04 Eki 2010 08:08 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:40

MEDYANIN YENİ ''AMİRAL GEMİSİ'' HANGİSİ OLACAK? İŞTE ÜÇ ADAY!

Geçenlerdeki, 'Medyanın yeni Amiral Gemisi hangi gazete olacak,' sorusu bir-iki mahcup muhatap bulabildi.

Medyanın yeni Amiral Gemisi

Geçenlerdeki, ’Medyanın yeni Amiral Gemisi hangi gazete olacak,’ sorum bir-iki mahcup muhatap bulabildi.
Ancak, cevaptaki terminolojinin, sorudaki terminolojiyi kopyalaması ve üsluptaki mahcubiyet, amiral tayininin henüz yapılmadığını gösteriyor.

Ve adına ’yandaş’ denilen medya ile, ’karşıt’ denilen medya arasındaki ’pat’ dengesi, Türkiye’de medya sektöründeki ’depresyon’u kurumsallaştırarak sürdürmeye devam ediyor.
Çıkış yolu arayan fikir jimnastikleri ise, zaten geçtiğimiz dönemde iflas eden ’süpermarket’ modelinden ileri gidemiyor.

Denilen şu: Gazetemizin köşe yazarları kompozisyonlarını Meclis aritmetiğine veya referandum sonucuna nisbet ederek yaparsak, merkeze yerleşiriz.

İki açıdan sorunlu bir düşünce bu:
Öncelikle adına ’gazete’ denilen medyanın elbette köşe yazarlarını da içerdiği, ama ’köşe yazarları’nın tesirlerinin toplamından çok daha büyük bir ’anlam’ı seslendirme iddiası olduğu unutuluyor. İkincisi ise, bu tutum çoktan geçmiş bir politik gündeme teslimiyet anlamına geliyor.
Şunu söylemek istiyorum: Türkiye’nin atladığı referandum eşiğinden sonra, medya yönetimleri ’moda’ ve ’demode’ olanları teşhis edebiliyor ama ’coming’leri okumakta zorlanıyor.
Oysa, başta ’Amiral Gemisi’ olmak üzere, gazetelerin fonksiyonu olan biteni anlatmak olmakla birlikte, ondan daha fazla bir perspektif sunmak ve ’olacağı’, ’gelen’i anlatabilmek değil midir?
Amiral Gemisi, rotayı çizendir...

Yazar kompozisyonları elbette zorunluluk içermekle birlikte, medya yönetimlerinin uğraşması gereken, bu ’büyük anlam’ı inşa çalışması olmalı sanki. Tartışmalı bir dönemi kapattık. Evetçiler ve Hayırcılar vardı. Ancak, geçmişte kaldı. Yandaşların bile artık ’o kadar da yandaş olmamak’, en şedid karşıtların da ’ o derece karşıt bulunmamak’ zorunda kaldıkları bir sosyal iklimi var Türkiye’nin...

Bırakın gazeteleri yandaş-karşıt diyaliktiğinde konumlamayı, bir gazetenin içini bile yandaş-karşıt dengesiyle kompoze etmeye çalışmak artık beyhude.
Gazetelerin asli işlevlerine dönmeleri gerekiyor. Haber vermenin yanı sıra, popüler olanı entelektüelize edip, entelektüel olanı popülerleştirerek, okurla bir zihinsel flörtü yeniden yaşamaya başlamaları bekleniyor.

Aynı zamanda, yeni dönemi anlamaya yarayacak kavramların üretilebilmesi de elbette basının görevi. Hatırlar mısınız bilmem, Özal döneminin anahtarı olmuş, topluma umut ve perspektif kazandırmış kavramların çoğu...

Örneğin, ’Yükselen Değerler’, ’Öteki Türkiye’, ’Medya Maydanozları’, ’Neo-Osmanlılar’, ’Beyaz Türkler’, ’Derin Devlet’ ve benzerlerinin çoğu medya tarafından üretilmiş veya dolaşıma sokulmuş idi.

Bugün toplum, en yenisi 18 yıl önce üretilmiş bu kavramlarla açıklanmaya çalışılıyor hala.
Medyanın ’kavram üretme’ yeteneğinin demokratik siyasetin de önünü açtığı unutulmamalı. Nihayetinde, gazete; köşe yazısından manşetine ve hatta en küçük magazin haberine kadar, bütün elemanların birbiriyle ilişkili olduğu ve birbini beslediği bir organizma olarak düşünülmeli.
Siz örneğin, ’sosyete’nin demode olup, yerini ’bohem burjuvazi’ye bıraktığını magazin sayfalarında ’görüp’ yön tayin edemiyorsanız, köşelerde siyasetin de artık laik-İslamcı geriliminden bütünüyle koptuğunun görülebilmesi elbette mümkün olamaz.
Dolayısıyla, örneğin Tophane olayının ardındaki ’gentrification’ gerçeğini ancak iki gün rötarla habere dönüştürebilirsiniz.

Sözün özü ise şu: Yeni toplumsal durum, Hürriyet’in elinden ’Amiral Gemisi’ unvanını aldı ve fakat bu unvanı henüz, herhangi bir gazeteye vermediği gibi, hiçbir yayın yönetmenini de ’Amiral’ ilan etmedi.

Ardındaki dev yatırımlar ve patronaj iradesine rağmen; bugün Habertürk de, Sabah da ’Yeni amiral gemisi’ olma iddiasını ancak sorular karşısında mahcubiyetle seslendirebiliyorlar. Hürriyet ise, ’Yeniden amiral gemisi’ olma ihtimalini araştırıyor.
Üçü de, ’Amiral Gemisi’ unvanını taşımaya layık, devasa yatarımlar.

Ve fakat, maalesef, entelektüel donanım ile popüler hassasiyetleri meczedebilmiş yönetmenlerin elleri kolları bağlı veya partonajları çeşitli sebeplerden dolayı, bir amiral atayabilme iradesi gösteremiyor. Aynı sebepten dolayı, bu gazetelerdeki çok parlak kalem, muhabir ve diğer personel de yönetilen bir sinerjiye yetenekleri orantısında katkıda bulunamıyor. Referandumdan sonra, bütün parametrelerin değişmesine karşın, hesap hala Meclis aritmetiği esasına dayanılarak, parmak hesabı yapılmaya çalışılıyor.

Oysa, sokağa çıkan bir medya yönetimi ’aklı’ halka ’kaç tane milletvekili adı sayabilirsiniz,’ sorusundan sonra, ’kaç tane gazeteci adı sayabilirsiniz’ sorusunu sormayı akıl edebilse, iki rakam arasındaki büyük farkla yüzleşebilecek.

Hem Türkiye hem de Türkiye medyası; sadece çok basamaklı rakamlarla değil, aynı zamanda çok basamaklı duygu ve düşüncelerle işlem yapılmasına ihtiyaç duyulan bir süreci yaşıyor.
Velhasıl... Bayrak, amiral atanan gemiye çekilecek....

Atılgan Bayar / Akşam