31 Ara 2007 11:55 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:52

"MEĞER BİZ AHMET HAKAN'LA DEĞİL DE MERAL TAMER'LE AYNI YILBAŞINI KUTLUYORMUŞUZ!..." FEHMİ KORU, YILBAŞI GECESİ NE YAPACAK?...

Fehmi Koru, Taha Kıvanç imzasıyla yılbaşı gecesini nasıl geçireceğini yazdı...

PTT, ya da pijama, terlik, televizyon

"Yılbaşı gecesini nerede, kiminle ve nasıl geçireceksiniz?" diye soranlara hep aynı cevabı veriyorum: "Ailemle, evde, PTT uygulamasıyla..."


'PTT' pijama, terlik ve televizyon sözcüklerinin kısaltılmış hali oluyor...


Daha önce hiç sorulmayan bu sorunun neden şimdilerde merak konusu olduğunu merak eden varsa açıklayayım: Ahmet Hakan Hürriyet'teki köşesinde 'süper muhafazakâr bir ailenin çocuğu' olarak yılbaşında neler yaptıklarını yazdı ve 'ultra seküler' dediği kesimden kendi çocukluk yılbaşılarını okurlarıyla paylaşmalarını istedi. Meral Tamer'in anılarını okudum, dün de Milliyet/Pazar'da Tuba Akyol'un notlarını...


'Süper muhafazakâr aileler', Ahmet Hakan'ın anlatımına göre, yılbaşı gecesine hiç olmamış muamelesi yaparlarmış. Okuyalım: "Biz ailecek yılbaşına acayip karşıydık... / Çam ağaçlarının haça benzemesine kafayı takardık... / Noel Baba'nın bir Hıristiyan azizi olmasını acayip önemserdik... / Hindi yenmesinin bir 'Şükran Günü' geleneği olduğunu söylerdik... / Bizim ailemiz, zaten 'Vur patlasın çal oynasın' tarzı bir eğlenceye her daim gıcık olurdu... / Yılbaşında işin içine bir de 'Frenk adetleri' girince gıcıklık, kökten karşıtlığa dönüşürdü.


"Biz o gece..." diye devam ediyor Hürriyet yazarı, "Saat tam on ikide 10'dan geriye doğru sayıp 'Bir' dendiğinde birbirimize sarılıp kutlama yapmazdık. Kimse kimseye hediye vermezdi. Kırmızı evimizden içeri girmezdi... / Ne hediyesi, ne sarılması... / Bizim aile o gece, 'Aman yılbaşı kutlamasına girer' falan diye... / Normal zamanlardan daha erken yatardı... / Bizim yılbaşı maceramız böyle bir şeydi..."


Milliyet'ten Meral Tamer'in yılbaşı anılarına da göz atalım: "Biz yılbaşıları mutlaka evde, apartman komşularımız ve anne tarafından yakın akrabalarımızla birlikte olurduk. Rahmetli anneciğim tavuk, iç pilav, zeytinyağlı yaprak dolması v.s. yapar, komşularımız meyveleri, akrabalarımız kuruyemişleri getirirlerdi.


Kalabalık olduğumuz için biz çocuklara ayrı masa kurulurdu. Ama yemek bittikten hemen sonra hep birlikte tombala oynardık. Annemin müthiş özeninin sonucu olarak bizim evde tombalada çıkan sayıları, bugünkü rengarenk bonbon şekerlerine benzeyen, tam sayıları kapatacak büyüklükteki yassı-yuvarlak plastiklerle kapatırdık. Kalabalık olunca renkli plastikler yetmeyeceği için beyaz kartonlar kesilirdi. / Tombala bittikten sonra isteyen fırdöndü oynardı."


Şimdi size şaşıracağınız bir itirafım olacak: Dönüp kendi çocukluğumun 'yılbaşı' gecelerine baktığımda, neredeyse bütünü bütününe Meral Tamer'in anlattıklarına benzer uygulamalar görüyorum.


Televizyon öncesi bir nesiliz biz. Aralık/Ocak buluşması gecesi çıtır çıtır yanan sobanın ısıttığı evimizde (bazen başka komşuların evinde) buluşur, çerezler ve radyoda çalan müzik eşliğinde tombala oynardık. Bütün keyfi iki kez "Çinko" ve sonunda da "Tombala" diye bağırmak olurdu bu oyunun... Üzerinde "Bir misli al", "Yarısını bırak" vey