Medyada nefret söyleminde vahim tablo: İlk sırada hangi gazete var?
Hrant Dink Vakfı'nın yayınladığı medyada nefret söylemi raporu vahim tabloyu gözler önüne koydu.
Hrant Dink Vakfı tarafından hazırlanan Medyada Nefret Söyleminin
İzlenmesi araştırması kapsamında hazırlanan Medyada Nefret Söylemi
ve Ayrımcı Söylem 2017 Raporu, yayımlandı. Rapora göre, 186 yayında
79 farklı grup hakkında 6.782 adet nefret söylemi içeriği bulundu.
Ulusal, etnik ve dini gruplara yönelik nefret söyleminin izlendiği
çalışmaya göre, 2017 yılında medyada en çok Yahudiler, Suriyeliler
ve Ermeniler hedef alındı.
t24.com.tr'nin haberine göre raporda nefret söylemin yoğunlaştığı
gündem maddeleri, "Ocak ayında Cenevre’de yapılan Kıbrıs
müzakereleri, Türkiye ile Yunanistan arasında Kardak kayalıkları ve
Ege adalarıyla ilgili yaşanan krizler, Hocalı Katliamı’nın
yıldönümü (26 Şubat), Güney Kıbrıs Meclisinde Güney Kıbrıs Rum
Yö-netimi’nin Yunanistan’la birleşmesini (‘Enosis’) öngören
1950’deki halk oylaması-nın okullarda anılması yönündeki yasa
tasarısının kabul edilmesi, 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü,
ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeli
mülteciler" olarak belirlendi .
2017 yılında, incelenen içeriklerin 2994’ünü köşe yazıları,
2119’unu haberler oluşturdu. Bu kategoride 183 içerikte nefret
söylemi içerdiği tespit edildi. Ulusal basında nefret söyleminde
ilk sırada Yeni Akit gazetesi yer alırken sırayla,
Milli gazete, Yeni Mesaj ve
Yeniçağ gazeteleri takip etti.
İncelenen yazılarda nefret söyleminin hedef aldığı gruplara göre
dağılımına bakıldığında Yahudiler, Suriyeliler, Ermeniler
ve Yunanlar, Hrıstiyanlar ilk 5'te yer aldı.
Rapora göre, "Yahudiler, İsrail-Filistin çatışmalarını ve Mescid-i
Aksa’da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde bir toplum
olarak şiddetle özdeşleştirildi ve düşmanlaştırıldı; . 6 Aralık’ta,
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından
‘Müslümanlara yönelik bir tehdit’ olarak konumlandırıldı; . “İsrail
devleti”, “İsrail” veya “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi
kişi/kurumları ifade eden sözcüklerin kullanılması yerine Yahudi
kimliğinin genelleme yapılarak kullanılmasıyla hedef gösterildi; .
üretilen ‘komplo teorileri’nde ‘gizli güç’ olarak sunuldu ve
‘Türkiye’ye yö- nelik bir tehdit’ olarak gösterildi; . basında
olumsuz atıflarla yer bulan birçok kişi ve kurumla
ilişkilendirildi; Yahudi kimliği bir hakaret ifadesi olarak
kullanıldı.
Suriyeli mültecilerse, sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz
gibi adli olaylarla anıldı; güvenlik sorunları ve ‘terör’le
özdeşleştirildi; . olumsuz ekonomik gidişatın ve işsizliğin
sorumluları olarak gösterildi; Türkiye’nin demografik yapısına
yönelik bir tehdit olarak ve genel olarak bir rahatsızlık ve
‘gerginlik’ kaynağı olarak etiketlendi; özellikle Suriyeli kadın
mülteciler, aileye ve topluma yönelik bir tehdit olarak sunuldu; .
vatandaşlık tartışmaları, üniversiteye sınavsız giriş ve ‘Fırat
Kalkanı Harekâtı’ gibi konular etrafında yabancı düşmanlığına maruz
kaldı. Ermeniler, . Hocalı Katliamı ve 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı
Anma Günü ile ilgili metinlerde şiddetle ilişkilendirilerek
düşmanlaştırıldı; Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafa
dair haber ve yorumlarda hedef gösterildi; . PKK ve ASALA ile
beraber anıldı ve ‘terör’le özdeşleştirildi; . ‘düşman’ grupların
ve bireylerin arkasındaki güç olarak etiketlendi; 18 ‘Millî
Mücadele’ anlatılarında bir toplum olarak şiddetle ilişkilendirildi
ve ‘düşman’ olarak konumlandırıldı.
Yunanlar, Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan ‘Kardak Krizi’nin
21. yıldönümünde iki devlet arasında yeniden başlayan kriz ve Ege
adalarıyla ilgili olarak yaşanan krizler nedeniyle ‘Türkiye’ye
yönelik bir tehdit’ olarak etiketlendi; 15 Temmuz darbe girişiminin
ardından Yunanistan’a sığınan askerlerin Türkiye’ye iadesinin reddi
nedeniyle hedef gösterildi; Türkiye ve Yunanistan arasında 3
Temmuz’da başlayan ‘gemi krizi’ nedeniyle bir toplum olarak sorumlu
tutuldu; . Haziran ayında Cenevre’de başlayan Kıbrıs Konferansı’nı
ele alan haber ve köşe yazılarında, Rumlarla beraber, ‘Kıbrıslı
Türkler için bir tehdit kaynağı’ olarak gösterildi; . geçmişte
yaşanan olaylara verilen referanslarla düşmanlaştırıldı.
Hristiyanlar, Diplomatik krizler yaşanan Almanya ve Hollanda’nın
yanı sıra ABD, Avrupa devletleri ve Avrupa Birliği’nin Hıristiyan
kimliğiyle özdeşleştirilmesiyle/ tanımlanmasıyla bir ‘tehdit’
olarak işaret edildi; . Yahudilerle birlikte ‘Türkiye’nin ulusal
güvenliğine yönelik bir tehdit’ olarak sunuldu; . yılbaşı ve Noel
kutlamaları gerekçesiyle hedef gösterildi; . 6 Kasım’da, ABD’nin
Teksas eyaletinde bir kiliseye yapılan saldırının ardından
‘terör’le özdeşleştirildi; . Aralık ayında ABD’nin Kudüs’ü
İsrail’in başkenti olarak tanıma kararının ardından ‘Müslümanlara
yönelik bir tehdit’ olarak konumlandırıldı."