Medyanın karanlık ve tehlikeli kalemşörü…
Medyaradar'ın usta yazarı Varol Ersoy, CHP'nin yarı resmi yayın organı Halk TV'de yıllarca ekran yüzü olarak arz-ı endam eden ve birçok iddiası palavra çıkan Levent Gültekin'i köşesine taşıdı.
Günümüz medyasında hangi taşı kaldırsanız altından çıkan ama “nereden geldiği, ne iş yaptığı, neyi amaçladığı ve hatta neci olduğu” belli olmayan bazı arkadaşlar cirit atıyor. Bunlardan biri de yine “medyaya tepeden paraşütle inen” Halk TV’nin patronu Cafer Mahiroğlu tarafından ısrarla parlatılmaya çalışılan ama bir türlü “parlamayan” Levent Gültekin isimli arkadaş…
Bu arkadaş 51 yaşında… Ardahan’ın Göle ilçesinde doğmuş… Kürt asıllı bir aileden geliyor. Anadolu Üniversitesi’nde kamu yönetimi okumuş… Selçuk Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler yüksek lisansı yapmış…
Peki ne olmuş?
Gazeteci…
Nerede?
AKP’nin yıkılmaz kalesi Yeni Şafak’ta…
Burada 1995 yılında işe girmiş ve haber müdürlüğüne kadar yükselmiş…
2000’de bu gazete artık ona dar gelmeye başlamış… Gerçek Hayat isimli bir dergi çıkarmaya başlamış ve Genel Yayın Müdürlüğü’nü üstlenmiş…
İnternetteki bir haber sitesinde Cenk Açık takma adıyla yazılar yazmış…
Bu arada iktidarla ilişkilerini iyi tutmaya büyük özen göstermiş…
Yeni Şafak Haber Müdürlüğü yaptığı dönemde tanıştığı siyasetçiler ve bürokratlar tarafından korunup kollanmış…
Öyle ki 2007’de iyice yandaşlaşan Star Medya Grubu’nun İcra Kurulu Başkan Yardımcısı olmuş…
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndaki “abileri” bu başarılı kardeşlerini iki yıl sonra el koydukları CİNE-5’e yönetici yapmış…
2010 yılında Serhat Albayrak’a bir e-posta atarak Cine-5’i almalarını, eğer onlar almasa bile “bizden” diyebilecekleri birilerine tavsiye etmesini istemiş.
FETÖ SEMPATİZANI
Sosyal medyadan attığı mesajlarla Fethullah Gülen yapılanmasına üzeri örtülü övgüler düzmüş… FETÖ’yü destekleyen Taraf Gazetesi’ni “Türkiye’nin vicdanı” ilan etmiş…
Cemaat ile AKP’nin yollarını ayırmasından sonra panikleyip ısrarla, “Aslında aralarında kavga falan yok… Gayet iyi geçiniyorlar. Kavgayı biz gazeteciler çıkarıyoruz” dediği bile olmuş…
Ergenekon ve Balyoz davalarında açıkça taraf olmuş ve Fethullahçı savcıların iddianamelerini savunmuş. Yüzlerce gerçek vatanseverin, askerin, gazetecinin terörist olduğunu iddia etmiş. Sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istemiş…
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın sanık olduğu şike kumpasında sanıkların suçsuz olduğunu savunanların “patolojik bir vaka” sayılacağını yazmış…
Gülen cemaatinin gücüne, örgüt yapısına ve disiplinine sayısız övgü mesajları atmış…
İktidarla cemaat arasındaki ayrışmanın derinleşmesi üzerine de “cemaatçi” ilan edilmiş ve etrafındaki tüm etkili ve yetkili AKP bürokratlarını, siyasetçilerini kaybetmiş…
Tabi bu arada koltuklarına sığmayan sayısız karpuzu da…
MUHALİFLEŞİYOR…
O da kızmış ve karşı mahalleye geçip “muhalif yazar” olmaya karar vermis…
Bu arada aktif siyasete girmeye de niyetlenmiş:
2018 seçimlerinde cumhurbaşkanı adaylığına soyunmuş… Daha sonra da bunun bir hata olduğunu söyleyip, kendisini iş insanı Cem Boyner’in “gaza getirdiğini” iddia etmiş…
Cem Bey ise bu sözleri yalanlayıp, “Kendisini tanımıyorum bile… Söylediği hiçbir şey doğru değil” demiş…
YALANA DEVAM!
“Yalancılıkla” suçlanması bu kadarla sınırlı değil:
Geçen yıl, KONDA Araştırma’nın yöneticisi Bekir Ağırdır'ın 2018’de “Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığı için 4 liderin önüne bir anket koyduğunu” öne sürmüş...
Ağırdır bu iddiayı kesin bir dille yalanlamış ve “Ne bizden böyle araştırma istendi ne de biz yaptık” demiş.
KEŞFEDİLİYOR!
Kendisini ilk keşfeden de Halk TV’nin İngiltere’den transfer patronu Cafer Mahiroğlu olmuş… Mahiroğlu onu, adı yine cemaatle anılan ve Can Dündar’dan sonra kısa bir süre Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürlüğü’nü yapan Murat Sabuncu ile eşleştirerek program yaptırmış…
Halk TV izleyicileri bu iki devşirmenin programına hiç ilgi göstermemiş… Bunun üzerine programa birkaç ay ara verilmiş…
Sonra Cafer Bey, bu çok değerli, eşi benzeri bulunmaz yorumcuya bir şans daha vermis ama yine olmamış…
Sonuçta kerameti kendinden menkul Levent kardeş, Diken isimli internet gazetesinde dikenlerini batırmaya devam etmiş…
Ayrıca yine Milliyet ve Vatan gazetelerinde çalıştığı sürelerde tarikatların ve cemaatlerin gazetecisi olarak ün yapan Ruşen Çakır’la Medyascope’ta gündemi değerlendiriyormuş…
Peki bu kadar mı?
Tahmin edebileceğiniz gibi, hayır…
YİNE YALAN!
Bu sefer de Fatih Altaylı’nın internetteki programına katılmış… Son seçimlerden önce Kılıçdaroğlu’na “Burada bir film var ve bu filmin sonunda siz aday oluyorsunuz ve seçimi kaybediyorsunuz” dediğini iddia etmiş ve cumhurbaşkanı adayı olmamasını istemiş.
Ondan da “Ülke bitti Levent… Hiçbirimizin kurtarma şansı yok… Benim kendi adaylığımı engelleme şansım bile yok” yanıtını aldığını söylemiş.
Bu sözler, önceki örneklerde olduğu gibi bu kez CHP tarafından anında yalanlanmış…
Fatih Altaylı, sanki medya ahlakı abidesiymiş gibi, “Bir gazeteci olarak muhalefet liderine akıl verme hakkını nasıl kendinde buldun?” deyince de “Ben gazeteci değilim, yazarım. Kılıçdaroğlu ile aramızda adı konmamış danışmanlık gibi derin bir ilişki var” deyip işin işinden sıyrılmaya çalışmış…
***
Adamı görüyor musunuz?
Hiçbir söylediği doğru çıkmıyor…
Kim olduğu, ne istediği, bunca yalana ve skandala rağmen kimler tarafından korunup kollandığı bilinmiyor.
Binlerce gerçek gazeteciye “ambargo” uygulayan sözde muhalif bir kanalda, yıllarca ekran yüzü olmayı bile başarıyor.
İşine geldiği zaman sağcı…
İşine geldiği zaman solcu…
İşine geldiği zaman iktidardan, işine geldiği zaman muhalefetten yana…
İşine geldiği zaman gazeteci, işine gelmediği zaman yazar!
Ama hep yalan, hep abartı, hep safsata…
İşte; canım Türkiye’mde muhalefet, iktidarın içinden çıkmış bu karanlık eller tarafından yürütülüyor…
***
Arkadaş haklı…
O gazeteci değil. Çünkü o gazeteciyse bilinsin ki ben değilim. Meslekte geçen 42 yılımı yok sayıyor ve sürekli basın kartımı yırtıp atıyorum!