21 Eki 2013 10:33
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:42
MEHMET BARANSU İSYAN ETTİ! ''BU YÜKÜ KALDIRAMIYORUM, ARTIK CANIMI AL''
Hükümet cemaat gerilimi Taraf yazarı Mehmet Baransu'ya 'yeter' dedirtti.
Mehmet Baransu bugünkü yazısında MİT’in kendisine yaptıklarını
anlatırken ’Ellerimi semaya kaldırıp, Rabbime hep dua ettim. “Bu
yükü kaldıramıyorum, artık canımı al” dediğim günlerin sayısını
unuttum.’ dedi ve ’alnı secde görenler; Mahşer günü öte tarafta
sizi bekliyor olacağım. CIA’inizi, MOSSAD’ınızı yanınıza almayı
unutmayın. Kafanızı kaldırabilirseniz, gözlerinizin içine
bakacağım.’ diye bitirdi.
İşte Baransu’nun o yazısı:
"Amerika ve İsrail’de iki ayrı gazete, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef aldı. “Bir gece ansızın arabana gelebiliriz” pervasızlığı ve küstahsızlığıyla Fidan tehdit edildi.
İşte bu yazıların ardından bayram, kurban demeden, hükümet çevreleri ve AK Partililer tarafından hedefe konup, iftiralara maruz kaldım. Bir anda CIA, MOSSAD ajanı ilan edildim.
Bugüne kadar hakkımda binlerce iftira atıldı. Hiçbirine cevap vermedim. Ellerimi semaya kaldırıp, Rabbime hep dua ettim. “Bu yükü kaldıramıyorum, artık canımı al” dediğinim günlerin sayısını unuttum.
İlk kez atılan iftiralara cevap vermek zorunda kaldım. Nedeni; alnı secde gören, Allah’a inandığını söyleyen kişilerin, Hakan Fidan olayından sonra pervasızca ağızlarından çıkardıkları, kaleme aldıklarıydı.
MİT ve Hakan Fidan eleştirilerim, Uludere’yle başladı. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın PKK’lı deyip, Genelkurmay jetlerinin üzerlerine bomba yağdırdığı 34 sivil köylünün öldürülmesiyle ilk eleştirilerimi sıraladım.
Tepelerine bomba yağdırılan köylülerin hesabını sormaktı amacım. Sorumluların hesap vermesiydi.
Hep sorular sordum. Olayın peşini bırakmadım. Bir değil, beş ayrı istihbarat belgesinin MİT’ten gittiğini belgeledim. Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir Cuma namazı çıkışı hakkımda açıklama yaptı. Cambaz, böcek tartışmasıyla sorumluları saklamaya çalıştı.
Kendi vatandaşının üzerine bomba yağdıranlar, bir anda hedef tahtasına koydu beni.
Önce telefonlarım yasadışı bir şekilde dinlendi. Tıpkı Jandarma’nın yaptığı gibi PKK’lı, ajan gösterilip, MİT tarafından yasadışı bir şekilde sahte isimle dinlendim.
Ardından Hakan Fidan’a, bağlı bulunduğu kurumdan emir geldi. Takip edilmeye başlandım. MİT, 24 saat esasına göre peşime elemanlarını taktı. İzlenmeye alındım.
Bu yasadışı takibin yakalanması çok uzun sürmedi. MİT elemanlarını nasıl yakalattığımı bu köşeyi takip edenler bilirler. Ayrıntıya girip, koca kurumu bir kez daha rezil etmenin âlemi yok.
Şahsıma yapılan tüm bu operasyonlara rağmen, Uludere’nin peşini bırakmadım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yasadışı dinleme ve izleme yapanların yargılanmasına izin vermemesine rağmen, yargılamayı mahşer gününe bıraktım.
Herkes susarken, konuştum. 34 sivilin hesabını sordum.
Ben sorular sordukça, MİT’in istihbarat belgelerini açıkladıkça, Başbakanlık ve hükümet yetkilileri “Savcılık soruşturmasını, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu’nu bekleyelim” dediler.
Amaç vakit kazanıp, olayı zamana yayarak MİT’in sorumluluğunu gizlemekti. “Bu soruşturmalardan bir sonuç çıkmaz, olay kapatılacak” dedikçe, birilerinin kimyaları bozuldu.
Önce Genelkurmay Başkanlığı, istihbaratın hangi kurumdan gittiğini savcılıktan gizledi. Savcılık dosyayı kapattı. Ardından Meclis araştırma raporu geldi. Komisyona gelen bir yetkili, gizli belge diyerek, elindeki belgeleri veremeyeceğini, sadece komisyona okuyacağını söyledi. Amaç, belgelerin rapora girmesini engellemekti. O raporu okurken, milletvekillerinden biri söz alıp, “Gizli dediğiniz bu bilgileri gazeteci Mehmet Baransu köşesinde aylardır yazıyor” dedi.
Yetkili sustu, komisyon sustu, bir ülke sustu. Ve AK Partililerin çoğunluğunu oluşturduğu araştırma komisyonu olayı kapatıp, istihbarat raporlarını milletten gizledi.
Yılmadım... Bu gerçekleri de kamuoyuyla paylaştım.
Ardından MİT’in yasadışı bir şekilde beşikten mezara vatandaşları fişlediğinin belgelerini yazdım.
Bununla da kalmadı...
MHP ve CHP’li vekillerin, işadamlarının MİT tarafından fişlenip, Başbakanlığa bildirilerek kamu ihalelerine alınmadıklarını yazdım. Belgeler gerçektir diyen MİT, hakkımda devletin gizli belgelerini açıkladığım gerekçesiyle 10 yıl hapsimi istedi.
Yine yılmadım.
Bu kez MİT’in Ankara Adliyesi’nde yargılandıkları bir davada hâkimi tehdit etmek için yasadışı arama yaptığını hatırlattım. Dosyanın bu tehditle nasıl kapatıldığını Taraf’ta kamuoyuyla paylaştık.
MİT’in kendisine sığınan bir vatandaşı Esad’a 100 bin dolar karşılığında nasıl sattığını, yargılanması gereken MİT elemanlarının Hakan Fidan ve Başbakan Erdoğan tarafından nasıl yargıdan kaçırılıp, yargılanmalarına izin verilmediğini yazdım. Ve bu köşeye sığmayacak onlarca hukuksuz eylemi yazmaktan çekinmedim.
Şimdi birileri, MOSSAD, CIA ajanı diyerek beni yıldıracaklarını düşünüyorsa onlara sadece gülerim.
Yazmaya devam edeceğim.
Siz birilerini kahraman yapmaya devam edin. Abdullah Öcalan’dan dindar bir kahraman yapmak için Sabah ve Star gazetelerinde nasıl çırpındığınız arşivlerde.
Siz birilerini “sahte kahraman” yapmaya devam edin. Ben en iyi bildiğim işi yapacağım. Hukuksuz işlere bulaşanları bu köşeden deşifre edeceğim. Bu ülke bir gün beşikten mezara fişlemelerin nasıl MİT içinden birileri tarafından, MOSSAD’a verildiğini de öğrenecek.
Ve alnı secde görenler; Mahşer günü öte tarafta sizi bekliyor olacağım. CIA’inizi, MOSSAD’ınızı yanınıza almayı unutmayın. Kafanızı kaldırabilirseniz, gözlerinizin içine bakacağım."
Taraf
İşte Baransu’nun o yazısı:
"Amerika ve İsrail’de iki ayrı gazete, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef aldı. “Bir gece ansızın arabana gelebiliriz” pervasızlığı ve küstahsızlığıyla Fidan tehdit edildi.
İşte bu yazıların ardından bayram, kurban demeden, hükümet çevreleri ve AK Partililer tarafından hedefe konup, iftiralara maruz kaldım. Bir anda CIA, MOSSAD ajanı ilan edildim.
Bugüne kadar hakkımda binlerce iftira atıldı. Hiçbirine cevap vermedim. Ellerimi semaya kaldırıp, Rabbime hep dua ettim. “Bu yükü kaldıramıyorum, artık canımı al” dediğinim günlerin sayısını unuttum.
İlk kez atılan iftiralara cevap vermek zorunda kaldım. Nedeni; alnı secde gören, Allah’a inandığını söyleyen kişilerin, Hakan Fidan olayından sonra pervasızca ağızlarından çıkardıkları, kaleme aldıklarıydı.
MİT ve Hakan Fidan eleştirilerim, Uludere’yle başladı. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın PKK’lı deyip, Genelkurmay jetlerinin üzerlerine bomba yağdırdığı 34 sivil köylünün öldürülmesiyle ilk eleştirilerimi sıraladım.
Tepelerine bomba yağdırılan köylülerin hesabını sormaktı amacım. Sorumluların hesap vermesiydi.
Hep sorular sordum. Olayın peşini bırakmadım. Bir değil, beş ayrı istihbarat belgesinin MİT’ten gittiğini belgeledim. Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir Cuma namazı çıkışı hakkımda açıklama yaptı. Cambaz, böcek tartışmasıyla sorumluları saklamaya çalıştı.
Kendi vatandaşının üzerine bomba yağdıranlar, bir anda hedef tahtasına koydu beni.
Önce telefonlarım yasadışı bir şekilde dinlendi. Tıpkı Jandarma’nın yaptığı gibi PKK’lı, ajan gösterilip, MİT tarafından yasadışı bir şekilde sahte isimle dinlendim.
Ardından Hakan Fidan’a, bağlı bulunduğu kurumdan emir geldi. Takip edilmeye başlandım. MİT, 24 saat esasına göre peşime elemanlarını taktı. İzlenmeye alındım.
Bu yasadışı takibin yakalanması çok uzun sürmedi. MİT elemanlarını nasıl yakalattığımı bu köşeyi takip edenler bilirler. Ayrıntıya girip, koca kurumu bir kez daha rezil etmenin âlemi yok.
Şahsıma yapılan tüm bu operasyonlara rağmen, Uludere’nin peşini bırakmadım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yasadışı dinleme ve izleme yapanların yargılanmasına izin vermemesine rağmen, yargılamayı mahşer gününe bıraktım.
Herkes susarken, konuştum. 34 sivilin hesabını sordum.
Ben sorular sordukça, MİT’in istihbarat belgelerini açıkladıkça, Başbakanlık ve hükümet yetkilileri “Savcılık soruşturmasını, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu’nu bekleyelim” dediler.
Amaç vakit kazanıp, olayı zamana yayarak MİT’in sorumluluğunu gizlemekti. “Bu soruşturmalardan bir sonuç çıkmaz, olay kapatılacak” dedikçe, birilerinin kimyaları bozuldu.
Önce Genelkurmay Başkanlığı, istihbaratın hangi kurumdan gittiğini savcılıktan gizledi. Savcılık dosyayı kapattı. Ardından Meclis araştırma raporu geldi. Komisyona gelen bir yetkili, gizli belge diyerek, elindeki belgeleri veremeyeceğini, sadece komisyona okuyacağını söyledi. Amaç, belgelerin rapora girmesini engellemekti. O raporu okurken, milletvekillerinden biri söz alıp, “Gizli dediğiniz bu bilgileri gazeteci Mehmet Baransu köşesinde aylardır yazıyor” dedi.
Yetkili sustu, komisyon sustu, bir ülke sustu. Ve AK Partililerin çoğunluğunu oluşturduğu araştırma komisyonu olayı kapatıp, istihbarat raporlarını milletten gizledi.
Yılmadım... Bu gerçekleri de kamuoyuyla paylaştım.
Ardından MİT’in yasadışı bir şekilde beşikten mezara vatandaşları fişlediğinin belgelerini yazdım.
Bununla da kalmadı...
MHP ve CHP’li vekillerin, işadamlarının MİT tarafından fişlenip, Başbakanlığa bildirilerek kamu ihalelerine alınmadıklarını yazdım. Belgeler gerçektir diyen MİT, hakkımda devletin gizli belgelerini açıkladığım gerekçesiyle 10 yıl hapsimi istedi.
Yine yılmadım.
Bu kez MİT’in Ankara Adliyesi’nde yargılandıkları bir davada hâkimi tehdit etmek için yasadışı arama yaptığını hatırlattım. Dosyanın bu tehditle nasıl kapatıldığını Taraf’ta kamuoyuyla paylaştık.
MİT’in kendisine sığınan bir vatandaşı Esad’a 100 bin dolar karşılığında nasıl sattığını, yargılanması gereken MİT elemanlarının Hakan Fidan ve Başbakan Erdoğan tarafından nasıl yargıdan kaçırılıp, yargılanmalarına izin verilmediğini yazdım. Ve bu köşeye sığmayacak onlarca hukuksuz eylemi yazmaktan çekinmedim.
Şimdi birileri, MOSSAD, CIA ajanı diyerek beni yıldıracaklarını düşünüyorsa onlara sadece gülerim.
Yazmaya devam edeceğim.
Siz birilerini kahraman yapmaya devam edin. Abdullah Öcalan’dan dindar bir kahraman yapmak için Sabah ve Star gazetelerinde nasıl çırpındığınız arşivlerde.
Siz birilerini “sahte kahraman” yapmaya devam edin. Ben en iyi bildiğim işi yapacağım. Hukuksuz işlere bulaşanları bu köşeden deşifre edeceğim. Bu ülke bir gün beşikten mezara fişlemelerin nasıl MİT içinden birileri tarafından, MOSSAD’a verildiğini de öğrenecek.
Ve alnı secde görenler; Mahşer günü öte tarafta sizi bekliyor olacağım. CIA’inizi, MOSSAD’ınızı yanınıza almayı unutmayın. Kafanızı kaldırabilirseniz, gözlerinizin içine bakacağım."
Taraf