14 Tem 2014 18:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:27
Mehmet Baransu'dan gizemli buluşma! Başbakan'a yakın isimle neler konuştu?
Taraf yazarı Mehmet Baransu, 17 Aralık sonrası internete sızan ses kayıtlarında da ismi gündeme gelen Başbakan'ın yakını ile kuytu bir köşede buluştu.
Taraf yazarı Mehmet Baransu Başbakan'ın yakını ile gerçekleştirdikleri görüşmeyi "Bir 'eski dost!" başlıklı köşe yazısında şöyle anlattı:
Gözlerden ırak kuytu bir köşede “eski” bir dostla buluşuyoruz. Buluşmaya biraz tedirgin geliyor. Ben ise her zamanki gibi “sakıncalı piyade” olmanın rahatlığıyla çevremi süzüyorum. “Eski” dostun alışmaya çalıştığı bu yeni durum, benim rutinim. Meslek hayatımın neredeyse tamamı, birileri tarafından gözetlendi. Yani bu gibi “gizli” buluşmalara alışığım.
“Eski” dostla uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığımız var. Kendisiyle siyasi anlamda yol ayrımına gireli bir hayli zaman oldu. O, “gücü” ve “menfaat birlikteliğini” seçti. Ben ise güçsüzü ve “hakkı”savunmayı tercih ettim.
Yol ayrımı “dostluğumuza” kısmen gölge düşürse de “eski günlerin” hatırına biraraya geliriz. “Yandaş, paralel” atışmaları arasında, memleket üzerine konuşuruz. Kimi zaman o, anlattıklarımı dikkatli gözlerle dinleyip notlar alır, kimi zaman da ben.
“Eski” dost, “Beyefendi” olarak hitap ettiği Başbakan’a yakın bir isim. 17 Aralık sonrası internete sızan ses kayıtlarında da ismi gündeme geldi. Kayıtlarla ilgili sorduğum sorulara hep “montaj, dublaj” karşılığını verdi. Efgan Ala ve kendi otantik sesini taklit edecek kişinin henüz dünyaya gelmediğini unutarak.
17 Aralık sonrası ortaya çıkan ses kayıtlarından anladığım, dostumun da “sıfırlama” işine bizzat katılmış ya da yardım etmiş olduğu.
Bu kadar detayı neden verdiğime gelince; yazacaklarımı “eski” dostun “yeni” konumunu dikkate alarak değerlendirmeniz.
Son “gizli” buluşmamızda, AK Parti, hükümet, Cemaat’e yapılacak operasyonların yanı sıra cumhurbaşkanlığı sürecini de konuştuk.
İlk sorusu bir gazeteci gözüyle ne düşündüğüm, ne gördüğümle ilgiliydi. “Benim ne düşündüğümden ziyade Ankara’da neler olup bittiği daha önemli” dediğimde, başladı anlatmaya.
Anlattıklarına bakılırsa, partide işler hiç de iç açıcı değil. Başbakan sonrası tedirginliği, Başbakanlık ve genel merkez kadrolarını “esir almış” durumda. Onlara göre Erdoğan seçimi kesin kazanıp Çankaya’ya çıkacak. Başbakan’ın yerine bırakacağı isim ise partinin kaderini tayin edecek.
AK Parti ve Başbakan her ne kadar “biz dava partisiyiz, bizde koltuk önemli değil” dese de parti içinde durum pek de öyle değil gibi.
Başbakan’ın gönlünden emanetçi bir isim geçiyormuş. Emanetçi adaylar arasında ise dört isim var. Ahmet Davutoğlu, Hakan Fidan, Mehmet Ali Şahin ve Binali Yıldırım. Yıldırım ve Davutoğlu ön plana çıkan isimlermiş.
Eski dost “ancak” diyerek çok daha önemli bir bilgi veriyor; “Bu isimlerle parti sıkıntı yaşayabilir. Bölünme endişesi de var. Bu açıdan şu sıralar öne çıkan en önemli kişi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.” Gül’ün İstanbul’a gitmekten vazgeçebilirim açıklamasını da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Gül’ün partinin başına geçmesi ise ikinci bir gerilim nedeni. Başbakan’a yakın isimler ve Başbakanlık kadroları Gül ismine soğuk. Bu, kendilerinin tasfiyesi anlamıma geliyor. Köşkle, geçmişteki husumetleri bir hayli fazla.
Toparlayıcı isim olarak Gül’ün adı gündeme gelse de bir başka sıkıntı da Gül’ün yetkilerini Başbakan’la paylaşmak istemeyeceği. Gül, geçmişte yaşadığı bazı acı olayları asla unutmuş değil. Gül’ü tanıyanlar bu yönünü bilir.
Başbakan’ı yönlendiren kadrolar, tüm bu seçenekleri masaya yatırıp, çıkış yolu da arıyorlar. Erdoğan’ın yüksek oyla Çankaya’ya çıkması önemli. Bu aynı zamanda Başkanlık sisteminin de önünü açacak. Bu seçim Anayasa değişikliği testi olacak. Yüksek oy, Anayasa referandumu, sistem değişikliği demek. Gül faktörü de devre dışı bırakıldıktan sonra, kadrolar kalınan yerden yola devam edecek.
“Eski” dost konuyla ilgili başka ayrıntılar da paylaştı. Anadolu Adliyesi Başsavcı Vekili’nin aldığı emirler sonrası hakkımdaki planlarından da bahsetti. Bir ara onları da sizlerle paylaşırım.
“Eski” dostun anlattıklarına bakılırsa, Çankaya yokuşu dik ve yamaçlı.
Gözlerden ırak kuytu bir köşede “eski” bir dostla buluşuyoruz. Buluşmaya biraz tedirgin geliyor. Ben ise her zamanki gibi “sakıncalı piyade” olmanın rahatlığıyla çevremi süzüyorum. “Eski” dostun alışmaya çalıştığı bu yeni durum, benim rutinim. Meslek hayatımın neredeyse tamamı, birileri tarafından gözetlendi. Yani bu gibi “gizli” buluşmalara alışığım.
“Eski” dostla uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığımız var. Kendisiyle siyasi anlamda yol ayrımına gireli bir hayli zaman oldu. O, “gücü” ve “menfaat birlikteliğini” seçti. Ben ise güçsüzü ve “hakkı”savunmayı tercih ettim.
Yol ayrımı “dostluğumuza” kısmen gölge düşürse de “eski günlerin” hatırına biraraya geliriz. “Yandaş, paralel” atışmaları arasında, memleket üzerine konuşuruz. Kimi zaman o, anlattıklarımı dikkatli gözlerle dinleyip notlar alır, kimi zaman da ben.
“Eski” dost, “Beyefendi” olarak hitap ettiği Başbakan’a yakın bir isim. 17 Aralık sonrası internete sızan ses kayıtlarında da ismi gündeme geldi. Kayıtlarla ilgili sorduğum sorulara hep “montaj, dublaj” karşılığını verdi. Efgan Ala ve kendi otantik sesini taklit edecek kişinin henüz dünyaya gelmediğini unutarak.
17 Aralık sonrası ortaya çıkan ses kayıtlarından anladığım, dostumun da “sıfırlama” işine bizzat katılmış ya da yardım etmiş olduğu.
Bu kadar detayı neden verdiğime gelince; yazacaklarımı “eski” dostun “yeni” konumunu dikkate alarak değerlendirmeniz.
Son “gizli” buluşmamızda, AK Parti, hükümet, Cemaat’e yapılacak operasyonların yanı sıra cumhurbaşkanlığı sürecini de konuştuk.
İlk sorusu bir gazeteci gözüyle ne düşündüğüm, ne gördüğümle ilgiliydi. “Benim ne düşündüğümden ziyade Ankara’da neler olup bittiği daha önemli” dediğimde, başladı anlatmaya.
Anlattıklarına bakılırsa, partide işler hiç de iç açıcı değil. Başbakan sonrası tedirginliği, Başbakanlık ve genel merkez kadrolarını “esir almış” durumda. Onlara göre Erdoğan seçimi kesin kazanıp Çankaya’ya çıkacak. Başbakan’ın yerine bırakacağı isim ise partinin kaderini tayin edecek.
AK Parti ve Başbakan her ne kadar “biz dava partisiyiz, bizde koltuk önemli değil” dese de parti içinde durum pek de öyle değil gibi.
Başbakan’ın gönlünden emanetçi bir isim geçiyormuş. Emanetçi adaylar arasında ise dört isim var. Ahmet Davutoğlu, Hakan Fidan, Mehmet Ali Şahin ve Binali Yıldırım. Yıldırım ve Davutoğlu ön plana çıkan isimlermiş.
Eski dost “ancak” diyerek çok daha önemli bir bilgi veriyor; “Bu isimlerle parti sıkıntı yaşayabilir. Bölünme endişesi de var. Bu açıdan şu sıralar öne çıkan en önemli kişi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.” Gül’ün İstanbul’a gitmekten vazgeçebilirim açıklamasını da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Gül’ün partinin başına geçmesi ise ikinci bir gerilim nedeni. Başbakan’a yakın isimler ve Başbakanlık kadroları Gül ismine soğuk. Bu, kendilerinin tasfiyesi anlamıma geliyor. Köşkle, geçmişteki husumetleri bir hayli fazla.
Toparlayıcı isim olarak Gül’ün adı gündeme gelse de bir başka sıkıntı da Gül’ün yetkilerini Başbakan’la paylaşmak istemeyeceği. Gül, geçmişte yaşadığı bazı acı olayları asla unutmuş değil. Gül’ü tanıyanlar bu yönünü bilir.
Başbakan’ı yönlendiren kadrolar, tüm bu seçenekleri masaya yatırıp, çıkış yolu da arıyorlar. Erdoğan’ın yüksek oyla Çankaya’ya çıkması önemli. Bu aynı zamanda Başkanlık sisteminin de önünü açacak. Bu seçim Anayasa değişikliği testi olacak. Yüksek oy, Anayasa referandumu, sistem değişikliği demek. Gül faktörü de devre dışı bırakıldıktan sonra, kadrolar kalınan yerden yola devam edecek.
“Eski” dost konuyla ilgili başka ayrıntılar da paylaştı. Anadolu Adliyesi Başsavcı Vekili’nin aldığı emirler sonrası hakkımdaki planlarından da bahsetti. Bir ara onları da sizlerle paylaşırım.
“Eski” dostun anlattıklarına bakılırsa, Çankaya yokuşu dik ve yamaçlı.