Medyaya zehir zemberek 'Trump' sorusu: Bir “Kahin Maymun” kadar olamadınız mı kardeşim?..
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, ABD seçimleri öncesi medyada esen “Hillaryci” rüzgâr ve kanaatleri sert bir üslupla eleştirdi…
Efendim; sonradan söyleyeceğimi baştan söyleyeyim bari. Kimi meslektaşlarımız başlığa bakıp kızabilirler. Hakaret gibi gelebilir. Şeklen haklı olabilirler. Başlığı atarken bende çok düşündüm. Ama durumu ifade edecek daha iyi bir “kıyaslama” ya da daha ironik bir “benzetme” bulamadım doğrusu. Yoksa asıl amacım meslektaşlarıma hakaret etmek değil elbette. Gene de alınan olursa peşinen özür dilerim. Zaten ben bugün “Trump neden ve nasıl kazandı, sonuçları ne olur?” türünden ayrı bir analiz yazacaktım ki, kimsenin doğru düzgün bir “özeleştiri” dahi olsun vermediğini görünce dayanamadım bu yazıyı yazdım. Biraz “kızgınlık eseri” yani…
Ya da diyebilirler ki “Trump’un kazanacağını önceden söyledi ya burnu büyüdü herhalde” Umurumda değil. Bilsem kaç yazar, bilmesem kaç yazar? Başım göğe mi erdi? Madalya mı taktılar? Süper loto sonuçlarını bilmeyi tercih ederdim…
Ben sadece düşülen duruma ve “huy” edinilmiş kalıplara, kendini tekrar eden “zihniyetler” e kızıyorum. Habire batıdan pompa edilen kanaatlere nasıl bu kadar kolay kapılıyorsunuz? Hiç sorgulama gereği duymadan hazır kalıpları nasıl bu kadar kolay sünger gibi emiyorsunuz? Bazı şeylerden hiç şüpheye düşmeden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Aksi ihtimallere niçin hiç pay tanımıyorsunuz? Ortada bir manipülasyon olduğunu nasıl göremiyorsunuz? Bu soruları önce siz kendinize bir sorun önce…
Bu gene iyi. Hatırlayın; küresel medya merkezlerinden servis edilen, kaç yalana, kaç çarpıtılmış habere, yönlendirme fikirlere sayfalar, ekranlar açılmadı mı? Ajanslardan gelen palavra haberler virgülüne dokunmadan yayınlanmadı mı? Örneğin işgalin gerekçesi olan “Irak’ta kitle imha silahları var?” yalanına hiç itiraz edildi mi? “Eli kanlı diktatör Saddam”, “Saddam’ın Şakirası” başlıklarını ben mi attım? Libya’nın alçakça katledilen lideri Kaddafi için “Kaddafi’nin haremi”, “Tecavüzcü Kaddafi” yalanlarını ben mi uydurdum? (O esnada Hillary “Waw…” deyip ardından “Geldik, gördük, öldü” diyordu!) Suriye’de halen çevrilen dolapları bilmem saymaya gerek var mı? Buralara hep “onların gözünden” bakmadınız mı? Daha sayayım mı?..
MEDYADAKİ “KÜRESEL MEDYA MUHİPLERİ CEMİYETİ” İFLAS ETTİ!..
Neyse; ABD başkanlık seçimini Hillary Clinton’ın kaybetmesi ve Donald Tramp’ın kazanması tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir afallama yarattı. Dumur olmuş beyinlerini belli merkezlerden aldıkları “işaretler”e endeksleyen, manipüle edilmiş anketlerin sonuçlarına ve klişe kanaatlere ipotek edenler ne diyeceklerini şaşırmış durumdalar. CNN, NBC, ABC, New York Times, Washington Post; Financial Times, Wall Street lobisisinden, Hollywood borazancılarından, sosyal medya şabalaklarından esintilerle kendilerine “rota” çizenler, bozacının şahidi şıracı pozisyonundaki bilumum çevreler, burnunun ucunu görmekten aciz sallama yorumcular şapa oturdu. Hiç durup düşünmediler. “Bu kadar papağanlığın sonu ne olur?” demediler. Bir Allah’ın kulu çıkıp kafasını aksi yönde çalıştırmadı. Bu nasıl bir “güven” di ki sorma gitsin. Hepsi aynı tornadan çıkmış gibiydiler Maşallah!..
Mevcut “travma”yı nasıl atlatırlar bilemem. (Atlatırlar mı ya da böyle bir dertleri olur mu sahi?) Ama orada burada yazan, seçim öncesi TV ekranlarında arzı endam eden kelli felli isimler, koca koca etiketli analistler, burunlarından kıl aldırmayan stratejistler, hikmetinden sual olunmayan dış ilişkiler ve politika uzmanları, habire matematik konuşturan araştırma şirketleri başkanları, bilgiç edalarından geçilmeyen “Amerika görmüş”, afili İngilizce terimleri ağızlarından yayarak eksik etmeyen bay/bayan gazeteci meslektaşlarımız, vb öyle bir çuvalladılar ki şaştım kaldım. Hemen hepsi en ufak bir aksi düşünce duymamak için (Ki zaten yoktu) öylesine efor harcadılar ki sormayın gitsin. Sanırdınız ki seçim burada yapılıyor ve Hillary Türkiye’ye başkan oluyor. Sukut-u hayale uğradı garipler. “Titr ve mevki sahibi cahillik” denilen bu olsa gerek!
Hemen buna bağlı olarak medyamız (Ki siz onları “Küreselci medya”nın buradaki “Zihniyet taşeronları” yahut “Muhipler Cemiyeti” olarak da okuyabilirsiniz!) “Hillarycilik”te birbirlerini ezdiler neredeyse. “Hillary Clinton kazandı” diye erkenden başlık atanlar mı, (Burada en ironik olan Aydın Doğan’ın ortağı ve “Trump Tower”da çıkan Posta’nın düştüğü durumdu. Onlarda bu yapıştırma kanaatlere kendilerini öyle kaptırmışlardı ki sonunda kendi önyargılarının kurbanı oldular!) “anketler ortada” diyenler mi (Anketlere o ne çocukça güvendi öyle?), “Hillary en az 5 puan fark atar” diyenler mi, Hillary’ye şimdiden “politika çizmeye” kalkanlar mı, iki, üç yabancı siteden alelacele edindikleri kırıntı bilgilerle “her şeye vakıf” pozlar atanlar mı gırla gitti. Son dakikaya kadar “Salıncak eyaletler”e bel bağlayan isimler sonuçta salıncaktan düşüverdiler. Doğmamış çocuğa don biçip durdular.
KÜRESEL MEDYA TAPINAĞININ RAHİPLERİNE BİAT EDENLER!
Bu nasıl “sürü içgüdüsü” dür ki anlamadım. İlaçlık olsun bir kişi çıkıp tersini söylemedi bile. Çünkü beyinlerinin şartlanmasına öylesine izin vermişler ve “Küresel medya tapınağı” nın rahiplerine öylesine biat etmişlerdi ki başka türlü de olabileceği akıllarına dahi gelmedi. Ne ilginç tecellidir bu. Kulağını küresel merkezlerin kapısına dayayanların sadece kulağı sağır değil, gözleri de kör olur!
Ortaya çıkan durum basit bir “yanlış”, “tahmin yanılması” ya da “analiz hatası” değildir. Bu durum beynini bu merkezlere ipotek etmenin, saftirik bir güvenin, kendi kendini şartlamışlığın ve olaylara farklı açılardan bakmamak için inat etmenin, kısaca “körleşme” nin bir tezahürüdür. İşte tüm kızgınlığım bunlaradır. Yoksa dediğim gibi şahıslarla işim yok. Tüm derdim zihniyet ve tavırlaradır. Başka ne demeli ki bilmem?
Bunların Rusya’daki kutup ayısı “Felix” ya da Çinli kahin maymun “Geda” kadar sağlam öngörüleri yokmuş demek ki!..
11.11.2016.
[email protected]