Medyaradar ve Keskin Kalem peşinizde, rahat uyuyamayacaksınız! İtiraf ya da istifa edin!
Medyaradar'ın sivri dilli yazarı Keskin Kalem, Fikret Bila'nın Hürriyet Gazetesi'nde başlattığı Temiz Eller operasyonu nedeniyle bir çağrıda bulundu.
Sevgili dostlar, medya mahallesinin insanı umutlandıran güzel
insanları.
İnsanı yaşatan umuttur.
Etrafınızdaki kötü örnekler, kahpe tipler, çirkin ilişkiler, ya da
gazeteciliğin yüzkaraları umudunuzu azaltmasın.
Hiç bir kötülük cezasız kalmıyor.
Gazetecilik, halkla ilişkiler şirketlerine, akçeli işlere, parayla
haberci avlayan şirketlere kurban edilemez.
Yıllardır süren bu kirli çark kırılacaktır.
Kişisel ikballeri için çevrelerine “etik” dersleri
veren bu müsveddelerden kurtulma zamanı geldi.
Evet bu çark yıllardır sürüyor. Bu pislik düzeni kuranlar zengin de
oldular. O da doğru ama merak etmeyin; basın tarihi onları hak
ettikleri çöplüğün en güzel yerine koyacaktır. Hem de adları
sanları ile...
Umuyoruz ki, çocuklarının bile yüzüne bakamaz hale gelirler.
Umuyoruz ki bir gün çocukları “Baba neden mesleğini
yapmak yerine mesleğini alet edip çalıp çırptın?” diye
sorarlar.
***
Biliyorsunuz, başta Hürriyet Gazetesi’nde
yıllardır devam eden bu rezil sistemi yürüten neredeyse bir
organize suç örgütü var. Marifetleri de ortaya
çıkmak üzere.
Çünkü Hürriyet Gazetesi’nin başında bu çetenin üzerine gitmeye
cesaret etmiş bir isim var; Fikret Bila.
Geçen yazımda yazmıştım. Bu grubun marifetlerini ortaya çıkarmak
için Aydın Doğan’dan müfettiş istemişti. Müfettişler de bir süredir
çalışıyor. Mal varlıkları inceleniyor. Kişisel personel dosyaları
açıldı. Yazılan haberler, köşe yazıları, tek tek inceleniyor Kim
hangi şirketi yazmış. Hangi gezilere gitmiş. Banka hesaplarında
aldıkları maaşların üzerinde hangi gelirler elde edilmiş. Hepsine
bakılıyor.
Doğal olarak Doğan Grubu’na yıllardır yapışmış bu
kan emici takımının uykuları kaçıyor.
Medyaradar ve Keskin Kalem peşinizde. Rahat
uyuyamayacaksınız.
Bakın size ve etrafınızdakilere sesleniyorum.
Yol yakınken, itiraf edin ya da istifa edin.
Çünkü ne yaptığınızı herkes biliyor. Ortaya çıktığında o
köşelerinizle para bürümüş gözlerinizi açamayacak, kimsenin yüzüne
bakamayacak hale geleceksiniz.
Sizinle birlikte çıkarlarınıza alet ettiğiniz çevrenizdeki insanlar
da zarar görecek.
Türk basınına öyle kötülükler yaptınız ki, size göz yumulmasının
bedeli ağır oldu. Sadece Hürriyet Gazetesi değil,
her yere pisliğinizi bulaştırdınız. Diğerleri sizden farklı mı
sanıyorsunuz?
Büyüttüğünüz virüs yayıldı. Gazete ve televizyonların hemen
tamamında Hürriyet’teki çetenin benzeri var.
Reklam haberler için ya da “olumsuz haber
görmemek” ve “Şirket aleyhindeki haberleri
engellemek” için dağıtılan paraları gören diğer gazeteci,
ekonomi müdürü kılıklı tipler de bu virüsün gönüllü kurbanı
oldular.
Fikret Bila’nın cesaretini gösterecek başka yayın
yönetmenleri de çıkmalı.
Hatta medya patronları aynı kararı vermeli
Bu öyle basit bir rüzgar değil; her şey ortaya çıktığında sadece
Doğan Grubunda değil, diğer gazete ve televizyonlardaki çıkar
çeteleri de ortaya çıkmış olacak.
Buradan örnekleriyle hırsız gazetecileri anlattığımızda, gazete ve
televizyonlarınızda bu kişileri çalıştırdığınız için pişman
olacaksınız.
O yüzden yayın yönetmenlerine de buradan çağrı yapıyorum.
Gazetelerinizdeki ve televizyonlarınızdaki bu çeteleri
temizleyin.
Şunu da ekleyerek uyarıyorum; aranızda bazı bedavacı tipler de var.
Onlar da önce bedavacılık yapmaktan vazgeçsin.
Hele içinizde öyle bir yayın yönetmeni var ki; cimrilikten mi
ölecek, bedavacılıktan mı bilemedim.
İnsan biraz utanır be.
O yaşa gelmişsin. Hadi ‘evine hırsız girdi’ diye
patronunu neredeyse soydun. Gazeteni kullanıp üç kuruşluk işlere
tevessül etme bari. Yazdığın yazılara bakan da seni adam
zanneder.
Cebinde akrep var. onu da biliyoruz. Utan!
Hele şu Hürriyet’teki rezaletin raporu bir çıksın.
Öyle şeyler geliyor ki, herkesin vereceği çok hesap olacak.
***
Sevgili okur, mahallemin onurlu ve şerefli insanları... Keskin
Kalem sizin sayenizde her geçen gün etkisini biraz daha artırıyor.
Bu köşe bir kişinin değil sayenizde.
Mesleğin onurunu ve değerlerini yaşatmaya bir vesiledir Keskin
Kalem.
O yüzden her yazımda söylüyorum “Keskin Kalem biraz da
sizsiniz” diye...
Sizin sayenizde bu kutsal mesleğin değerleri yaşıyor. Yaşamıyor
hissine kapılsak da bazen...
İyi insanları, ahlaklı gazetecileri ve onların emekleriyle
yarattığı değerleri hatırlatmak görevimiz.
Gelin iyileri, onlara kötülük ve vefasızlık yapanlarla hatırlatalım
biraz...
Hürriyet Gazetesi’nin bugün günahı neyse Cumhuriyet gazetesinin
günahı da O'dur.
Türk basınının kalbinin bir dönem attığı yerin adı Bâb-ı Âli
idi.
Kimse Cağaloğlu demezdi, 20. yüzyıl boyunca Türkiye'nin bütün
önemli gazetelerinin merkezleri ve basımevleri bu bölgede
bulunuyordu.
Sirkeci’den Cağaloğlu’na uzanan yokuşun emekçilerinden biri de
kardeşim Erdoğan Köseoğlu idi.
Bâb-ı Âli yokuşunu çıkarken karşılaşmalarım sırılsıklam olmuş
gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.
Erdoğan Köseoğlu, 16 Nisan’da referandum günü son üç haftadır yoğun
bakımda tedavi gördüğü Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde hayata veda etti.
Köseoğlu’nun cenazesi, Pazartesi günü, Şakirin Camii’nde ikindi
namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Mesleğindeki mükemmeliyetçiliğiyle tanınan Köseoğlu, 2008 yılında
Şile’deki yazlığında geçirdiği kalp krizinin ardından bitkisel
hayata girmişti.
Benden 20 yaş kadar gençti. 1950 doğumluydu.
Gazetecilik mesleğine, 1 Temmuz 1972’de, babası İbrahim
Köseoğlu’nun da foto muhabiri olarak çalıştığı Cumhuriyet
gazetesinde başladı.
Spordan toplumsal olaylara kadar her alanda fotoğraf çekmeyi
sürdüren Köseoğlu, bir yandan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, 12
Eylül askeri darbesi, Kenan Evren, Turgut Özal dönemlerine tanıklık
ederken, fotoğraflarıyla tarihe ve Cumhuriyet arşivine belge
bıraktı.
Mesleğinin son döneminde fotoğraf editörü olarak görev
yapıyordu.
Bu yazımı şimdilerde PKK ve FETÖ gibi vatan hainleri güruhunun
yanında duruyor izlenimi veren Hasan Cemal ile
Vatan gazetesinde AK Parti iktidarına methiyeler dizen Okay
Gönensin ve sendikal haklar deyince mangalda kül
bırakmayan Şükran Soner iyi okusunlar! Yalansa
hemen dediklerimi tekzip et Hikmet Çetinkaya!
Vebaliniz büyüktür, Erdoğan Köseoğlu kardeşim gözü açık
gitmiştir.
Yazıya gelince mangalda kül bırakmayan, emekçinin hakkından
hukukundan söz eden Cumhuriyet gazetesinden hakkını hukukunu
alamamıştır. Kalbi 36 yılını verdiği Cumhuriyet Gazetesi'nden
kendisine yapılan bu haksızlığa yenik düşmüştür.
O, meslek hayatında birçok foto muhabiri yetiştirmiş, gerçek bir
ahlak abidesi ve değerli bir gözdü.
Cumhuriyet gazetesi Erdoğan’a borçludur. Maddi borcu çok
büyüktür.
Ben hakkımı helal etmiyorum Cumhuriyet ailesine!
Erdoğan’ın eşi Gülseren Köseoğlu ve kızları Ebru ile Esra
yazdıklarımı yalanlasınlar Cumhuriyet’ten özür dileyeceğim!
***
Ey Ali Kırca için rahat mı?
Bizim medya mahallesinin kadri kıymeti bilinmemiş değerli bir
simasını daha; Hüseyin Feyzi Öktem’i ahir hayattan
uğurladık.
Tedrisatından geçmiş genç bir talebesi, kıymetli bir
meslektaşımızın ifadesiyle “Feyzi Öktem, bu dünyadan gelip
geçen bir hakiki mürşit idi. Televizyon dünyasının tanınmayan ve
eğilip bükülmeyen kişiliği ile hak ettiği karşılığı alamayan gizli
kahramanlarından biriydi.”
Saf bir İstanbul beyefendisiydi. Yüreği tertemiz, nadir bulunur içi
dışı bir gerçek bir insan gibi insandı.
Ayak oyunlarını bilmez, hançerin ne olduğunu hiçbir zaman
öğrenememiş mülayim bir karakterdi Feyzi Öktem.
6 Nisan’da vefat ettiğini maalesef ben de gazete ilanından
öğrendim.
Kızı Olcay Soykan, değerli babasının ölümünü
Hürriyet gazetesinde verdiği küçük bir ilanla duyurmuştu.
Ölüm ilanlarına bakan kaldı mı bilemiyorum. Bizim zamanımızda ölüm
ilanlarından manşet haber çıkartılırdı.
Allah’tan ben hala gazetelerin ölüm ilanlarını okuyorum!
Kızı Olcay Soykan, sosyal medyada da ölümü duyurdu. Babasının
kendisine sarıldığı bir fotoğrafı paylaşarak şöyle diyordu:
“Babamı, Feyzi Öktem’i, birçok insanın Hoca’sını, Bay
Öktem’i, Deli Feyzi’yi kaybettim. Şu an her şey düğüm düğüm. Çok
seveni vardı, çok insanı da kızdırdı biliyorum ama tanıyan herkesin
O’nun nev-i şahsına münhasır bir karakter olduğunu söyleyeceğine
eminim. Hayatına değdiği insanlarda iz bıraktı. Tek dileğim huzur
içinde olması.
Kaç meslektaşının, elinden tuttuğu, bilgeliğinden faydalanmış ne
kadar gazetecinin haberi oldu bilemiyorum.
Tek öğrendiğim Feyzi’nin cenazesine basın dünyamızın kayıtsız
kaldığıdır.
Kızmasınlar ama Medyaradar editörleri de ıskaladı merhumun
vedasını!
Feyzi Öktem'in ahiret yolculuğuna çıkışında kameralar yoktu.
Basınımızın ‘şöhretli ölümleri’ne gösterdiği
tamamen riyakârlık diyeceğim ve zerre kadar samimiyet içermeyen
ilginin onda biri gösterilmedi.
Merhum dostum, 7 Nisan günü İstanbul’da Küçük Selimiye Camii’nde
(Çiçekçi Camii) düzenlenen törenin ardından Karacaahmet
Mezarlığı’nda ebediyete uğurlandı.
Benim kuşağın değerli ismiydi Feyzi Öktem.
Bugün artık ortalıkta görünmeyen, artık sadece Türk medyasının
tarih sayfalarında adı efsane Ali Kırca vefasızlık örneği gösterdi,
cenazeye katılmadı. Çok ayıp ettin Ali efendi!
Senin sunduğun ve Türk demokrasisine önemli katkılar sunmuş
programın Siyaset Meydanı’nın görünmeyen beyninin,
gerçek kahramanının Feyzi Öktem olduğunu bizim mahallede bilmeyen
var mıdır?
Bir şey daha diyeyim: yıllar içerisinde yönetici koltuklarına
oturmuş birçok isim, toyluk zamanlarında ellerinden tutmuş olan
Feyzi Abilerini çok üzdüler. Vefasızlığın kitabını yazdılar, başına
geçtikleri kanalların kapılarını yüzüne kapattılar!
Kalın sağlıcakla...
KESKİN KALEM