MEHMET BARLAS HÜSEYİN GÜLERCE'DEN ÖZÜR DİLENMESİNİ İSTEDİ!
Sabah yazarı Mehmet Barlas, Hüseyin Gülerce'nin dünkü yazısında özür dilediğini ancak ondan da özür dilenmesi gerektiğini iddia etti
Hüseyin Gülerce'den kim özür dileyecek acaba?
Zaman gazetesi yazarı arkadaşımız Hüseyin Gülerce'nin dün köşesinde yer alan özür içerikli feryadı, Türkiye'nin sosyo-politik ruh halinin hastalığını teşhis etmemize yardımcı olabilir.
Bu önemli yazıyı gözden kaçıranlar olabilir ihtimaline karşı, bazı alıntılar yapmayı gerekli gördüm.
Gülerce "Hata ettim" dedikten sonra şöyle demişti yazısında:
"- Öcalan'ın avukatlarıyla Yalova'da yaptığımız görüşme, bir haftadır tartışılıyor. Benim açımdan, bir yazarın, kendisinden görüşme talep eden avukatlarla yapılmış bir konuşma iken, gördüm ki, bazı çevreler, konuyu saptırarak, çok başka yerlere çektiler/çekiyorlar."
Bu görüşmenin çekildiği "Başka yerler" i ise şöyle anlatıyor Gülerce:
"- Bazı gazete ve internet sitelerinde muhterem Fethullah Gülen'le, Öcalan'ın fotoğrafları yan yana konuluyor. İşbirliğinden söz ediliyor. Son olarak dün Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Kars'ta Gülen'e gerçek dışı beyanlarla iftira ediyor 'Cumhuriyet rejimini değiştirmek isteyen bölücü ve gerici iki güç, dış destekli iktidardadır...' diyor.
Akan kan dursun mu?
Gülerce "Neden görüştün" sorusuna da şöyle cevap vermiş:
"-Akan kan dursun, şiddet-terör sona ersin, annelerin feryadı bitsin, 'herkesle konuşuyorsun, seninle görüşmek isteyen herkesle konuşuyorsun, avukatları, ne deyip geri çevireceksin? 800 bin tirajlı bir gazetenin yazarısın, sana düşen bir sorumluluk da olmalı, bu insanları da bir dinle' diye vicdanıma kulak vermiştim. Yüz kişinin kahvaltı ettiği bir alışveriş merkezinde üç kişiyle konuştum. Köşemde yazılarımda, televizyonlarda ekranlarda dile getirdiğim görüşlerimi bir de yüz yüze ifade ettim." Yazı şöyle devam ediyor:
"- Meğer hata etmişim; iyi niyetin, hastalıklı ruhlar için bir şey ifade etmediğini unutmuşum. İnsanî yaklaşımların, birilerinin kitabında yeri olmadığını unutmuşum. Meğer hata etmişim; birilerinin terör bitmesin diye, rant kapıları kapanmasın diye nasıl çırpındıklarını unutmuşum. Kürt sorunu çözülürse, Türkiye bölgenin parlayan yıldızı olur, bu içeride de, dışarıda da bazı odakları rahatsız eder gerçeğini unutmuş, gaflete gelip boş bulunmuşum..."
Anaların yüreği hep mi yansın?
Hüseyin Gülerce, Öcalan'ın avukatları ile görüşmesini Fethullah Gülen'e dayamaya çalışanların kötü niyetli olduklarını vurguladıktan ve kendisinin Gülen'in sözcüsü olmadığını da hatırlattıktan sonra yazısını şöyle tamamlıyor:
"- Tekrar özür diliyorum. Bütün hizmet arkadaşlarımdan, Kürt meselesinin barış yoluyla, demokrasi içinde, Parlamento zemininde çözülmesini isteyen herkesten özür diliyorum. Ben şehit annelerinin, 'bizim yüreğimiz yandı, başka anaların yüreği yanmasın. Bu ateş sönsün, akan kanı durdurun' feryatlarından cesaret almıştım. Ben, 'asıl fetih, gönüllerin fethidir, sevgiyle, diyalogla her kapı açılabilir, sevginin yenemeyeceği kuvvet yoktur' hakikatinden yola çıkmıştım. Hata ettim, acele ettim, istişare etmedim. Özür diliyorum.'
Özür dileyecekler mi?
Evet... Ne yazık ki doğru davrananların özür dilemek zorunda kaldıkları, yanlış yapanların ise yanlışlarını tırmandırarak prim yaptıkları bir ortamda yaşıyoruz.
Barışı, sevgiyi, diyalogu savunan Gülerce'yi özür dilemek noktasına getirenler, bir gün Gülerce'den, hepimizden ve şehit annelerinden özür dileyecekler mi acaba?
Şiddetin ve nefretin mühendisleri, siyaseti çözümsüzlük olarak icra edenler bölücü terördeki katkılarını kabul edip insanlıktan özür dileyecekler mi?
Mehmet BARLAS / SABAH