Medyaradar'dan bomba röportaj! Hedefteki gazeteci konuştu: Mezara girerim, bu gibilere pabuç bırakmam!
Yazdığı “Devlet Bahçeli ve Ülkücüler Hakkında Her Şey” isimli kitabıyla ve o kitabın toplatılmasıyla epeyce ismi konuşulan Aydınlık Gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Önkibar, oldukça sert ve çarpıcı açıklamalar yaptı.
Önce kaleme aldığı kitap… Ardından o kitabın toplatılması, ardından
o yayınevine yapılan saldırı ve ardından kendisinden üst üste gelen
açıklamalar derken, ben de Aydınlık Gazetesi köşe yazarı Sabahattin
Önkibar’ı aradım. “Nedir sizin Bahçeli ile derdiniz” sorusunun
yanıtını hakikaten merak ediyordum; sordum. Sözleri sertti. Hatta
ağırdı.Onun için “Perinçek’in tetikçisi” diyen de var “ülkücüden
dönme çakma ulusalcı ya da aydınlıkçı” diyen de. Ben de kendisine
yöneltilen bu eleştirileri sordum Sayın Önkibar’a… Siz aslında
kimsiniz! Kendinizi nereye ait görüyorsunuz diye de ekledim !!!
Önkibar Sayın Bahçeli ile kişisel hiçbir problemi olmadığını ve
izlediği siyasi politikayı beğenmediğini söylüyor hatta sözlerini
bir adım ileri götürüyor, ben diğer liderleri ondan daha da çok
eleştiriyorum diyor. Kendisini “Gerçek Türk milliyetçisi” olarak
görüyor. Diyor ki, “Kurşunlandım, cezaevinde yattım, hakkımda
onlarca soruşturma açıldı, ülkücü yoldaşlarımı kaybettim. Ama ben
bunları yaşarken Bahçeli on dakika gözaltına bile alınmadı.”
Eleştirileri çok sert. Siyaseti de medyayı da adeta topa tutuyor.
Kitabının toplatılma nedenini ise referandum sürecine bağlıyor.
Sonucu etkilemesin diye kitap toplatıldı diyor. Ben şimdi aradan
çekiliyor sizleri Sabahattin Önkibar ile baş başa bırakıyorum.
Sizlere de güneşli güzel günler diliyorum…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twitter:gazetecialev
Mail: [email protected]
“DEFALARCA
KURŞUNLANDIM”
Sayın Önkibar, öncelikle bu röportaj için teşekkür ediyorum
size. Son günlerde isminizle, yazdıklarınızla ve özelikle MHP ve
Bahçeli konusundaki tavrınızla çok fazla gündemdesiniz. Sizinle
ilgili pek çok merak ettiğim soru var ve ilki ile başlayalım.
Yıllarca Yeniçağ gibi muhalif de olsa ülkücü bir gazetede köşe
yazarlığı yaptıktan sonra şimdi Ulusalcı bir gazetede yazıyorsunuz.
Görüşünüz hangisine yakın yıllarca yazdığınız Yeniçağ’a mı yoksa
Aydınlıkçılara mı?
30 yılı aşan meslek yaşamımda 7 ayrı gazete ve 6 ayrı televizyonda
çalıştım...Medyamızın en büyük gruplarında aralıksız 20 küsur sene
Ankara Temsilciliği, yazarlık ve TV Programcılığı yaptım...Dolayısı
ile ben gazeteciyim ancak elbette bir dünya görüşüm var ki o
da Türk Milliyetçisi olmamdır...1976’da İstanbul Vatan Lisesi son
sınıfındayken olaylara karıştığım için kovuldum...Kovulma sonrası
Şehremini Lisesine kayıt yaptırırken velim, o
dönem Kayseri Öğrenci Yurdunda kalan dört dönem MHP ve
AKP’de milletvekilliği yapan ülkücü Hukuk öğrencisi Sadık Yakut
idi. Lise sonrasında Atatürk Eğitim Enstitüsüne gittim.
Gazeteci-Yazar Serpil Yılmaz ile Prof. Dr. Adem Sözüer o okuldan
arkadaşlarım. Keza Bahçeşehir Üniversitesinin sahibi Enver Yücel
Atatürk Eğitimden tanıdığımdır. Bir sonrası sene Siyasal’a girdim.
Sol kökenli gazeteci Ali Bayramoğlu okulda didiştiğim yeni bir
öğretim görevlisiydi. Prof. Emin Gürses Siyasal’dan sınıf
arkadaşım. Eski milletvekili Yüksel Yolava yine Siyasal’da kavgalar
ettiğim bir isimdi. Prof. Çetin Yetkin, Prof. Turan Güneş, Prof.
Haluk Ülman ve Prof.Mübeccel Kıray’ın derslerinde karşıt
görüşlülerle kıran kırana tartışmalarım olurdu. Hülasa öğrencilik
yıllarımda keskin bir ülkücüydüm ve olayların göbeğindeydim.O dönem
Trabzan, Maraş ve Edirnekapı öğrenci yurtlarında kaldım, defalarca
göz altına alındım...Öğrenimi engellemek
iddiasıyla kısa biri süre Selimiye’de tutuklu kaldım.
Defalarca kurşunlandım ki bunu yıllar önce yazdığım “Takkeli
Firavunlar” kitabımda olay ve mekan belirterek açıkladım. Ancak biz
bütün bu mücadele dolu geçmişimizin ticareti ve istismarını
asla yapmadık.
“HEP ÜLKÜCÜYDÜM, GERÇEK ÜLKÜCÜYDÜM AMA
ÜLKÜCÜLÜKTEN GEÇİNMEDİM”
Mustafa Verkaya ve Mehmet Gül gibi İstanbul Ülkü Ocakları
Başkanlığı yapan isimlerle beraber çalıştık. Celal Adan ve Şevkat
Çetin gibi geçmişi olanlar da bilir bizi... Öyle iken fikir tüccarı
olmadım ve bugün bazılarının yaptığı gibi hiçbir zaman
ülkücülükten geçinmedim. Yeniçağ’dan ayrılmamın sebebi ise
“Hazreti Muhammed’siz İslam olur mu?” başlıklı yazımın şehir
baskısından çıkarılmasından ötürüdür ki bunun onlarca tanığı
var.
“AYDINLIK’TA FETÖ’YE DÜMDÜZ SÖVMEK HEP
SERBESTTİ “
O yazınızda ne vardı ki gazetenin şehir baskısından
çıkarıldı ve gazeteden ayrıldınız?
FETÖ’yü yaptığı, İbrahimi Dinler şaklabanlığı ile yerden yere
vuruyordum. Yazım gazeteden çıkarılınca eyvallah etmedim ve hemen
tazminat bile almadan oradan ayrıldım. Ayrılınca Ferit İlsever
Aydınlık’ta yazmamı istedi. O aralar zaten Ulusal Kanal’da program
yapıyordum. Ferit Bey’e “Ben size uymam” dedim ama Ferit bey tam
tersine “Uyarsın” diye ısrar etti. Yeniçağ’dan sonra kısa bir dönem
Yeni Mesaj’da yazdım lakin o gazetenin dağıtım sorunu vardı ve
okuyucuya ulaşamıyordum. Bilahare Şule Perinçek de daveti
tekrarlayınca Aydınlık’ta yazmaya başladım. Açık söyleyeyim ben
Yeniçağ’da ne yazıyor isem burada da aynı şeyleri yazıyorum.
Üstelik Aydınık’ta FETÖ’ya dümdüz gitmek yani
eleştirmek serbest.
“FETÖ’DEN ÇEKİNİRDİ, GAZETEYİ KORUMAK
İSTERDİ”
Ne yani Yeniçağ’da FETÖ aleyhine yazmak serbest değil
miydi?
Yeniçağ’ın sahibi Ahmet Çelik iyi ülkücüdür. Kendisini 1976’da
Vatan Lisesi yıllarımdan bilirim... Aleyhinde bir şey söylemek
istemem ama o dönem FETÖ’den gazeteyi koruma adına ürktüğü
vakıadır. Aydınlık’ta böyle bir şey yok çünkü doğruya doğru;
Aydınlık cengâver bir gazete. İlaveten milliyetçi-ulusalcı ayrımı
komik ve yapay. Aydınlıkçıların antiemperyalist ve Atatürkçü
duruşuna kim hayır diyebilir. Bakın dünü bırakıp bugüne bakmalıyız.
Düne takılanlar fikir tüccarlarıdır. Sol ile 80 öncesinde mücadele
eden biz, istismarını yapan ise ülkücülükten geçinen bugünün yeni
yetme çıkarcı soytarı takımı.
“ÖZAL’LA KAVGALAR ETTİM, ÇİLLER’LE ARAM
HİÇ DÜZELMEDİ BENİ GAZETEDEN KOVDURMAK İSTEDİ”
Özellikle lise yıllarınızdan bu yana ülkücü harekettesiniz,
peki çok tezat değil mi bir ülkücünün bugün ulusalcı bir camianın
yanında yer alması ya da buranın yayın organında yazması
çizmesi…
Söyledim ya ülkücü-ulusalcı ayırımı yapay. Ben ülkücülüğü de
ulusalcılığı da vatanseverlik olarak görür ve öyle anlarım. Gerisi
mugalata.
“GÜLEN’İN 17 KERE YARGIYA ŞİKÂYET ETTİĞİ
TEK GAZETECİYİM”
Sizinle ilgili en çok merak ettiğim soru şu: Nedir Allah
aşkına MHP lideri Devlet Bahçeli ile alıp veremediğiniz? Sizi taa
Bahçeli ile ilgili kitap yazmaya kadar götüren hikâyenin başlangıcı
ne?
Bakın ben 29 yıldır aralıksız köşe yazısı yazarım ki yazdığım
gazetelerden Türkiye, Star ve Posta bir ara milyon civarı
satıyordu. Oradaki yazılarım okunduğunda görüleceği gibi ben sert
eleştiri yapan bir gazeteciyim. Rahmetli Özal ile kavgalarım oldu.
Tansu Çiller’in beni TGRT ve Türkiye Gazetesi’nden
kovdurmak için patron Enver Ören’e baskılar yaptığının
tanıkları var ve bunlar kitaplarıma malzeme oldu. Keza Tayyip
Erdoğan’ı bu ülkede benim kadar eleştiren bir yazar yok ki bana 14
kere dava açtı ve hem tazminatlar ödedim, hem hapis cezaları
aldım. Aynı şekilde Fetullah Gülen’in Türk medyasında 17 kere
yargıya şikayet ettiği tek gazeteci benim.
“SADECE BAHÇELİ’Yİ DEĞİL, YANLIŞ YAPAN
HERKESİ ELEŞTİRİYORUM”
Yine Kılıçdaroğlu hakkında en sert yazıları ben yazıyorum. Abdullah
Gül’ü benim kadar eleştiren olmadı. Dolayısı ile ben sadece
Bahçeli’yi eleştiriyor değilim, yanlış yapan herkesi
eleştiriyorum.
“KİTAP REFERANDUMA OLUMSUZ ETKİ YAPMASIN
DİYE TOPLATILDI”
Yazdığınız “DEVLET BAHÇELİ ve ÜLKÜCÜLER HAKKINDA HERŞEY”
isimli kitabınız yayınlanmadan toplatıldı. Bu konuda
açıklamalarınız elbette vardı, yine sorayım daha raflara girmeden
kitabınızın toplatılmasının sizde yarattığı etkiyi ama ben konuya
farklı bir açıdan da yaklaşmak istiyorum. Kitabınızda
yazdıklarınızın büyük bir bölümü farz edelim ki doğru, bir insanın
özeline bu kadar girmek peki ne kadar doğru?
Kitabım sadece Bahçeli’yi anlatmıyor, ülkücü hareketi anlatıyor.
İlgi çekmesi ve toplatılması ise, muhtevasında suç olduğu için
değil, referanduma olumsuz etki yapmasın diye. Kitabım piyasaya
çıktıktan üç gün sonra toplatıldı ki o süre içinde zaten birinci
baskı sayısı olan 20 bin adeti hemen tükendi. Kitabımı
okursanız göreceksiniz, kitabımda asla ve kat’a hakaret ve iftira
yok. Olmadığı için zaten kitabım hakkında ne ceza ne de tazminat
davası açılabildi. Özel hayata gelince. Kamuya mal olmuş, hele
siyasi bir liderin özel yaşamı haberdir. Esas olan iftiranın
olmaması ve hakaret edilmemesidir ki benim kitabımda bunlar
yok.
“KİTAPTA NE HAKARET NE İFTİRA
VAR”
Etik miydi kaleme aldığınız bu kitap sizce?
Ben böyle bir soruyu abes sayarım. Değil Türkiye’de bütün dünyada
liderler için yüzlerce kitaplar yazıldı. Yazılmaması anormal olur.
Dedim ya esas olan hakaret etmemektir ki ben etmedim.
“KASET İLE
ÖZDEŞLEŞTİRİLDİ”
Mesela kitapta bir kasetten bahsediyorsunuz, hem de özel
hayata dair. Kitabı okuyamadığımız için içeriğini pek bilmiyoruz
ama kaset deyince insanlar irkiliyor. Var mı sizce bunlara gerek.
Bir insanın politikasını eleştirebilirsiniz, durduğu yeri
eleştirebilirsiniz ama özel hayata girmek niye? (((yazınızda
Bahçeli’nin özel hayatına dair kaseti var mı? Kasette ne tür
görüntüler mevcut? Bu kasetle Bahçeli’ye şantaj mı yapılıyor?)
şeklinde bir madde vardı))
Kitabımda kasetin aslında soyut bir efsane olduğu ortaya konuyor.
Kamuoyu kaset ile Bahçeli’yi o kadar özdeşleştirdi ki, herkes illa
bir görüntü bekliyor. Benim kitabımda buna açıklamalar var.
Bahçeli’nin bir kasetle tehdit edildiğine gerçekten
inanıyor musunuz?
Kitabımda Bahçeli’nin bütün politik seyri belgelerle ortaya konup,
siyasi savrulmalarının perde arkaları aralanıyor. Mesela 18 ayrı
konuşmasında Başkanlığı yerden yere vuran Bahçeli’nin bir anda
nasıl kendini inkar noktasına geldiği enine boyuna masaya
yatırılıyor ve bunun görev ya da tehdit ile olup olmadığı
sorgulanıyor. Kitabımda hüküm yok, yaşananlar ve sorgulamalar
var.
“O İSİM HAKKINDA YAKINDA BELGELER
PATLATACAĞIM”
Ayrıca kitabı basan Kırmızı Kedi yayınevine de saldırı
düzenlendi. Kitabın toplatılmasının amacı ve gerekçesi
neydi?
Kitap Bahçeli hakkında bilinmeyenleri aktarmak ve unutulanları
hatırlatmaktan ibaret ki; aktarılanların tamamı tanıklı yani
belgelidir. Mesela Bahçeli’nin ülkücülerden neden dayak yediği,
yine ülkücü tanıklarla sunuluyor. Referandum olmasa kitap
toplanmazdı. Kitabı toplatan hakim aynı zamanda Meral Akşener ve
Ümit Özdağ’ın MHP’den ihracını anında onaylayan biri ki bu isim
hakkında çok önemli bilgi ve belgelere ulaştım, yakında Aydınlık’ta
yayınlayacağım.
“O YASAK EMİNİM KALKACAK VE YİNE RAFLARDA
OLACAĞIZ”
Peki, bu kitabı raflarda görebilecek miyiz
tekrar?
Dedim ya kitap için ceza veya tazminat davası açamadılar zira suç
yok. Üst mahkemeye itiraz ettik, yasak kalktığı saat kitap
piyasada olacak.
“MEZARA GİRERİM, BU GİBİLERE PAPUÇ
BIRAKMAM”
Sahi çok merak ediyorum. Kaleme alırken hiç çekinmediniz
mi? Sonuçta koskoca bir camianın tepkisini almak da var. Ya da
başıma bir şey gelir diye hiç mi düşünmediniz? İnsanın başına ne
gelirse yazmaktan ya da düşünmekten geliyor neticede…
Bakın dışarıdakiler çekinebilir de ben o camianın göbeğinden
geliyorum. Tamam belki üç tane velet bulabilirler lakin benim
kişiliğim tehdide ve şantaja eğilmeye müsait değil. Tersine tehdit
beni kamçılar, üstüne üstüne giderim. Zaten birebir beni kimse
tehdit edemez. Yahu ben 12 Eylül öncesinde en yakın ülkücü
arkadaşlarımı toprağa gömmüş adamım, şimdi ülkücülükten geçinen
kiralık üç tane kopile eğilir miyim? Mezara girerim, bu gibilere
papuç bırakmam.
“GERÇEK ÜLKÜCÜLER DEĞİL, MAAŞ ALAN
AMİGOLAR BENİ ELEŞTİRİYOR”
Ülkücü köşe yazarlarından da size tepkiler var. Köşe
yazılarında ağır eleştiriler yapıyorlar. “Doğu Perinçek'in
tetikçisi Sebahattin Önkibar” diyen köşe yazarı bile yazarı var. Bu
tepkilere ne diyeceksiniz? Gerçekten Perinçek’in tetikçi yazarı
mısınız?
Hayır, gerçek hiçbir ülkücü beni eleştirmez ve eleştirmiyor.
Eleştirenler küfür etmek için maaş alan amigolar ki onları
mahkemeye verdim. Ben fikrimin tetikçisiyim. Bakın ben Ulusal
Kanal’daki kendi programımda ve Halk TV’deki Uğur Dündar’ın
Arena’sında defalarca “Hayır deyin Akşener Başbakan”diyen
kişiyim. İlaveten Sayın Doğu Perinçek bugün alkışlanacak şekilde
büyük bir vatan mücadelesi veriyor. Kendisine büyük saygım var.
“PERİNÇEK DE VATANSEVERLİKTE 100 TANE
BAHÇELİ EDER”
Bir zamanlar ait olduğunuz, “önderliğini yaptım” dediğiniz
ülkücü hareket dururken, Perinçek’in yanında durmanız yine de
insanlara garip gelebiliyor…Bana geliyor mesela…Samimiyet testi
yapacak olursak ne dersiniz?
Dünkü siyasi cepheleşmeleri bir tarafa bırakıp Türkiye’nin bekası
bağlamında bir araya gelmeliyiz. Dün bizi bölen, sağ-sol diye kan
davaları yaratan Emperyalizmdi. Artık o oyunu bozmalıyız ama
Bahçeli ile avanesi hala o dönemin istismarında zira başka
sermayesi yok. Bakın Ulusal Kanal’da benim gibi Namık Kemal Zeybek
var, Yaşar Okuyan var, Prof. Enis Öksöz var, Agah Oktay Güner var
ki bunların her biri 100 tane Bahçeli eder. Perinçek de aynı
şekilde vatanseverlikte 100 tane Bahçeli eder. Ayineşi işse
kişinin, her şey ortada. Bu isimlerin her biri bu ülke için yılarca
hapis yattı, bedel ödedi. Bahçeli ise on dakika bile gözaltında
kalmadı.
“GERÇEK TÜRK
MİLLİYETÇİSİYİM”
Peki, kendinizi şu an nereye ait görüyorsunuz?
Ben vatanseverim, Atatürkçüyüm ve gerçek bir Türk
Milliyetçisiyim.
Ulusalcı camianın içinde bulunmak yerine ülkücülerin ya da
MHP’lilerin yanında olup yine eleştirilerinizi kendi içinde
yapsaydınız. Kol kırılır yen içinde kalır misali, bugün belki o
kesimden bu kadar eleştiri almaz, belki kendinizi daha iyi izah
edebilirdiniz?
Ben siyasetçi değil, kamu görevi yapan bir gazeteciyim. Sorgularım.
Amacım şahsi hesap-çıkar olsa dediğinizi yapar ve herkesi idare
ederdim ama ben herkesi eleştiriyorum. Neden, Bu ülkeyi
sevdiğim için.
“DONANIMSIZ DEDİM DİYE KİTAP TOPLATILDI Kİ
DONANIMSIZ”
Gelelim tekrar anahtar soruya, sizin Sayın Devlet Bahçeli
ile derdiniz sahiden ne? Hiçbir araya geldiniz mi, hiçbir anınız,
yaşadığınız bir sorun vs. vs neler var. Arka perdeyi gerçekten çok
merak ediyorum…
Bahçeli’yi çok yakından tanıdığım için onu eleştiriyorum. Onunla
yemekler yedim, röportajlar ve Televizyon programları yaptım. Hiç
bir dönem şahsi bir sürtüşmemiz olmadı. Onu tanıyınca ve perde
gerisine nüfuz edince MHP ve bu ülke bu adamı sırtından atmalı
dedim. Bakın kendisi şahsen dürüsttür, onu hep söylerim. Para ile
işi olmaz ama donanımsızdır ve bir misyon icra ediyor. Bilmem
duydunuz mu medyaya yansıdı, kitabımın toplatılma gerekçesi
Bahçeli’ye donanımsız demem!...Evet şaka yapmıyorum, donanımsız
ifadesinden ötürü bu ülkede kitap toplatıldı ki işin esası elbette
siyasidir.
Devlet Bahçeli ile aranızdaki bu yıllardır süren son olarak
sizin kitabınızın toplatılmasına kadar varan gerilimin sebebi,
sizi herhangi bir yerden tasfiye etmesi olabilir mi ya da
size mesafeli oluşu?
Devlet Bahçeli beni nereden tasfiye etti, bu soruyu anlamadım...
Ben siyasetçi değilim ve siyaset yapma noktasında hiç bir
teşebbüsüm olmadı. Başka bir yerden tasfiyesi de söz konusu değil.
Yani ortada kişisel bir şey yok.
“ERDOĞAN’I BAHÇELİ’DEN 10 KAT FAZLA
ELEŞTİRİYORUM”
Devlet Bahçeli düşmanlığı yaptığınız söyleniyor. Düşman
mısınız gerçekten, tavrınıza bakınca da zaten çok
keskinsiniz?
Asla...Kişisel zere bir şeyim yok ve olamaz...Dedim ya ben
Tayyip Erdoğan’ı Bahçeli’den 10 kat fazla eleştiriyorum.
Fetullah Gülen’i 20 kat. Keza Kılıçdaroğlu ve herkesi eleştiririm.
Benim gazeteciliğim eleştireldir ve sebeple şu ana kadar 150 küsür
davaya muhatap oldum.
“TAZMİNATLARINI DA KENDİSİ DEĞİL, BAHÇELİ
ÖDÜYOR”
“12 Eylül öncesi, Ülkücü liderlerin isimlerini ve
fotoğraflarını yayınlayarak hedef gösteren ve ölümüne sebep olan,
Aydınlık gazetesinin yeni tetikçisi” diyor sizin için Ortadoğu
Gazetesi Yazarı Yıldıray Çiçek… Nedir bu konu?
O çocuk gazeteci şu bu değil, küfürcü yani yaşamını Bahçeli
adına küfür ederek kazanıyor... Bahçeli’yi kim eleştirir ise
o çocuk ertesi gün hemen küfür eder. O çocuk eğitimi olmayan,
küfürden para kazanan yani maaşını küfürden alan ve ülkücülükten
geçinen yeni yetme bir amigo. Tazminatlarını da kendisi değil,
Bahçeli ödüyor. Yahu ben 1970’lerde ülkücü hareket adına
mücadele ederken o daha Anasında veya babasındaydı yani yetme bir
sünepe... Dengim değil. Onu muhatap almak bile beni küçültür...
Dramatik olan husus Bahçeli’nin siyasi baş danışman
olarak orta mektep kaçkını eğitimi olmayan böyle bir
küfürcüyü seçmesidir ki bu onun kalitesini ve seviyesini
gösteriyor.
16 Nisan’da Türkiye’nin kaderini oylayacak bir referanduma
gidiyoruz. Bu süreçte en çok konuşulan Devlet Bahçeli’nin “evet”
çıkışı oldu. MHP’nin bu çıkışını nasıl görmek lazım?
Bunun açıklaması şudur: 1)Bahçeli görevlidir. 2)Bahçeli rehindir.
3)Bahçeli MHP genel başkanlık koltuğunu koruma adına başkanlığı
peşkeş çekmiştir. Bunların dışında bir izah söz konusu
edilemez.
“ŞU AN ÇÖPLÜKTE OLMALIYDI
AMA…”
Çok ağır konuşuyorsunuz. Başka bir soru daha eklemek
istiyorum bu soruya; MHP’nin içinde aktif siyaset yapmış ama şuanda
ihraç edilmiş birçok isim var. Genel kurula gitmek istediler başarı
olamadılar. Şimdi de hayır kampanyası için düzenlemek istedikleri
toplantıların engellendiği haberleri yapılıyor. Böyle baskılar
yapılıyor mudur? Bu isimler arasında MHP genel başkanı olabilecek
çapta isim var mı sizce?
Eğer bu ülkede hukukun zerresi olsaydı Bahçeli siyaseten
çöplükteydi. zira Noter tanıklığı ile verilen imzalar 800 civarında
ki bunun anlamı Bahçeli’nin hukuken alaşağı olmasıdır. MHP’de genel
başkan olabilecek çok isim var ama Meral Akşener bunların içinde
öne çıkmıştır.
Siz nasıl bir MHP görmek istiyorsunuz?
İktidarı hedefleyen bir MHP’yi görmek isterim.
“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
BİTMİŞTİR”
MHP konusunda çok sertsiniz, karşı tarafa da söz hakkı
tanımak adına ben farklı bir konuya girmek istiyorum. O haldebiraz
da medyanın durumunu konuşalım. Yıllardır birçok medya patronuyla
çalıştınız, yöneticilik yaptınız. Şu an medyanın geldiği yeri nasıl
buluyorsunuz?
Türkiye’de basın özgürlüğü bitmiştir. Basının tek patronu sopa ve
havucu elinde tutan siyasi iktidardır.
“YA VERGİ CEZASI YA HAPİS İLE MUHATAP
OLUYORLAR”
Basın söylediğiniz kadar çok da özgür olmasa şu an bu
röportajı yapmazdık sanırım. Sorun olabilir ama komple bir yargıda
bulunmamak lazım. Peki, medya patronlarının şu anki duruşları için
neler söylersiniz? Aydın Doğan’dan, Enver Ören ve Cem Uzan’a kadar
pek çok patron gördünüz o dönemden bu döneme ne
değişti?
Basın özgürlüğünün sınırlanması medyanın holdingleşmesi ile doğru
orantılı ancak günümüzde hadise açık bir diktatörlüğe dönüşmüştür.
Bugün iktidara muhalefet eden medya ya milyar dolarlık cezalara ya
da hapis cezalarına muhatap oluyor.
“SONSUZ ÖZGÜRÜM
BURADA”
Madem basın özgür değil. Siz şu an bulunduğunuz medya
organında ne kadar özgürsünüz? Hiç sansürle karşılaştığınız ya da
oto sansür yaptığınız oluyor mu?
En özgür yazı yazdığım yer Aydınlık çünkü bu gazete Holding medyası
değil ve rezervleri yok.
“PERİNÇEK’İ DE RAHAT
ELEŞTİREBİLİYORUZ”
Aydınlıkçı grupta çalışınca Perinçek’e biat kültürü oluyor
mu?
Hayır olmuyor tersine Aydınlık’ta Doğu Perinçek’i eleştirmek
serbest, ve bunun çok örneği var.
“SİYASİLER OMURGALI İSİMLERİ SEVMİYOR,
YANDAŞ, YALAKA ARIYOR”
Türk Medyasındaki yazarları nasıl
buluyorsunuz?
İyi ve namuslu kalemler var lakin sayı fazla değil. En acı olanı
her dönemin adamı olanların revaçta olması. Siyasiler yalaka ve
amigo aradığından dün ile ilgili değiller. Liderler omurgalı
fikirdaş aramıyor, yoldaş yalaka arıyor. Öyle olunca da medya
oportünistleşiyor..
“İHLAS GRUBU VE ENVER ÖREN’E ÇOK KIZGINIM
ÇÜNKÜ…“
Bu arada siz İhlas Grubuna çok kızgınsınız
neden?
Bunun ayrıntılarını Takkeli Firavunlar kitabımda yazdım...Bakın ben
gerçekte çok vefalı bir insanım, öyle iken İhlas'ın
patronlarına ateş püskürmemin bir kaç boyutu var. Şunu
peşinen ifade edeyim İhlas'tan kendi rızası ile ayrılan ve noter
aracılığı ile istifasını gönderen tek yönetici benim. İhlas'ın
tarihinde ikinci bir örnek yoktur. Yani ben bazıları gibi TGRT'den
bizzat Enver Bey, tarafından kovulup sonradan Enver Abicilik yapan
soytarılar gibi değilim. Kızgınlığım nedeni bazı şeyleri
öğrenmemdir. Mesela İhlas'ın esk iABD Ankara büyükelçisi Marc
Grossman'ı holdingde zirve yöneticisi yaparak CIA güdümüne
girdiğini gördüm. Mesela İhlas Finans'da battı denilen
paraların ABD'ye nasıl kaçırıldığını öğrendim. Abartmıyorum
yirmiye yakın sanatçı kılıklı isme alınan milyon dolarlık
villaları öğrendim ki bunların tek tek adresini verebilirim.
Aynı şekilde İslam’ın nasıl çıkara göre yorumlandığına tanık
oldum. Cemaat baronlarının nasıl zengin olduğunu gördüm. Takkeli
Firavunlar kitabımda bunları yazdım diye bana 1 Trilyonluk dava
açtılar ama mahkemede beraat ettim...İlaveten nasıl riyakar
olduklarını gördüm...Bakın ben Enver Ören'in Ankara'da açılan
kapısıydım öve bütün ilişkilerini bilirim. 28 Şubat üzerinden
yalanlar söylüyorlar.
“İHLAS’IN EN BÜYÜK
YALANI…”
Ne gibi yalanlar?
Diyorlar ki asker TGRT'nin muhafazakar yayınına müdahale etti büyük
bir yalandır bu?
“TGRT'NİN ÇİZGİSİNDEN SAPIP PAVYONA
DÖNÜŞMESİ…”
Açar mısınız?
TGRT'nin çizgisinden sapıp pavyona dönüşmesi. 1996'da yani 28
Şubat'tan öncedir ve ardında CIA yani ABD vardır. TSK yani
asker tam tersine TGRT'deki bu kulvar değişikliğine şaşırdı
ve yanlış dedi zira Kanal 7 ile STV yükseliyordu.
“TAYYİP ERDOĞAN BENİ ARADI VE DEDİ Kİ
SEBO…”
Sözlerinizde bir çelişki yok mu? İhlas Finans 28 Şubat
sonucu battı diyorlar çünkü!
Asla yok. İhlas Finans 2001'in başında battı, ne alakası var. Batma
sebebi içinin boşaltılmasıdır...Söylenenler yalan ve
dezenformasyon. Bakın yargı hükmü var, Mücahit Ören İhlas Finans
sebebiyle dolandırıcılıktan mahkûm oldu. Bir şey daha İhlas
Finans battığında Tayyip Erdoğan beni arayıp ,"Sebo, Enver Ören'e
söyle, o gariplerin parasını ödesin zira onların ahı arşı boğar"
dedi ki ben bunu defalarca yazdım. Ama aynı Erdoğan 2003'de
iktidar olunca İhlas Finans olayını kapattı.
“GÜLEN TORBA DOLUSU PARA
VERDİ”
Bir başka iddia, İhlas Finans'ın FETÖ tarafından
batırıldığı?
Bu ülkede FETÖ ile benim kadar mücadele eden çok az insan var ki
2007'den bugüne Fetullah alçağı bana tam 17 dava açtı. Ancak
doğruya doğru FETÖ'nün İhlas Finans ile alakası yok. Fetullah Gülen
1994 krizinde İhlas yine batmak üzere iken bir torba dolusu doları
Enver Ören'e elden verdi ki bana bunu anlatan Enver beydi...
“ABD’DEN O GELDİ VE GRUP
KARANLIKLAŞTI”
Bir şey daha İhlas'ın CEO'su Cahit Paksoy FETÖ'cü diye
tutuklanmadı mı? Bakın Mücahit Ören'in 13 Temmuz'da Batuhan
Yaşar'a e-maili var ve yakında çok şey olacak, hesap soracağız
diyor. Keza Mücahit Ören Nuh Albayrak'ı Pensilvanya'ya
göndermedi mi? İhlas bağlamında altını çizeceğim husus CIA istasyon
şefi Marc Grosman'ın yönetime girmesiyle bu gurubun karanlık
bir hale gelmesidir. Söyler misiniz TGRT her gün ABD'nin sesi
diye niye canlı yayın yapar? Biliyorsunuz Mücahit Ören ABD
vatandaşıdır....Üzüldüğüm husus Mücahit Ören on binlerce İhlas
Finans yetimlerinin parasını hala ödemez iken ikinci eşi spiker
Aslıhan'ın 50 bin dolar bağış yaparak Obama ile hatıra
fotoğraf çektirmesidir ki isteyen o fotoğrafa Google’den
ulaşabilir. Bir soru daha Mücahit Ören Miami'de kaç bin dönüm
arazi aldı açıklayabilir mi? Dedim ya bunları Takkeli Firanvunlar
kitabımda yazdım.
“ALLAH'I VE PEYGAMBERİ SATIYORLAR, İYİ
MÜSLÜMANIM BENİ DİNDEN SOĞUTTULAR”
İslamcı cemaatlere olan eleştirileriniz bunları yaşadığınız
için mi?
Bakın ben iyi bir Müslümanım ama İhlas'ta olanları
görünce dinimden soğumaya başladım. İslam bu değil.
Türkiye'deki cemaatlerın tamamına yakını şirket yani çıkar
çetesidir. Allah'ı ve Peygamberi satıyorlar. Tamamı kapatılmalıdır
zira zaman içinde örgüte dönüşüp hem dinimize hem
devletimiz için tehdit oluyorlar.
“ÖZAL İLE BERABER BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
BİTTİ”
Peki, medyamızda ilke ve ahlakı sorsam!
Maalesef kalmadı onlar. Özal ile beraber basın özgürlüğü bitmiştir
zira medya sermayenin emrine girdi. Ertuğrul Özkök
gibiler de holding medyasını savunarak medya misyonunu
ifaline ortak oldular. Türkiye'de artık holding medyası da
yok, sopa, güç ya da korku medyası var. Tek patron ise gücü
elinde tutan siyasi iktidardır.
Çıkış yolu?
Türkiye'deki çürümüşülük topyekün değişmeden Medya'da
değişmez. Ancak hak teslimi yapalım az sayıdaki Hasan Tahsin
izindeki gazeteci-yazar her şeye rağmen onurlarıyla ayakta.
“CEM UZAN’I BATIRAN İKTİDAR DEĞİL,
ŞIMARIKLIK”
Cem Uzan'ın medyasında Ankara Temsilciliği yaptınız....Uzan
niye battı?
Bunun biri kaç sebebi var.
“CEM UZAN O GAZETECİNİN GAZINA GELİP
BATTI”
Nedir onlar?
Birinci Şımarıklık. İkinci Fatih Çekirge'nin gazına gelip
ihtilal olacak diye beklemesi. Üçüncüsü ABD'nin Motorola sebebiyle
üstünü çizmesi ve de Tayyip Erdoğan'ı okuyamaması.
“O GAZETECİ UZAN’I İHTİLAL OLACAK DİYE
KANDIRIP GAZA GETİRDİ, ERDOĞAN'I OKUYAMADI CEM
UZAN”
Açar mısınız?
Cem Uzan şımarmıştı ki onu şımartan medya gücü ile dönemin
Cumhurbaşkanı rahmetli Demirel'in ahde vefa gereği verdiği
destekti. Cem Uzan o desteği kendi gücü zannetti ve kaybetti.
İlaveten Cem Uzan Fatih Çekirge'nin gazına geldi. Fatih her gün Cem
Uzan'a, bugün yarın ihtilal olacak diye gaza getirdi ki bu sebepten
ötürü Çekirge ile tartıştım ve yaptığın yanlış dedim. Bu anektotlar
da Takkelli Firavunlar kitabımda var. Bir başka boyut Cem bey
Motorola sebebiyle ABD'yi kızdırdı. Malum Telsim'in alt
yapısını Motorola kurmuştu ve Uzanlar onlara iki milyar dolar
civarı borcu vardı. Ancak anlaşmada ekonomik kriz halinde şartlar
revize edilir diye bir madde vardı ve 2001 ekonomik krizi
sonrası Cem Uzan bunu talep etti lakin Motorola kabul etmedi çünkü
bu şekilde Telsim'e el koyarım diye düşündü. Problem çok büyüdü ve
ABD ile Türkiye arasında sorun haline geldi ve Ecevit ile Dick
Chaney görüşmesine malzeme oldu. Ecevit, Uzan'ın kellesini
vermedi ancak Tayyip Erdoğan iktidar olmasıyla Uzan'ın ipini çekti
ki bu kararında Cem Bey'in gösterdiği siyasi performansında
payı var.
“AYDIN DOĞAN HEPSİNDEN DAHA
GAZETECİ”
Aydın Doğan medyasında da Ankara Temsilciliği yaptınız, onu
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Star Gurubu’ndan Doğan Gurubuna Aydın Doğan'ın ısrarlı daveti ile
geçtim. Aydın Doğan her şeye rağmen holding medyasının en gazeteci
olanı..Mesela asla Ferit Şahenk veya Turgay Ciner değil zira onlar
aldığı ihaleler karşılığı yayın yapıyor, Aydın bey farklı. Aydın
Doğan 90'lı yıllarda çok şımartıldı. Tayyip Erdoğan dönemi ile o
şımarıklığı bitti tersine aman diliyor. Erdoğan'a sınırlı
direnişinde uluslararası ilişkilerinin payı elbette var ama doğruya
doğru Hürriyet hala mesela Sabah veya Habertürk değil yani
beyaz bayrağı tam olarak çekmedi, dönemsel pazarlıklar
yapıyor.
Son olarak 16 Nisan’dan ne bekliyorsunuz?
Ben hayır çıksın istiyorum zira evet çıkarsa Türkiye patlar ve
bölünür diye endişeliyim. Tablo bana göre başa baştır. Zira
iktidarın dehşet imkanları var ve onları kullanacaktır...
Röportajımızın sonuna gelirken teşekkür
ediyorum…
ÖNEMLİ NOT: Sebahattin Önkibar'ın
röportajında adı geçen isim ve kurumların cevap hakkı her zaman
saklıdır. Cevap vermek isteyenlere bu sayfa açıktır.