Medyada bir ‘patronun sırlarını ifşa etme ve borsa’ masalı…
Sıkı durun Keskin Kalem bu kez yermiyor, övüyor…
Peki kimi?
Merak ettiniz değil mi?
Hadi itiraf edin…
Beni huysuz, aksi, her şeyi eleştiren yaşlı bir adam olarak canlandırıyorsunuz gözünüzde.
Ama vallahi de, billahi de öyle değilim.
Bakın bugün siz can yoldaşlarımı şaşırtacağım.
Köşemde belki de ilk kez birini öveceğim…
Fox Haber sunucusu Selçuk Tepeli’yi…
Tepeli medya dünyasında yeni değil.
Sadece eskiden bu kadar popüler değildi.
Habertürk gazetesini yıllarca yönetti.
Öyle ki o dönemde Erdoğan’ın uçağına en çok binen isimlerden biri oldu!
Sonra gazetenin kapanmasıyla Habertürk TV’nin dümenine geçti.
Sonra görevden alındı ve aynı kanalda sabah bülteni sunmaya başladı.
Ben arada takip ediyordum.
Sıradışı yorumlarıyla ön plana çıkıyordu.
Yöneticilik vasfının yanında bir ekran ışığı da belirmişti.
Fatih Portakal krizinin Fox TV’de yaşanmasıyla birlikte yerine arayış başlayınca, haliyle göze çarpmış.
Benim gördüğümü, Fox Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk de görmüş belli ki.
Neyse…
Portakal ayrılınca, medya mahallemizin belki de en çok arzulanan koltuğuna bir anda Tepeli oturuverdi.
Becerir mi, beceremez mi falan derken…
Bu yazıyı yazmak için acele etmedim.
Aylarca bekledim.
Ve bence artık yazmanın zamanı geldi.
Selçuk Tepeli, tepeeee tepeeeee bu işi becerdi bence.
Portakal’dan kesinlikle daha iyi çünkü:
Siyaset bilgisi daha fazla bir kere.
Portakal sosyal medya muhalifliğinin ötesine geçemiyordu yorumlarında.
Zaten yaptığı Youtube yayınları da ses getirmiyor.
Ardında kocaman bir ekip olmayınca, Portakal’ın bazı eksiklikleri de göze çarpar oldu.
Bir de Tepeli boş hamaset yorum yapmıyor.
Söylediklerini, verilerle, sıradışı bilgilerle, dünyadan örneklerle zenginleştiriyor.
Bir de samimi. Pek çok ekran yüzünün aksine, ekranda ego kasmıyor.
Muhalif kahramanlığa soyunmuyor.
Ve en önemlisi öyle pek ortalıkta dolanmıyor.
İşini yapıyor, geçiyor.
O nedenle, bravo Selçuk Tepeli demekten başka bir şey düşmüyor bana da…
Demirören’de taşlar yerinden oynarken çalışanların gündemi ne?
Son günlerde dikkatinizi çekmiştir sevgili dostlar.
Demirören medyada taşlar yerinden oynuyor.
Her gün bir kişi gidiyor, yerine biri geliyor.
Hem de bayağı üst düzey koltuklar bunlar.
Ben çok detayına girmeyeceğim…
Medya mahallesinin en etkili haber sitesi Medyaradar, anında zaten sizin için yazıyor.
Koltuklar değişedursun, çalışanların gündemiyse tek: Yıllık zam.
Size bir sözüm var.
Öyle havanda su döver gibi medya yorumları yapmak keyifli de, bu köşenin asıl amacı emekçinin derdini dile getirmek.
Demirören Medya’dan kiminle konuşsam, ‘ya bir meramımızı patron katına duyur Keskin’ diyorlar.
Elçiye zeval olmaz.
Ben de söylemiş olayım.
Bu ay da yıllık zam hesaplara yatmadı.
Enflasyon yükünün altında ezilen ve maaşları eriyen emekçiler yıllık zammı dört gözle bekliyor.
Eğer zam yapılmazsa bu kurum tarihinde bir ilk olacak zaten. Ben inanıyorum ki, patronaj bu sesi duyacaktır.
Medyada bir ‘patronun sırlarını ifşa etme ve borsa’ masalı…
Bir varmışşş…
Bir yokmuşşş…
Medyada kudretli mi kudretli, güçlü mü güçlü bir yönetici varmış.
Türlü gazeteci ‘bana da köşe verse, ekrana çıkarsa’ diye etrafında fır dönermiş.
Ama kudret bu, sonsuza kadar sürmüyor.
Ne zaman ki işler sarpa sarmaya başlıyor, o zaman akbabalar etrafına doluşuyor.
Hayatın acı kuralları belli, bu yönetici için de öyle olmuş.
Bazı işlerini gören, bazı isimleri etrafına doldurmuş.
Aslında köşe yazmaması, ekrana çıkmaması gereken isimler…
Ama işte tavizi bir kere verdiniz mi, geri alması zor.
Neyse efendim masala dönelim:
Etrafındaki bu isimlerden biri, türlü masalarda, sohbetlerde ballandıra ballandıra patronu için neler yaptığını anlatır dururmuş.
Yok istediği yazıyı yazdım, yok ekrana çıktım istediklerini anlattım…
Buraya kadar neyse de, patronu için hayat memat meselesi olan bir konuyu anlatmaya başlamış.
Buna göre, patronu bundan birkaç yıl önce çok zor duruma düşmüş.
Bu köşe yazarı da patronuna bazı bağlantılar sağlamış.
İş adamları, borsalar… Artık anlayın nasıl bir borsa…
Yargıyı falan ilgilendiren işler de var.
Hatta o işadamlarının birini geçen gün köşesinde yazdı.
Bir de patronunun birlikte iş yürüttüğü bir akrabası varmış.
‘Onunla da bu işi yaptık, çoook yakınım kendisiyle, ben patronaja böyle yakınım, onların çok önemli sırlarını biliyorum’ diye herkese anlatıyormuş.
Ama sorun şu: Masalarda o sırları ağzından kaçırıyormuş.
Patronu zannediyor ki, bu sadece ikisinin arasında.
O iş öyle değil!
Haberiniz olsun, herkes bu aralar sizi konuşuyor.
Belli ki bu köşe yazarı da size türlü teminatlar veriyor ‘vallahiii billahi öyle değillll’ diyor.
Meseleyi basit kavgalara indirgeyerek, ‘bana operasyon çekiliyor’ diyerek patronunu yanıltıyor.
Görünen o ki çaresiz hem inanıyor, hem de bildiklerinden ötürü kendisini idare ediyor.
Ama aslında etmesine gerek yok, çünkü sırrını çok önemli isimler, özellikle rakip kurumlardan isimler, biliyor.
Çok yakında çanak çömlek patladığında göreceksiniz.
O zaman bu yazımı pişmanlıkla hatırlayacaksınız.
Bu arada bu yazdıklarım daha buz dağının görünen kısmı.
İsimler ve daha fazlası bende gizli.
Artık dahası başka yazılara…
KESKİN KALEM