Medyada 'köleler' Sürünürken, 'burjuvalar' Sınır Tanımıyor! Trump Towers'ın Ortaya Koyduğu Acı Gerçe

Eminim ki MEDYARADAR’ın “bomba” haberini okumuşsunuzdur… Milliyet yazarı Güneri Civaoğlu, Posta yazarı Mehmet Ali Birand ve Hürriyet yazarı Ahmet Hakan; Doğan Grubu, Taşyapı ve dünyaca Donald Trump’ın Mecidiyeköy’de inşa ettikleri Trump Towers’tan 3, 5 milyon dolar karşılığında birer daire almış…
Bu haber aslında Türk medyasındaki “gelir dağılımı uçurumunu” ve bunun getirdiği sınıflaşmayı da net bir şekilde ortaya koyuyor… Sektördeki binlerce idari görevli ve muhabir, asgari ücretle ya da asgari ücretin en fazla birkaç yüz lira üzerinde maaşla çalışırken, diğer yandan bazı yazar ve yöneticiler dünyaca kabul gören bir zenginlik ölçütü olan “dolar milyoneri” unvanını kazanabiliyor!
Yani; “köleler” sırf işsiz kalmamak ya da “meslekten kopmamak” için karın tokluğuna çalışırken, “medya oligarşisi”ne girmeyi başarmış birkaç isim malı hamuduyla götürüyor!
Tamam bu olayda sadece üç yazarın adı geçiyor ama onlarla aynı güce ulaşmış onlarca yazar da paralarını başka yatırımlarda değerlendiriyor.
Örneğin Habertürk Gazetesi’nin “iyi manevra yapan” bir yazarının da Göztepe’deki yeni bir “kule apartman”da her biri milyon dolarlık üç daire birden aldığı biliniyor!
Borsa’da “dev portföyler”e sahip olan birkaç ismi de unutmamak gerek!
Eminim ki hepinizin aklına aynı soru geliyor:
“Canım alt tarafı ellerinde bir kalem var… İyi de patronları neden onlara o kadar para veriyor?”
Bu sorunun yanıtını vermek çok güç!
Çünkü aynı gazetelerde; yine yazar olarak çalışan ve “etkinlik”, “okunma” sıralamalarında çok daha yukarılarda olan yazarlar, editör ücretinin bir “tık” üzerinde maaşı zor alırken, bazı isimlerin patron katlarında bu kadar ayrıcalıklı bir muamele görmesi gerçekten düşündürücü… Ve ne yazık ki bunun nedenini sadece “gazetecilik faaliyetleri” ile açıklamak olanaksız…
Çok merak ediyorum; kayıt dışı ya da kara parayı yakın takibe alan, bu nedenle sıradan vatandaşların tüm banka hesaplarını kılı kırk yararak inceleyen, bir emlak alım satımında, “Parayı nereden buldun” diye soran vergi denetçileri, acaba bu “burjuva” yazarlara neden hiç harcamalarının ya da yatırımlarının kaynağını sormuyorlar?
Neden; örneğin 3, 5 milyon dolara daire alan bir yazarın, bugüne kadar kaç lira vergi ödediğini araştırmıyorlar?
Hesaplayın: 3, 5 milyon dolara, yani aşağı yukarı 5 küsur milyon liraya daire alma gücüne sahip olan bir kişinin, en azından bugüne kadar devlete 2 küsur milyon lira gelir vergisi ödemiş olması gerekmez mi?
Sakın yanlış anlaşılmasın; kimsenin aldığı parada gözümüz yok… Sadece aynı işi yapan, aynı basın kartını taşıyan meslek mensupları arasındaki bu kadar büyük “gelir uçurumu”nun mutlaka iyi araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Haksız mıyım?