25 Eyl 2010 15:32
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:39
MEHMET ALİ BİRAND BAŞBAKAN'I HANGİ KONUDA UYARDI?
Mehmet Ali Birand, Başbakan'ı özlediğini açıkladı. Hangi konuda uyardı?
Bu tepkiler komplo değil, samimi kaygılardır
Başbakan’ı özlemişiz.
Dört günlük bir aradan sonra, çıktı ve hepimizin ağzının payını (!) verdi.
Tophane’deki saldırı nedeniyle yazılan yazılara ateş püskürdü. Tüm tepkileri, AK Parti’ye karşı bir komplo ve saldırı olarak niteledi.
Kusura bakmasın, ancak ben kendi açımdan, Tophane’de yaşananları komplo açısından ele almadım. Bütün bunların altında AKP’yi de görmedim. Fırsattan istifade, iktidar partisini vurma niyetim de yok.
Yine de, Tophane olayı beni korkuttu.
Korkumun nedeni, Ak Parti’ nin duyarlıklarını kullanmak isteyen kimi çıkar çevrelerinin, azınlıktaki kimi dinci çevrelerin, mahalle baskısını giderek yaygınlaştırmalarıdır.
Başbakan ne derse desin, bu tipler vardır ve iktidarın bazı çevrelerinden de cesaret alabilmektedirler. Bunun komplo ile ilgisi yok. Bu, toplumun bir bölümünün samimi kaygısıdır.
Sayın Başbakan, bu duyarlıkları da anlayabilmeli, anlamaya çalışmalıdır.
İşte bundan dolayı, keşke dünkü konuşmasında, bu konuda yayın yapan bizleri azarlarken, bu tiplere de daha sert şekilde uyarı yapabilseydi.
Ak Partililer inanmak istemiyorlar ancak en zayıf halkaları, etraflarındaki İslamcı çevredir. Bazılarına, dinci fanatikler adını da takabiliriz. Bu kesim küçük, ancak her attığı adımda iktidar partisine derin yara verdiriyor.
İşte bundan dolayı, geçen haftaki iki olay üst üste gelince, çok kimsenin tüyleri diken diken oldu.
Biri, Tophane’de içki içildiği gerekçesiyle basılan sanat galerileri, diğeri de Cemil İpekçi’ nin Mardin’deki defilesini iptal ettirebilmek için bir gurubun yaptıkları. Neresinden bakılırsa bakılsın, mahalle baskısının en tipik örnekleri.
Her iki olay da, AKP ile ilgisi yok ve bir kaç kişinin işgüzarlığından kaynaklanıyor, ancak burada önemli olan, iktidarın takınacağı tutumdur.
Valilerin açıklamaları önemli değil. Önemli olan, Devlet yetkililerinin gerekirse abartılı, hatta gösteriş dolu dahi olsa , tepki göstermeleridir.
Kültür Bakanı Günay’ın, sosyal demokratlık damarının kabardığı besbelli ortada. Çok doğru bir tutum sergiledi. Ben, İçişleri Bakanı başta olmak üzere, iktidarın daha sert bir refleks göstermesini beklerdim. Bunun yerine gazetecilerin paylandığını görenler, emin olun yarın aynı mahalle baskısını tekrarlayacaklardır.
Bu yaklaşımı gören dinciler, AKP ne kadar uzak durursa dursun, yine de iktidarın bu tip olayları ciddiye almadığı izlenimini edinir. Ülkenin laik kesiminin rahatsızlığı giderilemez. Daha ötesi, Batı Başkentlerinde ve Uluslararası kamuoyunda, AKP imajı daha da değişir.
Nasıl olsa, bu tip her olayda zılgıt işitmeye alıştık, artık yadırgamıyoruz. Ancak AKP’ye bu uyarıyı yapmalıyız.
Mehmet Ali Birand/Posta
Başbakan’ı özlemişiz.
Dört günlük bir aradan sonra, çıktı ve hepimizin ağzının payını (!) verdi.
Tophane’deki saldırı nedeniyle yazılan yazılara ateş püskürdü. Tüm tepkileri, AK Parti’ye karşı bir komplo ve saldırı olarak niteledi.
Kusura bakmasın, ancak ben kendi açımdan, Tophane’de yaşananları komplo açısından ele almadım. Bütün bunların altında AKP’yi de görmedim. Fırsattan istifade, iktidar partisini vurma niyetim de yok.
Yine de, Tophane olayı beni korkuttu.
Korkumun nedeni, Ak Parti’ nin duyarlıklarını kullanmak isteyen kimi çıkar çevrelerinin, azınlıktaki kimi dinci çevrelerin, mahalle baskısını giderek yaygınlaştırmalarıdır.
Başbakan ne derse desin, bu tipler vardır ve iktidarın bazı çevrelerinden de cesaret alabilmektedirler. Bunun komplo ile ilgisi yok. Bu, toplumun bir bölümünün samimi kaygısıdır.
Sayın Başbakan, bu duyarlıkları da anlayabilmeli, anlamaya çalışmalıdır.
İşte bundan dolayı, keşke dünkü konuşmasında, bu konuda yayın yapan bizleri azarlarken, bu tiplere de daha sert şekilde uyarı yapabilseydi.
Ak Partililer inanmak istemiyorlar ancak en zayıf halkaları, etraflarındaki İslamcı çevredir. Bazılarına, dinci fanatikler adını da takabiliriz. Bu kesim küçük, ancak her attığı adımda iktidar partisine derin yara verdiriyor.
İşte bundan dolayı, geçen haftaki iki olay üst üste gelince, çok kimsenin tüyleri diken diken oldu.
Biri, Tophane’de içki içildiği gerekçesiyle basılan sanat galerileri, diğeri de Cemil İpekçi’ nin Mardin’deki defilesini iptal ettirebilmek için bir gurubun yaptıkları. Neresinden bakılırsa bakılsın, mahalle baskısının en tipik örnekleri.
Her iki olay da, AKP ile ilgisi yok ve bir kaç kişinin işgüzarlığından kaynaklanıyor, ancak burada önemli olan, iktidarın takınacağı tutumdur.
Valilerin açıklamaları önemli değil. Önemli olan, Devlet yetkililerinin gerekirse abartılı, hatta gösteriş dolu dahi olsa , tepki göstermeleridir.
Kültür Bakanı Günay’ın, sosyal demokratlık damarının kabardığı besbelli ortada. Çok doğru bir tutum sergiledi. Ben, İçişleri Bakanı başta olmak üzere, iktidarın daha sert bir refleks göstermesini beklerdim. Bunun yerine gazetecilerin paylandığını görenler, emin olun yarın aynı mahalle baskısını tekrarlayacaklardır.
Bu yaklaşımı gören dinciler, AKP ne kadar uzak durursa dursun, yine de iktidarın bu tip olayları ciddiye almadığı izlenimini edinir. Ülkenin laik kesiminin rahatsızlığı giderilemez. Daha ötesi, Batı Başkentlerinde ve Uluslararası kamuoyunda, AKP imajı daha da değişir.
Nasıl olsa, bu tip her olayda zılgıt işitmeye alıştık, artık yadırgamıyoruz. Ancak AKP’ye bu uyarıyı yapmalıyız.
Mehmet Ali Birand/Posta