10 Haz 2007 16:15 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:49

"MEDYADA OKSİJEN MİKTARINI DÜŞÜREN BİR BASINÇ VAR"!..SKYTURK GENEL YAYIN YÖNETMENİ SERDAR AKİNAN NE DEMEK İSTEDİ?..

Özellikle Cumhuriyet Mitingleri sırasında aldığı refleksle ön plana çıkan ve bir anda rakiplerini geride bırakarak,dikkatleri üzerine çeken SKYTURK´ün genel yayın yönetmeni Serdar Akinan´la nisan ayıyla başlayan sürecin medyaya yansımasını konuştuk.

Nisandan bu yana tarihi günlerdeyiz. Cumhurbaşkanlığı seçimi, Cumhuriyet mitingleri, 27 Nisan bildirisi, 367 tartışmaları, nihayet 22 Temmuz. Medyanın koştuğu günlerdeyiz. Cumhuriyet mitingleri yayınlarıyla ön plana çıkan, aykırı seslerin de kendilerini ifade ettiği SKYTURK´ün genç Genel Yayın Yönetmeni Serdar Akinan´la medya açısından süreci konuştuk.



Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan olağanüstü dönemi nasıl yaşadınız? 14 Nisan Tandoğan Mitingi´nde açığa çıkan basın-halk gerilimi de vardı...

Bence dönüm noktası Yaşar Büyükanıt´ın 12 Nisan konuşması. Türkiye´nin istikameti açısından çok önemliydi ama dikkatlerden kaçtı. Askerin `Tam bağımsız Türkiye´ konseptini, 1950´lerde NATO´yla terk ettiğini düşünüyordum. Ancak 1989´da Berlin Duvarı´nın yıkılmasıyla çift kutuplu dünya da duvarın altında kaldı. Türkiye´nin pozisyonu bir şekilde açığa çıktı. 1989´dan 11 Eylül saldırılarına kadarki süreçte bu değişim doğru okunamadı ve bence kurucu Cumhuriyet ideolojisi açık bir çatışmaya girmeye başlayacağı bir sürece gidiyor. Çatışmalı olduğu iki alan var; laiklik ve Kürtçülük. Her iki siyasi ideolojinin de normalleşmeye çalıştığı, siyasallaştığı bir süreçteyiz üstelik. Çatışmanın sinyali 12 Nisan´da verildi, 14 Nisan´daki kalabalık da askeri `biz o kadar yalnız değilmişiz´ anlamında rahatlattı.


Ama 12 Nisan basına öyle yansımadı...

Medya biraz da, ne şartta olursa olsun, mevcut ekonomik düzenin, istikrarın devamından yana. Bizim grubu bir parça ayırıyorum, özgürlük alanımız biraz daha fazla. Ama özellikle Doğan Grubu´nda "Aman bir şey olmasın, toplumda hassasiyet yaratacak çatışmaları büyütmeyelim" durumu var. Bunda elbette AK Parti´nin tek başına iktidar oluşunun payı büyük ve baskı yaratıyor. `AB ve ABD´yi düşman tanımı içine sokalım ve ne gerekiyorsa yapalım´ duruşunda değiller. Bunları dile getirdiğinizde ulusalcı damgası yiyorsunuz. Büyük medya bu konularda çok mahcup ifadeler kullanıyor.

YAYINLAMAYAN ŞEREFSİZDİR


SKYTURK olarak çatışmalı duruma hazırlıklı mıydınız?

Bir yıldır, çatışmanın arttığını gözlemliyordum. Bir ayrımda olduğumuzu art arda gelen seçimlerle göreceğiz. Toplumda bugüne kadarki etkinlik alanını kaybettiğini düşünen ciddi bir kitle var, meydanları dolduranlar. Biz bunu mahcup ifadeyle görmemeye çalıştık. Tandoğan mitinginden bir anekdot aktarayım; nasıl bir otokontrol uyguladığımızı ve baskı hissettiğimizi o gün anladım. Sabah 09:00´da, Ankara´yı aradığımda arkadaşlar, `meydan şu anda tamamen dolu´ dediler. Günlerdir, "ADD miting yapacak çok da büyütmemek lazım, yayını yıkmayalım, kendimizi çok da angaje etmeyelim" diyorduk. Tam o sırada AK Parti yanlısı bir arkadaşım telefon açtı, daha önce de "kaç kişi gelir" diye tartışmıştık onunla. "Birkaç 100 bin kişi var, şu saat itibariyla" dedim. "Siz ne yapıyorsunuz?" dedi. "Ara ara bağlanıyoruz" dedim. Arkadaşımın kullandığı ifade şuydu: "Bunu vermeyen şerefsizdir, bu kadar insan toplanmış!" O sözden sonra kesintisiz 4.5 saat yayındaydık. O kadar çok telefon, mail geldi ki. TRT´den biri aradı. TRT 11 kamera, 3 canlı yayın arabası göndermiş ama bir kez bile bağlanmamış, "bu bir yayıncılık yüzkarasıdır" dedi. Diğer kanalların da eminim santralları kilitlenmiştir. Hatta CNN Türk "Biz her mitingi yayınlamıyoruz" dedi ama sonrakileri yayınladı. O bir kırılma noktasıydı; sivil demokratik talebin, toplumsal baskının önünde duramadı medya. Orada atılan sloganlar