Medyada ‘aralık kabusu’ başladı! Üç kuruş zam için “işten çıkarılacaklar” listeleri hazırlanıyor…

Yılın son günleri tüm dünyada coşkuyla geçer. Bizim ülkemizdeki gazeteci evlerinde ise hep bir korkulu bekleyiş vardır… “Ya bana çıkarsa?” sorusu Milli Piyango’nun büyük ikramiyesi için değil, insan kaynaklarından gelecek telefon için sorulup durur…

Yılın son günleri tüm dünyada heyecan yaratır. Hele hele o yıl kötü geçmişse, yeni yılla birlikte yenilenmeyi, mutlu bir başlangıç yapmayı umar insanlar…
Ancak Türkiye’de gazeteciyseniz, böyle bir coşkuyu, umudu asla yaşayamazsınız…
Çünkü yaşatmazlar…
Her aralık ayı gazeteciler ve televizyoncular için “kabus”a dönüşür. Kurum içi ya da kurum dışı fısıltı gazetelerinin tek konusu olur aralık aylarında:
“İnsan kaynakları, işten çıkarılacaklar listesi hazırlıyormuş!”
Borcunuz harcınız varsa, çocuğunuzun okul taksidini, ev kirasını zor bela öder durumdaysanız, uykularınız kaçar.
*
Ülkemizdeki bütün gazeteler ve televizyonlar, son on yıldır eskisi gibi “geniş kadrolar”a sahip değil…
Holdingleşen medyada önce “havuz haberciliği” keşfedildi. Örneğin o günlerde Doğan Holding bünyesindeki Hürriyet’in, Milliyet’in, Vatan’ın, Radikal’in, Posta’nın, CNN Türk’ün, Kanal D’nin, Star TV’nin ayrı ayrı haber merkezleri ve istihbarat servisleri vardı.
Hepsi birbirine haber atlatmaya çalışırdı.
Haberciliğin rafa kaldırılmasıyla, tüm saydığım bu kurumlar, oluşturulan tek “haber havuzu”ndan beslenmeye başlandı. Muhabirin yerini, ajans haberlerini takla attırarak yeniden yazan redaktörler aldı.
Böylece medya patronları yüzlerce muhabire maaş vermekten kurtuldu.
*
Özellikle pandemiden sonra da gazeteler evlere taşındı. Bugün bir çok gazete, evlerinde çalışan gazeteciler tarafından hazırlanıyor. Böylece patronlar, işletme masraflarından da kurtulmuş oluyor.
Ama tüm bunlar, zaten hiçbiri “gazeteci olmayan”, daha çok iktidarla ilişkileri gereği medyaya giren holding patronlarını kesmiyor.
*
Bu patronlar ikinci büyük adımı gazetelerin bazılarını kapatarak, bazılarını ise sadece internet yayıncılığına kaydırarak attılar.
Örneğin bir zamanlar 200’den fazla çalışanı bulunan dönemin güçlü gazetesi VATAN, bugün 10 kişiyle yayın hayatını sürdürür hale geldi.
Binden fazla insana istihdam sağlayan Hürriyet, Sabah, Milliyet gazetelerinde çalışanların sayısı ise artık sadece “iki haneli” rakamlarla ifade ediliyor.
*
Gelin görün ki işverenler yine de her aralık ayında onlarca gazeteciyi daha işsizler kervanına eklemekten vazgeçmiyor.
Duydum ki, aralık ayına girmemizle birlikte bu kabus neredeyse bütün medya kuruluşlarında yeniden yaşanmaya başlanmış…
Başı her zaman olduğu gibi Demirören Medya çekiyormuş…
Hatta Demirören Medya’da patron katından genel yayın müdürlerine verilen talimat, “Ne kadar zam istiyorsanız o oranda işten çıkarılacaklar listesi hazırlayın. Bize ek maliyet çıkarmayın” şeklindeymiş…
*
Görünen o ki medyadaki büyük dönüşüm yüzünden işsiz kalan binlerce gazeteciye ve teknik elemana bu yıl da hiç azımsanmayacak sayıda yenileri eklenecek…
Peki habercilik ne mi olacak?
Bu, asıl işleri enerji, müteahhitlik, madencilik olan patronların bir çoğunun umurunda bile değil…
Bu arada 2025’in ilk çeyreğinde en az iki gazetenin daha sadece “internet yayıncılığına” dönüşeceğini de belirteyim. Özellikle biri, bir zamanlar Türk basınının en önemli gazeteleri arasındaydı.
*
Dedim ya yılın son günleri tüm dünyada coşkuyla geçer.
Bizim ülkemizdeki gazeteci evlerinde ise hep bir korkulu bekleyiş vardır…
“Ya bana çıkarsa?” sorusu Milli Piyango’nun büyük ikramiyesi için değil, insan kaynaklarından gelecek telefon için sorulup durur…