceki gün BBC'nin internet sitesinde yan yana iki başlık yer almıştı.
Birinde İngiliz İşçi Partisi lideri ve Başbakan Gordon Brown'ın seçim yenilgisi yüzünden istifa edeceği haberi veriliyordu.
Diğer başlıkta da Türkiye'de ana muhalefet lideri Baykal'ın "Seks kaseti" yüzünden istifa ettiği haberleştirilmişti.
BBC'nin yanında Guardian, İndependent ve Telegraph gibi İngiliz gazetelerinin sitelerinde de Baykal'ın partisinden bir kadın siyasetçiyle birlikteliğinin açığa çıkmış olmasının yansımaları haberleştirilmişti.
Olayın patladığı günden beri, bu kasetin hukuk ve ahlak dışı kullanılışını kınıyordum.

Siyasi ahlak buharlaştı mı?
Ama bu kasetin sorumluluğunun AK Parti iktidarına yüklenilmesi ve bunun bir siyasi kriz konusu olarak istismar edilmek istenilmesi, hukuk ve ahlak içerikli endişeleri ikinci plana itmiştir.
Çünkü "Siyasi ahlak" da, "Cinsel ahlak" veya "Bireysel ahlak" kadar önemli ve değerli kavramdır.
Hatasını veya ayıbını örtmek için mütecaviz tutumlar benimseyen kişilere ait fıkralar sayısızdır.
Mesela eşinin öldüğü gün baldızı ile yakalanan adam "Kederimden ne yaptığımı biliyor muyum ki" diye yakalayanları azarlar.
Ya da kilisede bir kadınla uygunsuz vaziyette yakalanan rahibe "Tuu" diye tüküren adamın hikâyesi vardır. Bu fıkradaki rahip "Şu elimdeki işi bitireyim, kiliseye tükürmenin hesabını soracağım" diye adamı tehdit etmez mi?
"Avrupa Birliği üyeliği projesi"ne veya "Kürt açılımı"na yahut "Anayasa değişikliği"ne ne reaksiyon gösterdiyse, "Kaset skandalı"nı da aynı çizgiye taşımayı kriz yönetimi olarak sunan bir anlayışı doğru bulmak mümkün değildir.

Mehmet Barlas/Sabah