Medyada, Siyasette, İş Dünyasında Lümpen Aydının Hal-İ Pür Melâli!
Toplumun her seviyede hızlı bir “lümpenleşme” içine girdiğini ve “lümpenizm”in başat “ideoloji” ve “tavır” haline geldiğini düşünüyorum. Bu durumu sadece “sıradan insan”ın dünyasında değil, medyada, siyasette, iş dünyasında, sanatta, sinemada, müzikte, vb, kısaca her yerde gözlemlemek mümkün. “Lümpen tarz” tüm ilişki ve konumları kapsayıcı ve boğucu bir şekilde ele geçirmekte kendi “hegemonya”sını kurmaktadır. Vasatizmle, avamilikle, niteliksizlikle kolkola giren “lümpen yaklaşım” entelektüel süreçlere de yansımakta. Orada da seviye düşerken buna uygun formattaki bir “tip” en “sivri” haliyle uç vermeye başlamaktadır.
“LÜMPEN AYDIN”IN PROFİLİ
Peki, tarif etmeye çalıştığımız bu “profil”in ana özellikleri, temel yönelimleri neler? Hiç şüphesiz başka ilaveler ya da itirazlar (Hatta yeni tanımlar) mümkün olsa bile bana göre “lümpen aydın”ın ana dinamikleri diyebileceğim, kendini dışa vurup, sırıtan yüzü şu “haller”den oluşuyor.
1) “Lümpen aydın” aydının olmadığı yerde, ortamda vardır. Bir “aydın boşluğu”nun üzerinde yükselir. Konjonktürel bir varlıktır. Dönemsel bir “türev”dir. Şartlara bağlı bir işlevi vardır. Yıldızının parlayıp, sönmesi tamamıyla bu “koşullar”la doğru orantılıdır. O sadece dönemin kendine sunduğu “fırsatları” değerlendirir.
2) Bu anlamda lümpen aydının bir “geçmişi” yoktur. Köksüzdür. Ne bu alanda birikimi, ne ciltler dolusu kitapları, ne de bu uğurda “bedel ödenmiş” bir hayatı vardır. (Geleceğe bırakabileceği bir “entelektüel miras”ı da yoktur.) Birdenbire zuhur eder. Bir PR ürünü, “imal edilmiş” bir kişiliktir. Bir “birikim”in, bir “kariyer”in hak edilmiş ya da kazanılmış bir çabanın artısı değildir. Sadece “zamanın ruhu”na hitap ettiği için vardır. Entelektüel hayata adeta “gökten zembille inmiş” gibidir!
3) Lümpen aydın kahvede konuşur gibi konuşur. Avamın hoşuma gidecek kelimeleri ve tarzı seçer. Bayağı bir jargonu vardır. Zaman zaman küfür ve hakarete varan bir üslup kullanır. “Delikanlı” görünmeyi sever. “Külhanbeyi” edalıdır. Bağırır, çağırır, habire söz keser. Ses tonu alçalmak bilmez. Ortamı gerer. “Küstah” yapıdadır. Tutum alışı gerçekte “fanatik futbol taraftarı” düzeyindedir. Karşısındakilere saygısı yoktur. Tartışmayı bir “üste çıkma”, “diğerlerini susturma”, “nasıl çaktım ama” manevrası olarak algılar. Asabi yaklaşımlıdır. “Düzeysizlik” temel yönelimidir. O bir “fikir cazgırı”dır.
4) Gene aynı paralelde herhangi bir konuda “derinlemesine” fikir ve bakış sahibi değildir. Eklektiktir. Oradan buradan “kulaktan dolma” bir takım fikir kırıntılarını, yüksek perdeden dillendirir. Daldan dala atlar. Arada “bağlantı” aramaz veya “geçiş cümleleri” kuramaz. “İki dakika önce neden bahsediyordu şimdi neden” dersiniz. Hızla vites değiştirir. Anlarsınız ki, o konuda tüm söyleyebileceği o kadar olduğu için vites değiştirmiştir. Söylediklerinde “anlam bütünlüğü” aramanız nafiledir. Zaten konuşması da gargaraya getirici olduğu için aslında incir çekirdeğini doldurmaz. Fakat bir dolu laf etmiş görünür.
5) Sıkıştığı noktada popülizme, “halk yağcılığı”na başvurur. İkide bir ’Bidon kafalı’ ve "Göbeğini kaşıyan adam" diyenleri tel’in eder görünür ama bu laf ağzında sadece bir manevradan ibarettir. Gerçekte halk umurunda bile değildir.
6) Entelektüel olmayı arada birkaç entelektüel kelime serpiştirmek olarak anlar. Bu onun sadece “cila”sıdır. Bir “düşünme sistematiği” olmadığı için bu gibi kelimeler onun dökülmekte olan zihin yapısının sadece astarıdır. Altını kazıdığınızda paslı, çürük, temelsiz bir fikri altyapı sırıtır. Gerçekte o bir “kifayetsiz muhteris”tir.
7) Lümpen aydında “bilgi” hamdır. İşlenmemiştir. Sadece bir “argüman”, “laf olsun torba dolsun” diye kullanılan bir silahtır. Bilgi “bilgili görünmek” için bir araçtır. Bilgiyle ilişkisi soyutlama düzeyinde sıkıntılıdır. Arada “derinlikli” bir bağ kuramaz.
8) Eğer düşüncenin de bir “emeği” varsa lümpen aydın bunu ya harcamaz ya da asgari düzeyde harcar ve bıktırıcı tekrarları sıralar durur. Ki, bunların çoğu fikirden çok “propaganda” kapsamındadır. Herhangi bir konuda “özgün fikir” ürettiği görülmemiştir. Tüm söyledikleri zaten söylenenlerin kaba bir tekrarından ibarettir.
9) Her mecrada at oynatmaya, her konuda “fikir belirtmeye” bayılır. Her telden çalar. “Çaya çorbaya limon” misali davranır. Hiç anlamadığı ya da az anladığı konularda bile fikir belirtir. O bir “haddini bilmezlik” abidesidir. Bir gün “Uzay fiziği”nden ertesi gün siyasetten, daha ertesi gün futboldan başka bir gün metafizikten, yemek tariflerinden, vb söz edebilir. Bu konuda acayip “hırslı” dır. Ancak bunları o kadar “iddialı” dile getirir ki, size “vay be ne müthiş, ne bilgili, ayaklı ansiklopedi gibi adam!” demekten başka çare kalmaz!
10) Lümpen aydın bir “pop star” dürtüsü içindedir. Ün, şöhret ve kısa yoldan bunu paraya tahvil etme arayışındadır. Bu yönüyle “magazinel” bir tiptir. O “parsayı toplama” derdindedir.
“PAÇAVRA AYDIN” DA DİYEBİLİRİZ…
Lümpenin kelime karşılığı “paçavra”dır. Yani ona “Paçavra aydın” da diyebiliriz. Gene literatürde lümpen toplumun en aşağısında yaşayan sınıf katmanıdır. Eğer aydınında bir sınıfı varsa “lümpen aydın” bu sınıfın en aşağı basamaklarındadır. Ancak o kendisini “en üstte” göstermesini bilir. O yüzden gerek aydın sınıfı içinde gerek toplum içinde ilgi görür, şakşak alır ama saygı görmez!...
Lümpen aydın etiket, titr meraklısıdır. Entelektüel olamama kompleksini bu gibi sıfatlarla kapamaya çalışır. O karşımıza muhtelif eğilimlerde kimi kez “gazeteci-yazar”, “uzman”, "stratejist”, vb olarak çıkar. Sivil ya da asker kökenli olması önemli değildir. Bu gibi etiketler onun “korunma kalkanı”dır. Her siyasi fikir ve eğilime –şu veya bu oranda- serpişmiş olsa da son zamanlarda her nedense daha çok bir kesimden adeta fışkırmaktadır.
Lümpen aydın eleştiri yoluyla düzeltilemez. Onun böylesi bir kişiliği ve “algı frekansı” yoktur. Aynı zamanda egosantriktir. Tedavisi adeta imkânsızdır. O kendisine yönelik her eleştiri veya uyarıyı “düşmanca” bir “saldırı” olarak anlar. Konumunun ve durumunun sarsılacağından korkar. Kendisine çekidüzen verecek bir arayışa girmez. Bu onu daha da agresifleştirir. Hemen gard alma ihtiyacı içine girer. Sizi belli merkezlere “hedef” dahi gösterebilir!
Bu anlamda lümpen aydın “kendine demokrat”tır. Başkalarının “fikri hakları” olabileceğini düşünmez bile. Kendini merkeze koyar. Onun gözünde bu bir “hak” değil, “zihinsel terör” uygulanarak sindirilecek “öteki”lerdir.
Baştan beri diyorum ya, “Benim kişilerle değil, zihniyetlerle, davranışlarla meselem var.” Şu olmuş bu olmuş fark etmez. O yüzden habire bir “profil”e yüklenip duruyorum. Ancak siz eğer isterseniz bu kriterlere göre televizyonlara çıkanları, “köşe”leri olanları değerlendirebilirsiniz…
Atilla AKAR
[email protected]