11 Eki 2010 08:04
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:42
MEHMET ALİ BİRAND VE OĞLUNUN ŞİRKETİ BU KRİZİ YÖNETEMEDİ!
Akşam yazarı Oray Eğin, Antalya skandalının arkasında Birand ve oğlunun şirketinin hatası olduğunu iddia etti.
Antalya krizinin perde arkası
- Emir Kusturica’nın Antalya’ya gelişini -nedense son dakikada- bir krize dönüştüren yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun motivasyonuna bakmak gerek: Ödül alamayacağını anlayınca Festival’den çekildi, çekilirken de bahanesi Emir Kusturica oldu. Bilindiği gibi Kaplanoğlu’nun ’Bal’ filmi Adana Altın Koza Film Festivali’nde büyük ödülü kazanmıştı. Altın Portakal’da da yönetmelik gereği ulusal bir başka yarışmada yarışan bir filmin Antalya’da yarışma hakkı bulunamıyor. Dahası, bugün Kusturica’yla aynı festivalde filminin yarışma dışı dahi gösterilmesini kabul etmeyen Kaplanoğlu 2007’de benzer bir durumda sessiz kalmıştı: İkisinin de filmleri Cannes Film Festivali’nde gösterilmişti o sene hiç itiraz etmemişti.
- Altın Portakal’da çıkan krizi bir ’CHP düşmanlığından’ bağımsız yorumlamak ne yazık ki mümkün değil. Bilindiği gibi Antalya Belediyesi’nin CHP’ye geçmesi hem hükümette hem de hükümet güdümündeki medyada ciddi bir hüsran yaratmıştı. Altın Portakal adeta ’rövanş’ fırsatı olarak seçildi ve sırf Antalya Belediyesi’ni cezalandırmak için Kusturica kurban edildi. Yerel seçimlerden beri medya her fırsatta Antalya Belediyesi’ne düşmanlık yapmak, küçük düşürmek için zaten fırsat kolluyor. Bu yüzden de Bursa’ya Kusturica’nın gelişine ses çıkarılmazken, söz konusu Antalya olduğu için ciddi bir kriz yaratılıyor.
- Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Kusturica’ya yönelik açıklamaları gerçek bir skandaldır. Belli ki onun sineması hakkında pek fikir sahibi değil. Koskoca Kültür Bakanı sinemasını, ideolojisini ve duruşunu yeteri kadar bilmediği, hakkında yeteri kadar bilgilendirilmediği bir sanatçı hakkında böylesi yüzeysel sözler söyler, anlamak hakikaten mümkün değil.
- Emir Kusturica hala sosyalist köklerini koruyan, sosyalizme inanan ve anti-emperyalist çıkışlarıyla kendinden söz ettiren bir yönetmen. ’Underground’ filminde bir ütopyayı anlatır: Yugoslavya’nın bir arada kalmasına dair özlemini... Nitekim, bugün onu ’Sırp kasabı’ olarak göstermeye çalışanlar bu filmi bile izleseler ne demek istediğini çok iyi anlarlar... Kusturica, Yugoslavya’nın Amerika’nın Balkanlar’ı yeniden tasarlama politikası sonucu bölündüğüne inanıyor ve ilk günden beri buna karşı çıkıyor. Yarı Boşnak, yarı Sırp kökenlere sahip ve bugün Sırbistan vatandaşlığını seçen Kusturica’nın entelektüel bir zeminden yaptığı çıkışlar ve söz aldığı yer ucuz milliyetçi propagandaların ve şark kurnazlığının gölgesinde kayboluyor. Tam da Ortadoğu’nun yeniden tasarlanması sürecinde Türkiye’nin ’bölünmesi’ açık açık konuşulurken Emir Kusturica’ya bu tepkilerin aksine bilakis sahip çıkılması gerekiyor.
- Bütün bu krizin sonunda da ciddi bir ’iletişim skandalı’ ortaya çıkıyor: Antalya Belediye’sine bağlı AKSAV’ın tanıtım ve halkla ilişkiler işlerini yapan Mehmet Ali Birand ve oğlunun şirketi Bir İletişim bu krizi yönetemedi. Kimse kusura bakmasın ama el attıkları her Altın Portakal organizasyonu bir skandalla tartışılıyor. Daha evvel de organizatörlerle şirket yetkilileri arasında bir tokat skandalı yaşanmıştı. Şimdi de abartılan, yönetilemeyen, kontrol altına alınamayan bir Kusturica krizi... Ve zor duruma düşürülen bir belediye, belediye başkanı. Halkla İlişkiler derslerinde ’kriz nasıl yönetilmez’ konusunda ders bile olabilir bu durum. Belediye resmen parasıyla rezil oldu! Tanıtım şirketi kendi müşterisini koruyacağına onu hedefe oturttu ve bu organizasyonu resmen yüzlerine gözlerine bulaştırdı. Birand’ın tek başarısı: Barışçıl mesajları vermesi gereken, sanatın kutsandığı, coşkuyla karşılanacak bir film festivalinden uluslararası kriz çıkarması oldu.
Oray Eğin/Akşam
- Emir Kusturica’nın Antalya’ya gelişini -nedense son dakikada- bir krize dönüştüren yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun motivasyonuna bakmak gerek: Ödül alamayacağını anlayınca Festival’den çekildi, çekilirken de bahanesi Emir Kusturica oldu. Bilindiği gibi Kaplanoğlu’nun ’Bal’ filmi Adana Altın Koza Film Festivali’nde büyük ödülü kazanmıştı. Altın Portakal’da da yönetmelik gereği ulusal bir başka yarışmada yarışan bir filmin Antalya’da yarışma hakkı bulunamıyor. Dahası, bugün Kusturica’yla aynı festivalde filminin yarışma dışı dahi gösterilmesini kabul etmeyen Kaplanoğlu 2007’de benzer bir durumda sessiz kalmıştı: İkisinin de filmleri Cannes Film Festivali’nde gösterilmişti o sene hiç itiraz etmemişti.
- Altın Portakal’da çıkan krizi bir ’CHP düşmanlığından’ bağımsız yorumlamak ne yazık ki mümkün değil. Bilindiği gibi Antalya Belediyesi’nin CHP’ye geçmesi hem hükümette hem de hükümet güdümündeki medyada ciddi bir hüsran yaratmıştı. Altın Portakal adeta ’rövanş’ fırsatı olarak seçildi ve sırf Antalya Belediyesi’ni cezalandırmak için Kusturica kurban edildi. Yerel seçimlerden beri medya her fırsatta Antalya Belediyesi’ne düşmanlık yapmak, küçük düşürmek için zaten fırsat kolluyor. Bu yüzden de Bursa’ya Kusturica’nın gelişine ses çıkarılmazken, söz konusu Antalya olduğu için ciddi bir kriz yaratılıyor.
- Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Kusturica’ya yönelik açıklamaları gerçek bir skandaldır. Belli ki onun sineması hakkında pek fikir sahibi değil. Koskoca Kültür Bakanı sinemasını, ideolojisini ve duruşunu yeteri kadar bilmediği, hakkında yeteri kadar bilgilendirilmediği bir sanatçı hakkında böylesi yüzeysel sözler söyler, anlamak hakikaten mümkün değil.
- Emir Kusturica hala sosyalist köklerini koruyan, sosyalizme inanan ve anti-emperyalist çıkışlarıyla kendinden söz ettiren bir yönetmen. ’Underground’ filminde bir ütopyayı anlatır: Yugoslavya’nın bir arada kalmasına dair özlemini... Nitekim, bugün onu ’Sırp kasabı’ olarak göstermeye çalışanlar bu filmi bile izleseler ne demek istediğini çok iyi anlarlar... Kusturica, Yugoslavya’nın Amerika’nın Balkanlar’ı yeniden tasarlama politikası sonucu bölündüğüne inanıyor ve ilk günden beri buna karşı çıkıyor. Yarı Boşnak, yarı Sırp kökenlere sahip ve bugün Sırbistan vatandaşlığını seçen Kusturica’nın entelektüel bir zeminden yaptığı çıkışlar ve söz aldığı yer ucuz milliyetçi propagandaların ve şark kurnazlığının gölgesinde kayboluyor. Tam da Ortadoğu’nun yeniden tasarlanması sürecinde Türkiye’nin ’bölünmesi’ açık açık konuşulurken Emir Kusturica’ya bu tepkilerin aksine bilakis sahip çıkılması gerekiyor.
- Bütün bu krizin sonunda da ciddi bir ’iletişim skandalı’ ortaya çıkıyor: Antalya Belediye’sine bağlı AKSAV’ın tanıtım ve halkla ilişkiler işlerini yapan Mehmet Ali Birand ve oğlunun şirketi Bir İletişim bu krizi yönetemedi. Kimse kusura bakmasın ama el attıkları her Altın Portakal organizasyonu bir skandalla tartışılıyor. Daha evvel de organizatörlerle şirket yetkilileri arasında bir tokat skandalı yaşanmıştı. Şimdi de abartılan, yönetilemeyen, kontrol altına alınamayan bir Kusturica krizi... Ve zor duruma düşürülen bir belediye, belediye başkanı. Halkla İlişkiler derslerinde ’kriz nasıl yönetilmez’ konusunda ders bile olabilir bu durum. Belediye resmen parasıyla rezil oldu! Tanıtım şirketi kendi müşterisini koruyacağına onu hedefe oturttu ve bu organizasyonu resmen yüzlerine gözlerine bulaştırdı. Birand’ın tek başarısı: Barışçıl mesajları vermesi gereken, sanatın kutsandığı, coşkuyla karşılanacak bir film festivalinden uluslararası kriz çıkarması oldu.
Oray Eğin/Akşam