Mehmet Baransu'dan mektup: Özür diliyorum!
Balyoz darbe planının belgelerini yayınladığı için tutuklanan Taraf yazarı Mehmet Baransu, tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi’nden ‘zindandan kamuoyuna’ başlıklı mektup yazdı
Baransu, “10 metrekarelik sarayımın her bir tuğlası helal.
Kaçak, yetim hakkı yenilmiş tek bir çakıl taşı bile yok. Bıldırcın
yumurtaları, altın kadehleri yok bu sarayın. Beştepe’deki sarayda
ruhlar hapisteyken, burada ruhlar özgür” dedi.
Mektubu paylaşan gazeteci Mehmet Baransu’nun avukatı Sercan
Sakallı, Baransu’ya uygulanan hukuksuzluklara dikkat çekti. İşte
Mehmet Baransu’nun yazdığı o mektup:
“Darbe planını ve seminerini haber yapmak, tek başıma örgüt kurup
yönetmek, kurduğum örgüte üye olmak suçlamasıyla 51 gündür
tutukluyum. ‘Sizi önümüze getiren irade tutuklanmanızı istiyor
Mehmet Bey’ diyen ‘hukukçular’ başı öne eğik, gözlerime bakamadan
tutuklama kararı verdi. ‘Kır kapıyı, içeri gir, Baransu’yu al, biz
Meclis’te çoğunluğa sahibiz, yaptığını suç olmaktan çıkarırız’
diyen zihniyet kararı çoktan vermişti çünkü. Susmayacağımı,
susturamayacaklarını biliyorlardı. Hücrede ve tek başımayım.
Ülkemin çığırından çıkışını, hukuktan kopuşunu, anayasal düzenin
yıkılışını ibretle izliyorum… Topluma ve ülkeye karşı işledikleri
suçların, yolsuzlukların hesabı sorulamasın diye bir ülkenin
yakılışını izliyorum. Tarihe ibretle anılacak günahlar
bırakıyorlar. Bu ortamda kader benim inzivaya çekilmeme
hükmetti…
İnzivada, hücremde iç muhasebemle baş başayım…
KİRLENMİŞ , KİRLETİLMİŞ RUHUM
51 gündür kirlenmiş, kirletilmiş ruhumu temizlemeye çalışıyorum.
Anlıyor, anladıkça düşünüyor, düşündükçe gözyaşı döküyorum. Kuruyan
göz pınarlarımı tekrar ıslatan Rabbim’e binlerce şükür.
Hırsızların önünde diz çöktürmeyip, kendi önünde secde ettiren
Rabbim’e hamdolsun. Kaybettiklerimi koca bir dünyada bulamayan
bana, küçücük bir hücrede bulduruverdi.
10 metrekarelik sarayımın her bir tuğlası helal. Kaçak, yetim hakkı
yenilmiş tek bir çakıl taşı bile yok.
Bıldırcın yumurtaları, altın kadehleri yok bu sarayın.
Beştepe’deki sarayda ruhlar hapisteyken, burada ruhlar özgür.
Yıllarca askeri vesayetle, statükoyla verdiğim kıran kırana
mücadelede vardığım sonuç bile değişti.
ÖZÜR DİLİYORUM
Ölüm tehditleri arasında, korumalarla geçen son yıllarımda ailemi,
çocuklarımı ve kendimi ihmal ettim. Sonunda hücremde anladım ki; Bu
ülkenin en büyük sorunu askeri vesayet değilmiş.
Biz değerlerimizi, dinimizi, ahlakımızı yitirmişiz. Bu büyük sorun
karşısında askeri vesayetin, statükonun ne önemi var?
Askeri vesayetle, statükoyla canım pahasına mücadele ederken, asıl
sorunu göremediğim için; ‘demokrasiyi, hukuku, adaleti,
getirecekler’ diye destek verdiğim insanların gerçek yüzünü fark
edemediğim için tüm kamuoyundan özür dilerim.
NE DENİLİYORDU
Ne diyorlardı seminer adı altında darbe toplantısı yapanlar;
‘İstanbul’un üzerine çöküyoruz. Sonra Türkiye’nin. Belediye
Başkanlarını, kamu kurumunda çalışanları değiştirip,
tutuklayacağız. Acıma yok, tepeleme var. İdris Güllüce’yi ben
tutuklayacağım. Liderleri özel operasyonla aynı gece toplayacağız.
(Perdede Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafı…) Rejim
aleyhtarı dernek, gazeteler, yurtlar, kuruluşların listesi dosyada
ve perdede. Çetin Doğan komutanım bunlar kapatılacak. Alışveriş
merkezlerine el koyacağız. Yönetime el koyduktan sonra kesintisiz
hizmet için listeler hazır komutanım. Belediye Başkanları asker
olacak. Belediyeye asker atayacağız. Tüm kilit görevlere asker
atayacağız. Yetmediği yerde emekli askerleri atayacağız. 250 bin
kişiyi NETAŞ, Burhan Felek, Şükrü Saraçoğlu statlarında toplayıp,
sorgulayacağız. Bilahare Ümraniye Cezaevine götüreceğiz.
Tutuklayacağız. Cezaevleri yetmezse kışlaları da cezaevine
dönüştüreceğiz. Çok zamanımız kalmadı. Hükümetin icraatlarının
demokrasiyle engellenmesi mümkün değil. Tutuklanacak, gözaltına
alınacak kişilerin listesi el konulacak kurumların listesi, hazır
ve dosyada komutanım. Eksikleri tamamlayıp, güncelliyoruz. Harekat
günü tüm listeler hazır olacak…’
Konuşmalar böyle uzayıp gidiyordu. Tıpkı hırsızlar gibi bazıları
şunu söylüyor; ‘Ses kayıtları doğru, belgeler sahte.’ Balyoz
hakkında en çok yazan Sedat Ergin bile ses kayıtlarının gerçek
olduğunu açıkça söylüyor. Ses kayıtları gerçekse, o kayıtta
komutanın bahsettiği listeler nerede?
Savcılıktaki listeler sahteyse askerlerin bahsettiği gerçek
listeler nerede?
Hırsızdan hayırsever çıkaran hırsızlar gibi, statükocular da tüm bu
belge, bilgi, kayıtlara rağmen darbecilerden kahraman çıkarmaya
çalışıyor.
ÖZ ELEŞTİRİ YAPIYORUM
Bu ülke toptan bir özeleştiri yapmak zorunda… Kendi adıma 51 gündür
tek başıma kaldığım hücremde özeleştiri yapıyorum. Kullandığım sert
dil başta olmak üzere, dün anlayamadığım, empati kuramadığım
kişilerle ve toplum kesimleriyle empati kuruyorum.
Bu özeleştiri ışığında, dün olduğu gibi yarın da haksızlık
karşısında dimdik duracağım…
Bu satırlarımı ‘zindandan kamuoyuna’ 51 günlük bir içe yolculuk
olarak kabul edin. Tüm kamuoyuna saygılarımla.”